Paylaş
KENTLİ olmayı beceremiyoruz!
Çünkü “kentli bilinci” biraz da “çevresiyle uyum içinde yaşama becerisi”ni anlatır.
“Kent tasarımı ve planlaması”nda ise zaten ve çoktan sınıfta kalmış durumdayız.
İzmir’i “Birinci Kordon”dan ibaret zannedenler, 5-10 dakikalık yürüyüş mesafesindeki “karanlık yüzü”nü görmezden geldikleri için kentin...
“Kemiğe dayanmış defolar”ımızdan biri de sanayi siteleri...
Kent dokusunda ne yazık ki “saça yapıştırılmış sakız” gibi duran bu “semt”ler, meskenlerle, okullarla, sağlık tesisleriyle ve daha pek çok “huzur” arayan mekanla iç içe nefes alıp veriyor.
Daha doğrusu mahalleler, bu sitelerin “ağız kokusu”nu çekiyor.
Yıllarca yakınında oturduğum için, “sokak arası düğünleri”nin gürültü kirliliği vardiyasını, sabahlara kadar devam eden “çekiç, kaynak, torna vs sesleri”nin nasıl pervasızca devraldığını çok iyi bilirim. Pisliği, tozu-toprağı, yağı-pası ayrı...
Kabahatin “aslan payı” buradaki ticarethanelerden ekmek yiyen esnaf ve sanatkârın, hatta küçük sanayicinin değil aslında.
Bu siteler kentin içinde sıkışıp kaldıysa, belirleyici sebep kenti yönetenlerin yanlış planlaması, ufuksuzluğu ve öngörüsüzlüğüdür elbet.
O zaman, hiç değilse mevcut resmi, bir düzen içinde, çevreyle uyumlu olarak yaşatmak gerekiyor.
Belediyeler bunun için var, site yönetimleri de bu düzenlemeyi kolaylaştırmak için...
Etrafa rahatsızlık veriyorlar tamam da, sanıyor musunuz ki, kendi içlerinde bir uyum ve geçimleri var?
Yazılanları iliklerime kadar hissettiğim bir okuyucu mektubu (e-posta) aldım, “Bornova 4. Sanayi Sitesi 129/9 Sokak esnafı”ndan...
Sitenin pisliğinden, bakımsızlığından, düzensizliğinden, sahipsizliğinden yakınıyorlar.
“...Anayollar, ara sokaklar, haksız işgal altında.
Hurdalar, iş makineleri, yol ortasına depolama ve istifler...
Kaçak sundurmalar, yola tecavüzler...
Ben ruhsat almak için aylarca uğraştım, istemediklerini bırakmadılar.
Bunları Bornova Belediyesi’ne şikayet ediyoruz, ne gelen var ne giden.
Geleni de nasıl oluyorsa bir yolunu bulup gönderiyorlar.
Bir de hiç utanmadan yüksek sesle atıp tutuyorlar:
‘Meclis üyesi amcamız... Başkan babamız... Belediyeye iş yapıyoruz...
Burası sanayi... Kimse bize karışamaz... Belediye bizim belediyemiz o kadar olacak...’
Müşterimiz dükkanlara yanaşamaz oldu. Sokaktan geçemiyorlar bile...
Bir de efelenme ve tehdit... Bu gücü, bu cesareti kimden alıyorlar?
Dağ başı mı burası? Sonunda karakolluk olacağız.
Gazetelerde okuyacaksınız, ‘4. Sanayi’de esnaf birbirine girdi, kan aktı’ diye.
Kötü bir şey olmadan, siz yazar mısınız köşenizde, sesimizi duyurur musunuz?”
Elimizden gelen, “Bu sesi duyacak kimse var mı?” sorusunu sormaktan ibaret.
“Kentli olmayı beceremiyoruz” demiştik.
“Dağdan gelmiş bağdakini kovuyor” lafı, işte yukarıda yakındığımız “bu gibi”ler için söylenmiş olsa gerek!
Paylaş