Ebuseleme Gülen, darbe girişiminin bastırılması sonrası amcası FETÖ elebaşı Gülen’in Finlandiya devlet televizyonuna “Ben bilmiyorum Adil diye birisini” diye yalan söylediğini teyit eden açıklamalar yapmıştı. Ebuseleme Gülen’in FETÖ içindeki rolü ve önemi hakkında örnekler verdiği Adil Öksüz ile FETÖ elebaşının video görüntüleri de ortaya çıkmıştı.
“KULAĞIMA FISILDADIĞINIZ ŞEY”
Yeğen Gülen, amcası FETÖ elebaşının 15 Temmuz darbe girişimindeki rolüne o kadar tepkiliydi ki; bunu 2020 yılında kendisine bizzat elden verdiği mektupta şu sözlerle ifade etmişti: ”Bunca travmaya rağmen sizin (…) benim kulağıma fısıldadığınız şey uyutmuyor beni. O malum hadiseden haberiniz vardı ve engel olmadınız diye size o kadar kızgınım ki. Uyuyamıyorum.” FETÖ elebaşının 25 yıl en yakınındaki isimlerden olan Osman Şimşek de bir süre önce üstü kapalı da olsa darbe girişiminde örgütün ilişkisine dair açıklamalar yapmıştı. Geçen hafta ise FETÖ’nün medya yapılanmasındaki yöneticilerden firari örgüt üyesi Halit Esendir ortalığı karıştıran bir açıklama yaptı.
ESENDİR’İN İTİRAFI
Esendir, FETÖ elebaşı Gülen’in 15 Temmuz darbe girişiminin planlanan saatine kadar bildiğini net ve birinci ağızdan şöyle anlattı: “Hocaefendi akşam kalkışması başladığında, o gün cuma biliyorsunuz, Cuma namazından çıkmışlar Amerika’da, hocaefendi odasına geçmiş, 15 Temmuz akşamı saat 9 civarı köprü kapatılıyor, ilk haberler çıkınca uçaklar uçuruluyor. Ankara’da canlı yayında veriliyor. Hemen arkadaşlar hocaefendinin kapısını çalıyorlar hoca kaldığı iç odada. Kapıyı vuruyorlar ‘Hocam Türkiye’de darbe olmuş” diyorlar, ben orada olan şeyi birinci ağızdan söylüyorum: ‘Darbe olmuş’ diyorlar. Hocaefendi bir anda şaşırıyor. Hocaefendi gece 03.00’de olacağından bilgisi var ama Türkiye’de, orada (ABD) saat 14.30, Türkiye’de ise henüz 21.30. Hocaefendi bir anda ‘Türkiye’de saat kaç?” diye soruyor. ‘Hocam 21.30 diyorlar.’ Hocaefendi duruyor. ‘Bu saatte darbe olmaz bu bir oyun...’ diyor.”
Dünyanın en büyük lityum kaynağına sahip ülkesi olan Bolivya’da toplam rezerv 23 milyon metrik ton, Arjantin’de 20 milyon metrik ton, Şili’de 11 milyon metrik tonu buluyor.
Elektrikli araçlarda, cep telefonlarında güç sağlamak için kullanılan pillerin önemli bir bileşeni olan ve beyaz metal olarak adlandırılan bu doğal zenginlik, tıpkı bir sırtlan gibi Latin Amerika’yı “arka bahçesine” çeviren her ülkede sayısız darbe, suikast, işgal hiçbir şey yapamazsa ambargo uygulayan ABD’nin dikkatini çekiyor.
Sırtlan ABD gözünde, Ortadoğu ülkelerinde ve Venezuela gibi Latin Amerika ülkelerinde petrole sahip olmanız onu kendi yararına çıkarabileceği anlamına gelmediği gibi lityuma sahip olmak onu Bolivya’nın kullanabileceği anlamına gelmiyor(!)
EVO MORALES DEVRİLDİ
Nitekim, lityumun sadece ihracatını değil kurulacak otomobil ve batarya fabrikalarıyla ülke içerisinde üretimde doğrudan kullanılarak istihdamı ve madenden edinilecek geliri arttırmayı hedefleyen Devlet Başkanı Evo Morales, 2019 yılında yine Amerika Birleşik Devletleri destekli bir darbe ile istifaya zorlandı.
ELON MUSK VE DARBE
Bu süreçte Bolivya’daki darbenin arkasındaki ABD parmağı olduğuna dair işaret; ürettiği elektrikli otomobillerde lityum batarya kullanan Tesla’nın sahibi
Tokat milletvekilimiz ‘Yeni CHP’den ne anlamayalıyız?’ diye sordu. Kılıçdaroğlu, ‘Sayın Baykal bu partiyi, merkezle MHP arasına konumlandırmaya çalıştı. Ben oradan alıp merkezle HDP’nin eski adı olan BDP ile arasında bir çizgiye konumlandırmaya çalışıyorum’ dedi. Ben de ‘Sayın Baykal’ın yaptığı ne kadar doğrudur tartışılır ama sizin yapmaya çalıştığınız şey son derece yanlış. CHP gibi Atatürkçü, milliyetçi olan bir partiyi BDP gibi HDP gibi terör örgütü sözcülüğü yapan bir partiye yaklaştıramazsınız, bunun sonucu felaket olur’ dedim.”
HELALLEŞİRKEN HEVALLEŞTİ
İşler tam da Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi oldu; CHP adım adım PKK/HDP çizgisine konumlandı. Kılıçdaroğlu, PKK/HDP ile işbirliği adına “Helalleşme” adlı projeyi devreye sokarken o günlerde “Helalleşme diye yola çıktılar hevalleşiyorlar” demiştim.
Nitekim, Tanju Özcan, “Bu faşist ve ırkçıyı partiden atmadığınız sürece CHP bizimle helalleşemez” diyen PKK/HDP milletvekilleri ve eşbaşkanlarının isteği üzerine CHP’den ihraç edildiğini açıkladı.
DERSİM’İN İNTİKAMI
Tanju Özcan, Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi tutumunun Atatürk düşmanlığından kaynaklandığını da söyledi: “Bunu ilk kez söylüyorum. Kılıçdaroğlu’nun içinde Atatürk’e karşı Dersim Harekatı’ndan dolayı kin var. Yıllar geçtikten sonra daha iyi anlıyorum. Dersim’de bir harekat yapılıyor. Hukuken CHP’ye üye olup aslında CHP’li olmayanlar ‘Dersim Katliamı’ diyor. Bir bölgede ayaklanma olmuş, buna müdahale ediyorsun. Dersim’de ölen isyancılar, insanlar olmuş. Kılıçdaroğlu içinde bu ukde olarak kalmış. O yüzden Atatürk’e karşı sempati beslediğini düşünmüyorum. Çok az konuşmasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyebilmiştir. Atatürk kelimesinden hoşlandığını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.
OPERADA EL ÖPME GÖSTERİSİ
CHP’nin PKK terör örgütü HDP’lileşmesi sürecinde en yakınındaki isimlerden
Bu tartışma 100 yıl önce 1924 Anayasası’nda, “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir” şeklindeki Türklük tanımı ile başladı.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözü de etnik kimliği ne olursa olsun Türk milletinin bir ferdini aynı zamanda Cumhuriyet’in kurucusu, paydaşı olarak tanımlıyor. 1961 ve 1982 anayasalarında da yer alan ve etnik bir aidiyet vurgusu yapmayan bu tanım, 1990’lı yıllarda bölücü terör örgütü PKK ve işbirlikçisi siyasetçiler eliyle tartışmaya açıldı.
AB’Cİ VE ABD’Cİ LİBERALLER
Teröristlerin ve işbirlikçilerin yapamadığını, 2000’li yılların başında ABD’ci ve AB’ci liberaller denediler. Siyasi iktidarın açılımları ile tartışma oldukça ileri boyutlara gitti. Ta ki 15 Temmuz 2016’daki Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimine kadar. “Demokrasi, hukuk, insan hakları” deyince mangalda kül bırakmayan Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’de seçilmiş hükümeti askeri darbe ile devirme girişimine sessiz kaldılar.
Bu bir yana, sözde “demokrasi simgesi” AB ve ABD, darbe girişimine kalkışan Fetullahçı Terör Örgütü yöneticilerini ve mensuplarını ülkelerinde barındırdılar. Bugün ise sadece korumakla kalmıyor, bizzat darbe girişimine katılmış TSK’daki FETÖ’cülere hukuki ve maddi destek veriyorlar.
15 TEMMUZ’UN ÖNEMİ
15 Temmuz darbe girişimi “yerli ve milli” kavramları yanında Türkiye’de ulusal bilinci de yükseltti. “Dost” denilen, “müttefik” sayılanların düşman olduğu görüldü. “Türk milleti” bilinci hem siyasete hem de sosyal hayata damgasını vurdu.
Doğal olarak akıllara şu soru geliyor; “Aynı ABD hukuku 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde 253 insanımızı katleden Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Gülen’in neden ifadesini bile almıyor?”
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ilki 19 Temmuz 2016 tarihinde olmak üzere ABD Adalet Bakanlığı’na bugüne kadar Gülen hakkında toplam 7 iade dosyası gönderdi. İki ülke arasında 1980 tarihli “Suçluların İadesi Anlaşması” bulunmasına rağmen ABD, Gülen’in iadesi için parmağını bile oynatmadı. Bırakın Türkiye’ye iade etmeyi 7 dosyada 27 suçlama bulunan Gülen’in ifadesini bile almadı. Pensilvanya’daki çiftlikte FBI koruması altında yaşayan FETÖ elebaşının kimlik ya da adres tespiti için kapısını bile çalmadı.
FETÖ ELEBAŞININ 27 SUÇU
Oysa Türkiye, ABD’ye yolladığı iade dosyalarında FETÖ elebaşı Gülen hakkında şu 27 suçlamaya ilişkin delilleri ve belgeleri yollamıştı:
1) Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme.
2) Anayasayı İhlal.
3) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevlerini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme.
4) Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme.
Fransa, Almanya ve İtalya başta olmak üzere seçim zaferi elde eden partilerin sözcüleri “göçmenleri geri göndermeyi” ilk hedef olarak ortaya koydu.
Bu gelişmelerin Türkiye’yi etkilememesi söz konusu olamaz. Bu durumda geçici sığınmacı ve göçmenlerin büyük kısmını AB ile imzalanan “Geri Kabul Anlaşması” ile barındıran Türkiye’nin değişen koşullar altında politikasını gözden geçirmesi kaçınılmaz bir zorunluluk.
Peki Türkiye ne yapmalı?
5 YIL ÖNCEKİ YAZIM
Bundan tam 5 yıl önce 12 Haziran 2019’da, o tarihte çalıştığım Posta gazetesindeki “Açın Batı Kapılarını Suriyelilere” başlıklı köşe yazımda, bugün daha açık tartışılan geçici sığınmacı ve göçmenler için şunları yazmıştım;
“Hesaplamalara göre iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen 4 milyon civarında Suriyeli var. Kimi Batı ülkelerine kaçarken denizde hayatını kaybetti, kimi Yunanistan polisi tarafından çırılçıplak soyulup kışın ortasında Türkiye sınırına bırakıldı. Savaştan hayatını kurtaran insanlar ‘medeni Batılıların’ uygulamasıyla donarak öldü. Yunan Sahil Güvenliği’nin botlarını patlatarak Suriyelileri denizin ortasında ölüme terk ettiği görüntüler hafızalardadır. Türkiye’nin güney sınırında, Amerika’nın tetikçi olarak kullandığı PKK/YPG odaklı bir “
PKK terör örgütü de ne zaman sıkışsa yine sözde barış laflarıyla ortaya çıkanlar gibi bu kez de başkaları fırsatı kaçırmadı.
Oysa “barış” ya da “af” değil “hesaplaşma” peşinde olan FETÖ’cülerin sanki böyle bir talepleri varmış gibi yazıp çizenleri ya gaflet ya delalet ya da ihanet içinde olanlar diye üçe ayırmak gerekir. Üçünün bu ülkeyi götüreceği sonuç değişmez; haine merhamet, şehitlere ve vatana ihanettir.
Barış denilen şey ancak, FETÖ’cülerin suçlarını itirafı, halen sürdürdükleri ihanetten vazgeçmeleri ve cezalarını çekip herkes gibi toplum içine karışmaları ile mümkün.
“Masum” denilen tabandan kaçı FETÖ içinde olduğu için pişman? Cevap vereyim; sıfır...
GÜLEN’İN DARBE İTİRAFI
Ebuseleme Gülen’in, FETÖ elebaşının 15 Temmuz darbe girişiminden 2.5 ay önce “Arkadaşlar bir şey düşünmüş. Yakında Türkiye’deki bütün kurumlar el değiştirecek. Siz de çok önemli kurumlara geleceksiniz. Sakın bu olduğunda, bunu yapanların bizim arkadaşlar olduğunu belli etmeyin. Bulunduğunuz konumlarda mütevazı olun, renk vermeyin” demesi, Meral Akşener hakkında hazırlanan oyunu hazırlamış olması, Adil Öksüz ile görüşmesi, sadece kendi yaşadığı olaylarla ilgili tanıklarını gösteriyor.
UYANIKLIK MI YANILGI MI
Ebuseleme Gülen
Adil Öksüz, TSK içindeki FETÖ mensupları ile Ankara’da darbe toplantılarını yönetmiş; sonuncusu 11-13 Temmuz 2016 olmak üzere, planın her aşamasını ABD’ye giderek örgüt elebaşı Gülen’e onaylatmıştı.
Nitekim, 15 Temmuz sonrası o toplantılara katılanlardan Foça Jandarma Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkan vekili Albay Hakan Bıyık ile Deniz Piyade Tugay komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız itirafçı olup Adil Öksüz ve FETÖ elebaşı bilgisi dahilinde yapılan toplantılarda konuşulanları itiraf etmişti.
FETÖ elebaşının yeğeni Ebuseleme Gülen ise açıklamalarıyla hem 15 Temmuz öncesi hem sonrası amcasıyla yaptığı görüşmelerin içeriğini açıklayarak FETÖ’nün darbe girişiminin arkasındaki rolünü anlattı.
Ebuseleme Gülen
GÜLEN: TÜRKİYE’DE KURUMLAR EL DEĞİŞTİRECEK
Darbe girişiminden 2.5 ay önce 2016 yılı nisan ayında FETÖ elebaşı Gülen, kendisini ziyaret eden Ebuseleme Gülen ve yanındaki bir kişinin başlarını kendisine çekerek kulağına; “Arkadaşlar bir şey düşünmüş. Yakında Türkiye’deki bütün kurumlar el değiştirecek. Siz de çok önemli kurumlara geleceksiniz. Sakın bu olduğunda, bunu yapanların bizim arkadaşlar olduğunu belli etmeyin. Bulunduğunuz konumlarda mütevazı olun, renk vermeyin” demiş.
FETÖ elebaşının kulağına söyledikleri, Akıncı Üssü çevresinde