DÜNYADAKİ belki de tek örnektir, "sezon sonunda gönderdiği hocayı, üç ay sonra tekrar göreve getirmek.."
Hem de her türlü eleştiriyi, göze alarak getirmek. "Niye gönderdin, şimdi niye getirdin?" sözlerine muhatap olacağını bilerek getirmek. Velhasıl, belki de bir yönetimin alacağı en büyük risk idi bu karar.
Özel sohbetlerimizde Hikmet hoca hep "şimdiki aklım olsa, sezon sonunda gitmezdim" der. Ama "her şeyde bir hayır vardır" derler ya. Bu işin hayırlısı da böyleymiş. Çünkü insan bir şeyin değerini, ancak onu kaybettikten sonra anlıyor.. "Ankaragücü-Hikmet Karaman aşkı" da işte öyle bir şey. İki taraf da ne kaybettiğini, ancak ayrılınca anladı. Tekrar birleşince de sevgileri, tavan yaptı. Belki de başarının altındaki gerçek, burada yatıyor. İki taraf da birbirine sıkı sıkıya sarıldı. İki taraf da birbirini kaybetmekten korkar hale geldi. Çünkü geçmişteki hatalardan, karşılıklı olarak gerekli dersler alınmıştı.
Dördü lig, ikisi kupada alınan üst üste altı galibiyet, elbette yüzleri güldürüyor. Doğal olarak, bu başarının en büyük sahibi, Hikmet Hoca ve futbolcular. Zaten bu konuda herkes, yiğidin hakkını yiğide veriyor.
Ankaragücü, Türkiye’nin gündeminde. Kupa Beyi, tekrar taraftarını çoşturuyor. Ama şunu unutmamak lazım, "Hikmet Hoca, Ankaragücü’ne yürüyerek gelmedi." Onu bu göreve, tekrar davet eden de birileri var. Başta da dediğimiz gibi, her türlü eleştiriyi göze alarak, bunu yapan birileri var. Keşke olayın birde bu yönünü görebilsek. Ama derler ya hep, "iyi olursa Allahtan, kötü olursa kuldan" diye.. İşte aynen öyle. Şimdi her şey güllük, gülüstanlık. Hiç kimse işin bu tarafına bakmıyor bile. Eğer tersi olsa idi, Ankaragücü perişanları oynasa idi, idam sehpası her zamanki gibi çoktan kurulmuştu. "Üç ay önce gönderdiğin adamı, niye tekrar getirdin?" diye. Nasıl olsa alışılmış, vur abalıya. Neyse, önemli olan Ankaragücü’nün başarısı, gerisi hikaye. Başarı varsa, her şey güzel.
Umarım bu güzel günler uzun sürer, "Karaman-Ankaragücü aşkı" herkesi mutlu eder.