Paylaş
GALATASARAY-Sturm Graz maçının son dört dakikası konuk takımın top çevirmesiyle geçti; ev sahibi de, pres yapmak yerine, seyretti. Görünürde sporculuğa sığmayan, ama Glasgow Rangers-Monaco maçının 2-2'lik skoru ışığında profesyonellik açısından normal bulunan bu tutum, aslında buz gibi ‘‘şike’’ sayılabileceği halde, hoş görüldü, hatta alkışlandı.
Çünkü, top çevirme seyredilmeyip oyun sürdürülseydi, küçük bir pas hatasıyla skor tersine dönebilir, ikinci turun bir trilyon 800 milyar liralık gelir hesabı boşa giderdi.
Tek gölün sonucu etkilediği maçları şöyle bir düşünürseniz, kritik gollerin çoğu zaman bir pas hatası, hem de top rakip sahadayken ve savunma yerine hücum düşünürken yapılmış bir hata yüzünden yendiğini anımsarsınız.
Bilinmesi gerekir ki, genel olarak Avrupa Birliği ve özel olarak da artık onun sorunları sayılan Kıbrıs ya da Ege konularında karşıdaki rakip, tek bir takım değil, çeşitli kulüplerin oyuncularından oluşmuş bir karmadır. Marifetler birbirine eklenince, Türkiye'nin pas hatalarından harika kombinezonlarla gol üreten bir oyun çıkar ortaya.
Ankara, Lüksemburg sonrası AB'ye karşı haklı bir umursamazlığı benimsemiş, Atina da Öcalan'ın akıttığı kanlara eli bulaşık yakalanmıştı. Dönem başkanı Almanya ise, bu durumun Türk iç politikasına getirdiği kişisel heveslenmede bir bakandan pas kaptı ve o zamandan beri rakip aslar arasında dolaşan top geçen günkü Katılım Ortaklığı belgesiyle, 8 Kasım golü olarak Ankara ağlarını salladı.
Dikkatlerden kaçmamalı; bu tarih, rastlantıların değil, çok önce yapılmış ortak hesapların tarihidir: 8 Kasım'da Amerikan seçimlerinin sonucu belli olacaktı; Katılım Ortaklığı belgesi o gün açıklanacak ve Kıbrıs görüşmelerinde ‘‘ortak zemin’’ diye zorlanmak istenen belge o turun açılışı yerine tam o gün gelen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nce masaya konacaktı.
İsteyen istediği kadar ‘‘komplo teorisyenlerinin bir başka saçmalaması’’ desin, 8 Kasım, Türkiye'ye yönelik bir oyunun çeşitli paslarla oluşmuş gol gününden başka bir şey değildir.
Kıbrıs çözümünün Katılım Ortaklığı'na Bayan Diamandopulu'dan gelen danışıklı eklentiyle ‘‘2001 sonu için siyasal koşul’’ durumuna getirilmesi ve aynı gün Rum tezlerine yatkın bir taslağın görüşme masasına konması basit bir rastlantı ya da kolay geçiştirilecek bir olay değildir.
Türkiye'deki AB'ci lobiler ‘‘Ne güzel, Brüksel balıkçılığımızdan havagazımıza kadar her şeyimizi düşünmüş’’ deseler de, Katılım belgesinin Kıbrıs yönü, bütün bu Avrupa oyunuyla asıl hedeflenenlerin neler olduğunu ve olacağını göstermeye yetecek niteliktedir. Belli ki, başka konularda da, hatalı ayaklardan kapılmış paslarla örgü örercesine örülen akınlar gibi, Türkiye'nin başına nice çoraplar örülecek ve ayaktan ayağa ‘‘Ole!’’lerle top gezdiren rakipler ortasında oradan oraya koşuşan Ankara şaşkınlarına dünya gülecektir.
Paylaş