Türkiye’deki ilk Atatürk anıtı Sarayburnu’ndaki anıttır. Milli Mücadele’nin başlangıcı, en ünlü İstanbul-Samsun yolculuğuna buradan başlar. Krippel’in diğer anıtının (Onur Anıtı) olduğu yerde, Samsun’da biter. Ulus’taki Zafer Anıtı’nın karşısında Meclis kurulmuştur. Diğer anıtları Afyon (Utku Anıtı) ve biri kopyası, iki tane Atatürk büstü savaşın bittiği İzmir’dedir. Ankara’daki bir anıtını da listeye ekleyelim; Oturan Atatürk Heykeli.
Krippel adeta Atatürk’ün Milli Mücadele güzergâhını çizmiş, sonunda en uzun yaşadığı evinin de bulunduğu Ankara’yla noktayı koymuştur. Adeta “Sür muhteşem anıtların izini, izle Milli Mücadele’nin seyrini!” dercesine.
* * *
Mimarın ne yazık ki, bugün göremediğimiz bazı eserleri var. İlki, yukarda değindiğimiz Oturan Atatürk Heykeli. Bilmeyenler sıkı durun, Zafer Anıtı’nın hemen yanındaki, bugünlerde sanırım üniversite binası olarak kullanılacak, tarihi Sümerbank binasının içinde. Ana giriş kapısının tam karşısında duruyor, göremiyoruz. Yazı hazırlanırken kapılar kapalıydı.
* * *
Ankara’da büyük olasılıkla Krippel’in olduğu düşünülen iki dev eser var. Biri kadın diğeri erkek, nü heykeller. Bir başka yazıyla ayrıca değineceğimden kısaca “oradan buraya savrulmuşlar” diyorum. Ederleri milyon dolarlar belki ama ne çare, bugün depodalar. Periler gibi gün yüzüne çıkmalarını diliyorum.
O sıralarda Mimar Balmumcu’nun Sergi Evi, Mimar Bonatz tarafından Opera Binası’na dönüştürülmektedir. Ebert’in yerine tiyatrocu, yönetmen, oyuncu, yapımcı (yerli Efsane) Muhsin Ertuğrul gelir. İleride tamamı Devlet Tiyatroları’nın olacak binanın bodrum katındaki depoyu, Küçük Tiyatro adıyla açar. Haftada 6 oyun oynanır. Ulus Gazetesi’nde, zamanın ünlü eleştirmenlerinden Lütfi Ay, bu girişimleri över. Derken Opera’nın içindeki Büyük Tiyatro da açılır. Sonra yerli efsane de Ankara’dan ayrılır.
14 İLDE SAHNESİ VAR AMA EN ÇOĞU ANKARA’DA
İki efsane gitmeden, bir oyuncuyu Ankara’ya kazandırmada tam anlamıyla işbirliği yapmışlardı. Ebert, bu oyuncuyu daha konservatuvarın yüksek bölümüne geçmeden keşfetmiştir. Okul yönetimine onun için yazı yazar. Ertuğrul da bu oyuncuya ilk başrol oyunu öncesi, “Yıldız, iki gözüm, kızım”la başlayan yüreklendirici bir mektup yazar. Eleştirmen Ay da: “İyi değildi ama çalışırsa ilerde başarılı olmaması için bir neden yok” der. Bu kişi Yıldız Kenter’dir...
Efsanelerin mayasında yer aldığı Devlet Tiyatroları’nın 14 ilde sahnesi var. Not; en çok sahne Ankara’dadır.
MEMLEKETİN EN ESKİSİ ÖZELLER DE VAR
Ankara’da aralarında memleketin en eskisi de olan özeller de var. Sahne Kılıç’la 2, Tiyatro Ata Savaş’la 3, Tatbikat Beşikçiler’le 4, Tiyatro 1112 Garaj Saraç ve Salınmış’la 5, Actor Studio Tokmak’la 10, Ankara Akademi Sanat Karaburçak’la 13, Ertan Gösteri Merkezi Ertan’la 14, Antik Tiyatro Yılmazsoy’la 18, Tiyatro Pembe Kurbağa Nihat’la 23, Ankara Ekin Güvenç’le 28, Ankara Çağdaş Sanat Ufuktepeler’le 32, Ankara Sanat Güven’le 54. yılındalar-maşallah. Çankaya Belediyesi’ninki yine olsun diliyorum, Büyükşehir’inki on yıldır var.
“Uzakta Kalaba’nın toprak damları yamyassı yassılmış, uçmasınlar diye toprağa yapışmışlar. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Binası, tipinin toz beyazı tozutması içinde, muazzam ve muattal, bir ejderha gibi görünüyor, simsiyah; pencereleri ışıksız sadece, karargâh nöbetçi zabitinin ve telgrafhanenin lambaları yanıktır; bir de üst katta, Büyük Oda’nınkiler; ‘Reis Paşa’, Meclis’den akşam ezanı gelmişti, bak hala gitmemiş...”
Sami Pașazade Suphi Paşa, tarihte kimseye nasip olmayacak bir özelliğe sahiptir! Tespit bana ait ama eminim siz de hak vereceksiniz: Paşa, Osmanlının ilk Eğitim Bakanı’nın oğlu, cumhuriyetin ilk Milli Eğitim Bakanı’nın babasıdır. Hak verdiğinizden emin, yaptığı 15 evliliğe hiç değinmeden, devam ediyorum!
Paşa, II. Abdülhamit döneminde eğitim bakanlığının yanında evkaf, maliye ve ticaret bakanlıkları da yapmış. Eğitim Bakanlığı sırasında Ticaret Lisesi ve Sanay-i Nefise Mekteplerinin kurulmasına öncülük etmiş. II. Abdülhamit’in yaptığı eğitim hamlesiyle okul sayıları ciddi bir biçimde artmıştır. Cumhuriyet kurulduğu zaman memleketin eğitim durumun ne derece düşük olduğunu düşününce II. Abdülhamit’in hamlesi ayrıca değer kazanıyor. İşte o günlerde bizim Sami Paşa bakandır ve kızlar için de okul açılması konusunda tereddüt yaşamaktadır. II. Abdülhamit:
“Sen mektebi aç, ben arkandayım.” der ve kızlar için ilk okulun açılması önünde engel kalmaz.
Buraya kadar andığımız eğitim hamlesi sürecinde sadece memleket için değil, aynı zamanda dünya tarihi açısından da önemli bir okul açılacaktır: Çoban Mektebi.
HAYIFLANMADIM DERSEM YALAN OLUR
Antik çağlarda, binlerce yıl önce bu topraklarda yaşayan Hititler de bu bölgede yaşayan Ankara Çiğdeminin kıymetini bilmişler. Adıyla anılan ve 38 gün süren bayram da yapmışlar, dünyada benzeri yok. Antik devir bu, gün olmuş bayram savaşlara denk gelmiş. İnanmazsınız, Kral savaşa gitmemiş! En güvendiği komutanını göndermiş, kendisi çiçeğin törenlerine katılmış. Hititlerin büyük olasılıkla bu bayramlarda da kullandığı müzik aleti, tören kapları (Akatca bibru) veya tören tasvirlerini çiğdemleri anarak Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görebilirsiniz.
ŞİİR YAZMIŞ, TÜRKÜSÜNÜ SÖYLEMİŞ
Binlerce yıl sonra, Türkçeyi bugün çok kişinin kullandığından daha düzgün kullanan, Yedi Ulu Ozan’dan biri olan ve ajan olduğu şüphesiyle astığımız ozanımız Pir Sultan Abdal; bu çiçeğe şiir yazmış, türküsünü söylemiş:
Sordum sarıçiğdeme
Sen nerede kışlarsın
Ne sorarsın hey derviş
Oldu!
Gülhane Tıp Müzesi.
Müze’yi Hürriyet Ankara okuyucuları için kuruluşunda emek veren Prof.Dr. Adnan Ataç’la gezdik. Ataç, bir süredir emekli ama emek vermeye devam devam ediyor. Ankara’nın kuşlarını belgeliyor. Örneğin sadece Gölbaşı’nda flamingo, kaşıkgaga, telli turna, suna, kocagöz, elmabaş putka, kartal, gökdoğan, çamurcun ve alakargaları fotoğraflamış ama müzesini de görmeden duramıyor.
Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi, Sabuncuoğlu Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi ve Florence Nightingale Müzesi, bu alanın diğer kentlerdeki müzeleridir. Müze’nin diğerlerinden en önemli farkının, Cumhuriyet’in tıp fakültelerinin temelinin atıldığı Gülhane Hastanesi içinde yer almasıdır. Müze, herkesin bir şekilde uzak kalamadığı tıpla ilgili ilk kaynaktan başlayan bir görsel şölen sunuyor.
Tıp tarihini, memleketin ilk yüksekokullarından Tıphane’den veya Tıphaneyi Amire’den önce, dünya tarihi açısından örneklerle bilgilendiriyor, ziyaretçilerini milat öncesine götürüyor. Bir tabak içinde savaştaki yaralıya ilk tıbbi müdahalenin resmi var. Tabak bugün Berlin Müzesi’nde sergileniyor ama olayın mekânı bizim topraklar; Truva. Yanında, ilk Türkçe tıp metni örneği var.
Müze gezisinde ilerledikçe sergilenen eserler sizi günümüze doğru getiriyor.
Bir tanesi İsmet Paşa Kız Enstitüsü adıyla kurulan okul(Bugün; Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ismini almış).
Diğeri; Ankara Olgunlaşma Enstitüsü. Bir yöneticisinin tanımıyla “Geleneğimizi geleceğe taşıyan kurumlardan” bir tanesidir. Ziyaretçileri arasında dünyaca ünlü yabancı artistler, kraliçeler ve yerli-yabancı cumhurbaşkanı eşleri bulunuyor.
Olgunlaşma’nın bir müzesi var. Herkesin farklı, ilginç bir eser bulabileceği müzede, bine yakın etnografik eser var. Biz bir tanesini seçtik; yanakdöven. Bir başlıkla takılıyor. Hareket ettikçe pullar yanaklara çarpıyor. Bu da yanaklara hem masaj yapıyor hem de pembelik veriyor!
Son ve geniş ele alacağımız okul en eskisi; Ankara Kız Lisesi(bugün Ankara Lisesi).
1934 - Güven Anıtı ve havuzları gelir. Yolculuk başlamıştır; yeni yeri Gençler Parkı olur.
1936 - Gençler Parkı, büyük bir kent parkına dönüştürülür, Gençlik Parkı olur. Periler Hacettepe’ye taşınır. Üst kısmındaki fıskiyelerini kaybetmiştir.
1960’lar - Hacettepe istimlak edilir. Periler depoya yollanırlar. 1960’ların sonunda gazeteci Halil Soyluer “Periler nerede?” diye sorar. Tandoğan Meydanı’nda suyla buluşurlar.
1992 - Metrosuna kavuşan Ankara, perilerini bir kez daha kaybeder.
PERİLER NEREDE DİYE SORAR
2000’ler - Yine bir gazeteci, Ateş Yalazan “Periler nerede?” diye sorar!