Ulusal hafıza merkezi kurulmalı

“İşgal kuvvetleri her yeri çok sıkı denetim altına almış, adeta kuş uçurtmuyorlarmış"

Haberin Devamı

"Bu durum karşısında Nazilli ve İzmir bölgesine haber göndermek ve ayrıca toplanan yardımı ulaştırmak için ninem devreye girmiş. O sırada yedi sekiz yaşında olan halamı yanına alarak Nazilli’ye ‘kızının gözünü tedavi ettirmek için doktora götürme bahanesiyle’ yola çıkmış. Yunan askerlerine görünmemek için gizlice yayla ve dağ yollarından Nazilli’ye giderek, Kuvayımilliye’ye mensup kardeşlerine ulaşmış. Gizli muhaberat, atının nalı altında saklıymış. Aynı şekilde dönüşte de gizli mesaj, at nalı altında saklanarak ninem tarafından getirilmiş.

Ulusal hafıza merkezi kurulmalı
Kurtuluş Savaşı Müzesi (I. TBMM Binası), Ankara

SON TANIKLAR

Yukarıdakine benzer bir hatıra, pekâlâ sizin büyük ninenize de ait olabilir. Çünkü Türkiye’nin dört bir yanında on binlerce ailenin geçmişinde Milli Mücadele anıları vardır. Ancak bunları bizzat yaşayıp anlatan kadın-erkek “isimsiz kahramanlar” çoktan aramızdan göçüp gittiler. Kurtuluş Savaşı’na veya 101 yıl önceki Büyük Taarruz’a bizzat tanık olan kaç kişi vardır ki bugün hayatta? Üstelik pek azının hatıraları, deneyimleri kayıt altına alındı. Dolayısıyla yaşanan onca olay, sadece “Babam şöyle mücadele etmiş, ninem böyle sıkıntılar çekmiş” diyen çocuklarının, torunlarının sohbetlerinde kaldı. Ne var ki artık bu ikincil tanıkları da birer ikişer yitiriyoruz. Eğer harekete geçilmezse, onların yaşayanlardan, tanıklardan dinleyip öğrendiği Milli Mücadele hatıraları, unutulup gidecekler.

Haberin Devamı

KÜÇÜK İNSANLAR, BÜYÜK ADAMLAR

Şurası çok net: Hatıralarını yazmaya, kaydetmeye meraklı bir toplum değiliz. Bunun nedenlerinden biri, tarihin “devletlere” ve “büyük adamlara” ait olduğunu sanmamızdır. Oysa artık tarih bilimi, doğal yaşamdan gündelik hayata kadar hemen her sahayı kapsıyor. Zamanla anlaşıldı ki geçmişi sadece resmi belgeler üzerinden okumak yetmiyor. Evlerde, köylerde, kasabalarda neler yaşandığını (mikro tarih) bilmeden, bir ülkede olup biteni doğru anlamak zor. Yani “küçük insanları” tanımadan “büyük adamları, büyük olayları” hakkıyla analiz etmemiz güç. İşte bunun için “sözlü tarih” önemli.

Ulusal hafıza merkezi kurulmalı
Atatürk, vatandaşlarla birlikte

Haberin Devamı

ANILARI TOPLAMAK İÇİN

Bireysel girişimlerle “sözlü tarih” malzemesi toplamak hayli zahmetli bir iştir: Zaman alır, doğru insanlara ulaşmayı gerektirir. Neyse ki günümüzdeki teknolojik olanaklar, ses ve görüntü kaydetmeyi çok kolaylaştırdı. Tabii aynı zamanda paylaşmayı da... Hal böyleyken, hızla kaybolan geçmişimizi kayıt altına almak, büyüklerden duyduğumuz anıları biriktirmek artık ulaşılmaz bir hayal değil. İşte bu doğrultuda, internette oluşturulacak bir “Ulusal Hafıza Merkezi” gayet etkili bir çözüm olabilir. Elinde Milli Mücadele’ye ait hatıra, bilgi, belge bulunanlar, bunları -yazı, ses, görüntü olarak- dijital platforma kolayca yükleyebilirler. Üstelik atadan-nineden kalma hatıra eşyayı da evlerinde koruyarak. Devlet, böyle bir girişimin öncüsü olmalıdır.

*

Haberin Devamı

Elbette günümüzde ilçe belediyelerinin yayınlarından tutun sosyal medya gruplarına kadar konuyla ilgili pek çok hatıra aslında kamuya açık halde mevcut. Ama hepsi farklı farklı yerlerde. Dolayısıyla yerel ölçekte, akademik araştırmalarda veya dijital ortamda bulunan malzemeler de yine bu merkezde bir araya getirilebilir. Böylece zamanla Türkiye’nin dört bir yanından toplanmış ciddi bir külliyata erişmek mümkün olur.

Ulusal hafıza merkezi kurulmalı
Savaşa cephane hazırlayan kadınlar

KULAKTAN KULAĞA

Hiç kuşkusuz, sözlü anlatılar, kuşaktan kuşağa, kulaktan kulağa aktarılırken değişebilirler. Kimi anlatılar abartılı, hatta yanıltıcı olabilir. Aynı olayın iki tanığı kimi zaman birbiriyle çelişen hatıralar anlatabilir. Bunun da ötesinde bu tür “kolektif hatıraları”, bilinçli şekilde kirletip manipüle edenler çıkar. Ancak hiçbiri bu tür projelere engel kaygılar olmamalıdır. Çünkü uzman tarihçiler tam da bunun için varlar: Bilimsel yaklaşımla, sapla samanı birbirinden ayırmak için. Yeter ki elde bol miktarda malzeme olsun.

DEMANSA KARŞI

Haberin Devamı

Yıllar önce bir imalathanenin duvarında şöyle bir uyarı yazısı okumuştum: “Sen küçük parçayı koru, büyük parça kendini korur.” Dolayısıyla Atatürk’ten paşalara Milli Mücadele’nin “büyük” kahramanları yanında, Ahmet’in, Cemal’in, Fadime’nin, Ayşe’nin “küçük” hikâyelerini de bilmek, biriktirmek, muhafaza etmek durumundayız. Sadece Milli Mücadele değil tabii... Balkan göçlerinden Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına, 70’lerin “anarşi zamanlarından” darbe dönemlerine, kültürel değişime varıncaya kadar küçük-büyük anılarımızı “Ulusal Hafıza”da biriktirmeliyiz.

*

Demans” yani hafıza kaybının en olumsuz etkilerinden biri, kişinin gitmek istediği yeri, hatta evinin adresini unutabilmesi. Yani, kaybolması... Toplumlar da bireylerden çok farklı değil aslında. Bellek-hafıza kaybına uğradığımızda yolumuzu kaybetmemiz maalesef mümkün. Bunun için hafızamızı diri tutmak zorundayız. Cumhuriyet’imiz 100 yaşına da gelse zihnimiz berrak ve zinde olmalı. Çünkü deneyimlerimizi unutmamak, geleceğe giden yola ışık tutar.

Yazarın Tüm Yazıları