2013’te iç savaş nedeniyle ailesiyle Halep’ten Hama’ya, oradan Rakka’ya, sonrasında da PKK/YPG kontrolündeki Münbiç’e geçen Ahlam Albashir’in, PKK/YPG ile ilişkisi Ahmet Arreş isimli PKK/ YPG terör örgütü üyesi ile tanışıp sevgili olmasıyla başladı. Bir süre sonra da “Hacı” kod adlı üst düzey PKK/YPG’li teröristle tanıştı.
1. AMERİKAN NUMARALI TELEFONDAN TALİMAT
Örgüt’ün Münbiç’teki sorumlularından “Hacı” kod adlı terörist, Albashir’e İdlib’e oradan da kaçak yollarla Türkiye’ye geçip “verilecek görev için” talimat beklemesini söyledi. Albashir o süreci şöyle anlattı: “Önce ‘İdlib’de bulunan birisinin yanına gidip onun eşi olarak görüneceksin’ dedi. Bana bir miktar para ve cep telefonu verdi, bana vermiş olduğu telefonu alarak içerisine kendisinin Suriye’de kullandığı numarasını kaydetti. Bu telefonda iki Amerikan numarası üzerinden WhatsApp programları kuruluydu. Hacı bana ‘Seninle görüşmeden önce üç nokta (...) şeklinde mesaj atacağım, bil ki sonra arayan benim’ dedi. Bu şekilde şifre belirledi....”2. PATLAYICILARI BİLAL HASSAN GETİRDİ
Türkiye’ye geçmeden 5 gün İdlib’de Bilal Hassan kod adlı Bilal Elhac Maoas ile bir evde kalan Albashir, İstiklal Caddesi’ndeki saldırıdaki patlayıcıyı Türkiye’ye nasıl geçirdiklerini şöyle anlattı: “... Bu evde yaklaşık 5 gün kaldık. Bu ev iki odadan ibaretti ve odanın birinde Ebu Hassan’ın tekstil eşyaları bulunmaktaydı. Bilal birlikte bu eve geldiğimizin üçüncü günü, bir süreliğine dışarı çıktı, ben evde tek başıma kaldım. Saat 16.00 sıralarında Bilal elinde bir poşet ile eve geldi. Evde bulunduğumuzun dördüncü gününde poşeti gece vakitlerinde bana gösterdi, bu sırada Hacı, Bilal ile WhatsApp üzerinden görüntülü konuştu. Bilal de gelen malzemeyi çıkartarak Hacı’ya gösterdi. Ben Bilal’e ‘Bu malzemeler ne’ diye sordum. Bilal bana ‘Türkiye’ye geçerken bunları sen taşıyacaksın’ dedi. Poşette; iki parça halinde üçe bölünmüş olan 30-15 santimetre büyüklüğünde, 5 santimetre kalınlığında şeffaf poşetlere sarılı vaziyette beyaz renkli yumuşak un gibi kuru maddeler bulunmakta idi.”
Bu siyasi bir analize değil, PKK’nın HDP’ye gönderdiği ve Türk istihbaratı tarafından ele geçirilen “Perspektiv” başlıklı yazılı talimat notuna dayanıyordu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 10 Ekim 2021 günü, “PKK terör örgütünün HDP’ye 15 gün önce gönderdiği belge var. Nasıl davranacağını, hangi adımları atacağını, siyaseti nasıl yapacağını, PKK’ya nerede bağlı olacağını ifade eden bir talimat metni...” demişti.
PKK’DAN İKİNCİ TUR TALİMATI
Eylül ayı sonunda gönderilen ve ele geçirilen o metinde, PKK’nın cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında HDP’ye verdiği talimatı şöyleydi: “...Bir de cumhurbaşkanı adaylığı için bir hazırlık olmalıdır. Her hâlükârda birinci tura kendi adayımızla gireceğimiz için, düşünülmüş bir adayı şimdiden hazırlamak gerekir. İkinci tur adayı için de ilke ve prensiplerimizi şimdiden oluşturmamız iyi olur. Yine genel seçimlerde ittifak siyasetimiz ne olacak? Resmi ittifak mı dayatacağız, yoksa 31 Mart’taki gibi dışarıdan destek vermekle mi yetineceğiz, yeni kurulan muhalefet partilerine yaklaşımımız ne olacak vb. konularda sizlerin de bir görüş ve hazırlığının olması süreç açısından önemli olmaktadır.”
BULDAN 15 AY SONRA AÇIKLADI
Nihayet, 15 ay sonra PKK/HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, bağlı olduğu PKK terör örgütünün kendilerine verdiği talimatın gereği olarak şu açıklamayı yaptı: “Biz, halkların demokratik partisi olarak en kısa zamanda, en yakın zamanda kendi cumhurbaşkanı adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız. Yani HDP, kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek ve seçimlere kendi adayıyla girecek. HDP’nin şu anki kararı, kendi adayıyla seçimlere gitmektir.”
‘HDP, CHP VE İYİ PARTİ’Yİ
“Daha çok kritik bir dönemdeyiz. Bugünkü saldırılar işte Tayyip Erdoğan da hep söylüyor ya ‘Daha bunlar iyi günleriniz’, gerçekten de neler olacağını şey etmemiz lazım. Oldukça kritik bir süreçteyiz. Bunu iyi görmek gerekiyor. Daha ağır saldırılar olabilir. Bu seçim çalışmalarını kesinlikle böyle bir mücadele olarak ele almak lazım. Bu siyasi, askeri durumla kesinlikle birleştirmek gerekli. Bunlardan kopuk, bunların dışında bir seçim kesinlikle yoktur, olamaz. Tam tersi bu ayrılık, parçalılıklar önlenmeli. Küçük şeyler mesele yapılmamalı. Daha fazla ittifak, ilişki, birlik. Tarihe gömmek gerekiyor onu.”
Terörist Duran Kalkan’a bunu söyleten şey Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PKK terörüne karşı yurtiçinde ve dışında yürüttüğü topyekûn mücadelenin sonucudur.
Teröristler, bir yandan bitme noktasına geldiklerini söylüyorlar, diğer yandan 6’lı Masa’dan da umutlarını dile getiriyorlar.
6’lı Masa’nın ortaklarından CHP ve Deva Partisi başta olmak üzere, HDP’lilerin desteğini almak için bu umutları karşılıksız bırakmıyorlar.
Terör sorununa, “Kürt sorunu” adını koyup yeni açılım peşinde koşan muhalefet, can çekişen PKK terörüne cesaret veriyor.
TESLİM OLAN, KATILIMIN İKİ KATI
PKK terör örgütünün yurtiçinde bitme noktasına geldiğine ilişkin rakamlar hafta başında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından açıklandı. 2022 yıl sonu rakamlarına bakıldığında; son üç yılda terör örgütünden kaçarak teslim olanların sayısı örgüte katılanların iki katını geçti.
Kurucusu, ilk ve tek başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır. Cemiyet, 1923 yılında Halk Fırkası adıyla parti kimliğine bürünür. 1924 yılında isminin önüne Cumhuriyet eklenerek Cumhuriyet Halk Partisi adını alır. Atatürk ilk Genel Başkanı’dır.
100 yıllık tarihi boyunca her siyasi kimlikten kişi partiye girdi. Öyle ki Atatürk’e “kefere” diyen de var, PKK ve FETÖ terör örgütlerine yakın olanlar da...
KILIÇDAROĞLU AĞIR VE EMİN ADIMLARLA
Son Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin birliğinin sembolü olmuş Atatürk tarafından kurulmuş 100 yıllık partinin sonunu getirmeye yemin etmişçesine emin ve ağır adımlarla ilerliyor. PKK’nın siyasi sözcüsü HDP ile işbirliğini geçtim, partinin içine PKK/HDP’lilerin fikriyatını da enjekte etmeye başladı.
Dün, Irak’taki Barzani Yönetimi’ne bağlı Rudaw isimli internet sitesinin, Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı Nuşirevan Elçi ile röportajını okuyunca buna emin oldum.
“Türkiye’de yetkiler dağıtılmalı, yerel yönetimler güçlendirilmeli ya da özerklik. Devletin yapısı değiştirilmeli...” gibi artık bilinen sözlerinden değil, Güneydoğu Anadolu Bölgesi için “Bakur Kürdistan” ifadesini kullanmasından söz ediyorum.
PKK’NIN SÖYLEMİ
Anayasa Mahkemesi, hakkında kapatma davası devam eden PKK/HDP ile ilgili kararı verecek.
Yargıtay Başsavcılığı, 2021 yılında yaptığı başvuruda PKK/HDP’nin kapatılmasının yanında Hazine yardımının engellenmesini talep etmişti.
Anayasa Mahkemesi o aşamada tedbir kararına gerek görmemişti. Ancak aradan geçen zamanda HDP, terör örgütü PKK ile ilişkisine ve sözcülüğüne devam etti. Yargıtay Başsavcılığı yaşanan gelişmeleri göz önüne alarak 10 Ocak 2023’e kadar partilerin hesaplarına geçecek Hazine yardımının HDP’ye ödenecek kısmının durdurulmasını yeniden talep etti.
PKK/HDP’YE YARDIM KARARI 6 OCAK’TA
Başsavcılık talebini şu cümlelerle yineledi: “Davalı parti ile ilgili açılan davada delillerin toplandığı ve karar aşamasına gelindiği de gözetilerek; davalı parti hakkında kapatma kararı veya devlet yardımından yoksun bırakılma kararı verilmesi halinde ödenen ya da ödenecek devlet yardımının harcanma ihtimali nazara alınarak; talebimizin ivedilikle görüşülüp devlet yardımının bulunduğu banka hesabına dava süresince tedbiren bloke konulmasına karar verilmesi kamu adına arz ve talep olunur.”
Anayasa Mahkemesi 6 Ocak 2023 günü Yargıtay Başsavcılığı’nın toplam tutarı 536.5 milyon TL olan Hazine yardımı üzerinde tedbir kararı konması talebini görüşecek. İlerleyen zamanlarda ise kapatma ile ilgili talebi karara bağlayacak. PKK/HDP’lilerin beklentisi de Hazine yardımının durdurulacağı yönünde. Zaten yalnızca olası bir kapatma değil, Hazine yardımının durdurulması kararına karşı hazırlıklarını yapmış durumdalar.
FETÖ’CÜLERE BAYRAM ETTİREN KARAR
Gelelim diğer önemli konuya...
Ahmet Kaya Kültür Merkezi’nde gerçekleşen silahlı saldırıdan sonra başlayan protesto gösterilerinin, polis ve sivil araçların yakılarak kaldırım taşlarının sökülmesi, işyerlerine, otobüs duraklarına zarar verme şeklinde vandallığa dönüşmesini bir araç içerisinden “bozkurt” işareti yapılmasına bağlayan PKK’lıların yalan söylediği de böylece ortaya çıkmış oldu.
CİNAYET SONRASI PKK’NIN TALİMATLARI
23 Aralık 2022 günü Paris’te gerçekleşen silahlı saldırı sonrası PKK/KCK kaynakları, örgüt elemanlarına bulundukları yerde sokağa çıkma ve eylem talimatı verdi.
PKK’nın yayın organı ANF bu talimatı servis etti.
23 Aralık 2022 günü, örgütün ANF isimli internet sitesinde KCDK-E tarafından, “Paris’teki katliama karşı halkımızı acilen sokaklara çağırıyoruz” başlıklı talimat yayınlandı.
Yine 23 Aralık’ta KON-MED tarafından, “Paris’teki katliama karşı açıl eyleme” başlıklı talimat servis edildi.
24 Aralık 2022
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2019’da Rusya ile yakınlaşma çabalarının engellendiğini söylerken, “... Avrupa’dan uzaklaşan Rusya Çin’e yaklaşır, bu hiç de Avrupa’nın yararına olmaz. Fakat içimizde Rusya ile ilişkilerimize direnen bir ‘derin devlet’ var” demişti.
Soru iki: Paris’te üç PKK’lının ırkçı faşist 69 yaşındaki bir Fransız tarafından öldürülmesi Fransa derin devletinin operasyonu mu?
Bizi bu cevaba götürecek başlıklar ve sorulardan önce bazı tespitlerimi paylaşayım:
Terörist oldukları için her an bir saldırı bekleyen PKK’lılara darbe, kendilerini en güvende hissettikleri yerde, beklemedikleri zamanda fakat hiç beklemedikleri kişilerden geldiği için nasıl saçmalayacaklarını şaşırdılar. Fransa’da büyüyen ırkçılık dalgasının onları da bulacağını bildikleri halde gerçeklerden kaçan her aşağılık korkak gibi yalana sarılıyorlar.
SOYADINI ‘MEHMET’ YAPTILAR
Öyle sorular ortaya atıyorlar ki cevapların tamamı Fransız derin devleti operasyonu tarifine çıkıyor ama onlar Türkiye’yi suçlama kolaycılığına kaçıyorlar. Yıllardır sığındıkları Fransa hükümetini, emniyetini, istihbaratını, savcılığı suçlamaya cesaretleri olmadığı için, 69 yaşında eski bir makinist olan ırkçı faşist Fransız bir katilin aslen Fransız değil Balkan Türk’ü, hatta Çeçen, ikinci adının Mehmet olduğunu yazacak kadar saçmalayabiliyorlar.
FRANSA PKK’YA SIRTINI DÖNDÜ MÜ
PKK’lılar kime kızgın ve neden korkuyorlar?
16 Mayıs 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması’na göre; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı Rusya’nın; Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları Fransa’nın, Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya ise İngiltere’nin olacaktı.
1917’de Rusya’daki Bolşevik Devrimi ile Fransızlar ve İngilizler arasındaki ayrılıklar anlaşmanın uygulanmasını engelledi.
25 ARALIK ANTEP’İN KURTULUŞU
İki yıl sonra imzalanan Mondros Anlaşması emperyalist ülkelere bekledikleri fırsatı verdi.
İngilizler, 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması’yla Fransızlara verilmesi planlanan Antep, Urfa, Maraş, Adana civarını, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nin 7’nci maddesine dayanarak işgal etti. İki emperyalist arasında anlaşmazlık, 15 Eylül 1919 tarihli “Suriye İtilafnamesi” ile çözüldü. İngilizler Musul bölgesindeki petrol toprakları karşılığında, işgal ettiği bölgeleri Fransızlara terk etti. Antlaşmanın ardından önce Suriye sonra da Ekim 1919 sonunda Antep, Urfa ve Maraş’ı boşalttı. Fransızlar 29 Ekim’de Antep ve Maraş’a, 30 Ekim 1919’da da Urfa’ya girdi. Mondros’u 1920 tarihli Anadolu topraklarında tam bir emperyalist bölüşüm içeren Sevr Antlaşması takip etse de tüm bunları Kuvayımilliye ve Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Kurtuluş Savaşı tarihin çöp sepetine attı. TBMM tarafından Antep’e, “Gazi”, Maraş’a “Kahraman”, Urfa’ya “Şanlı” unvanların verilmesine neden olan mücadeleleri ile, her üç ilimiz Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımı oldular.
KENDİLERİ GİTTİ AKILLARI BURADA
Antep işgale karşı yaklaşık 10 ay süren mücadelede 6 bin 317 şehit verdi. 25 Aralık 1921’de son Fransız askeri de şehri terk etti. Dün Antep’in kurtuluşunun, Fransızların bu coğrafyadan atılışının 101’inci yılıydı. Ama kendileri gitti, akılları hâlâ bu coğrafyada hegemonya peşinde.
Peki, 25 Aralık’ta sadece Antep’in Kurtuluşu’nu mu kutlamalıyız?