Kısaca lip lifting, burun tabanından boğa boynu (bullhorn) şeklinde üst dudak dokusunun çıkarılıp dudağın kısaltıldığı bir işlemdir. Bu işlem uzamış üst dudağı kısaltıp dudak çevresine gençleşmiş görünüm kazandırma yanında, vermilyon yani kırmızı dudağın yukarı dönmesine ve dolgu yapmışcasına dolgun görünür hale gelmesine katkı sağlar. Bu etkisi nedeniyle son yıllarda tek bir prosedür olarak dudak dolgusuna alternatif olarak önerilmekte veya talep edilmektedir. Özellikle 2018 yılında, Allure Magazin dergisinde lip lifting işleminin dudak dolgusuna alternatif gibi sunulması, tüm dünyada bilinirliği ve popülaritesini artırmış ve sosyal medyanın etkisiyle de pek çok genç tarafından talep edilir bir işlem olmuştur.
Peki, lip lifting işlemini her talep eden bu işlem için uygun bir aday mıdır?
Dolgun ve etli dudaklar, genç, güzel, sağlıklı ve zinde görünümün önemli bulgularından birisidir. Dudaklar doğuştan ince olabileceği gibi ilerleyen yaşa bağlı olarak hacim kaybedip, çekici formunu yitirebilir. Birçok teknikle dudaklar kalınlaştırılıp dolgun hale getirilebilir. Dudak dolgusu bu işlemlerin başında gelmektedir. Özellikle hyaluronik asit dolgular bu amaçla başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Cerrahi bir işlem olan lip lifting işlemi de bu tekniklerden biri olarak kullanılmaktadır.
Üst dudak mesafesinin kadınlarda 11-13 mm erkeklerde ise 13-15 mm olması beklenmektedir. Bu mesafe her 10 yılda 1-3 mm uzamaktadır. Lip lifting için ideal adaylar belirli bir yaşın üzerinde ve üst dudak yani burun tabanından üst dudak çizgisine uzanan mesafenin artmış olduğu kişilerdir. Bu kişilerde alt ve üst dudak istenen eros yayı görünümünü yitirmiş, daha düzleşmiş ve uzamıştır. Dudağa yandan bakıldığında kavisli konkav dolgun hali gitmiş, düzleşmiş, çekici, dolgun ve zinde görünümü kaybolmuştur. Bu kişiler lip lifting için iyi aday olabilirler.
Bu değişimleri ve trendleri yakalamak ve geri almamak için sosyal medyada estetik cerrahlar ve estetik girişimler hakkında amansız araştırma yapmaktadırlar. Bu işlemlerin başında da botoks uygulaması gelmektedir.
Botoksa ne zaman başlayabilirim?
“Botoksa başlamak için çok mu erken?” estetik plastik cerrah olarak en sık karşılaştığımız soruların başında gelir. Nadiren bu soruya “çok erken” cevabını veririz.
Yüz bölgesinde, kaş arasında, alında, göz çevresinde oluşan kırışıklıklar sıklıkla yoğun mimik hareketleri veya yatış pozisyonuna bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Özellikle yüz ifade kaslarının yoğun çalışması, yani mimik hareketleri, çatık kaş, alın çizgileri ve özellikle göz çevresinde kaz ayağı oluşumuna yol açabilir. Çocukluk ve gençlik çağında yoğun mimik hareketleri ile oluşan ve kişiye özgü çizgilerin zamanla kalıcı olup derinleştiği bilinmektedir. Yüz ifade kaslarının etkinliğinin azaltılmasıyla bu çizgilerin basitçe oluşmayacağı veya derinleşmeyeceği söylenebilir.
Benzer şekilde yatış pozisyonuna bağlı olarak yüzde oblik olarak ortaya çıkan uyku çizgileri de, aynı pozisyonda yatmaya devam edildiği sürece kalıcı olabilmektedir. Yatış pozisyonun değiştirilmesi yada basıncı eşit dağıtan yastıklar kullanılmasıyla bu çizgiler önlenebilir.
20’li, 30’lu yaşlarda düzenli olarak yapılacak botoks tedavisinin, kişinin 40’lı, 50’li yaşlardaki görünümünü dramatik olarak etkileyeceği bildirilmektedir. Bu durumu estetik cerrahi pratiğinde de çok sık gözlemekteyiz. Düzenli botoks yaptıran hastalarımızın kırışıklıklarının hafiflediği hatta bazen kaybolduğunu gözlemekteyiz. Fasiyal Plastik Cerrahi arşivi isimli dergide bu gözlem bilimsel makale olarak yayınlanmıştır (Arch Facial Plast Surg.2006;8(6):426-431). Bu etki 38 yaşındaki tek yumurta ikizlerinde çok iyi bir şekilde tespit edilmiştir. İkizlerden birisi 25 yaşından itibaren düzenli olarak botoks yaptırırken, diğeri ise 7 yıllık periyodda sadece 2 kez botoks uygulatmıştır. Düzenli botoks yaptırmamış ikizde alın ve çatık kaş çizgileri istirahat halindeyken bile belirginken, diğer ikizde son botoks uygulamasından 4 ay geçmesine rağmen bu çizgiler gözlenmemiştir. Bu gözlem botoksla düzenli tedavinin mimik çizgilerini gelişimini azaltabileceği şeklinde yorumlanmıştır.
Yaşla ortaya çıkan değişimleri önlemek ve azaltmak için güneş koruyucu krem, peeling uygulaması, akılcı botoks ve dolgu uygulamaları, lazer tedavisi gibi non invazif girişimler oldukça önemlidir. Bu girişimler kişinin genç ve sağlıklı ve zinde görünmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, nadiren bu işlemlere başlamak için erken denebilir. Asıl sorulması gereken “ Ne zaman geç olduğudur”*.
*When is “ Too early” too early to start Cosmetic Procedures JAMA Dermatology, 2013 149(11);1271
Fizyolojik jinekomasti yaşam boyunca, yeni doğan dönemi, ergenlik çağı ve hayatın geç dönemlerinde olmak üzere 3 dönemde görülebilir.
Yeni doğan döneminde anneden geçen östrojenin etkisi ile ortaya çıkar ve haftalar içinde kaybolur.
Ergenlikte görülen meme büyümesine pubertal jinekomasti adı verilmektedir. 13-16 yaş grubu erkek çocuklarında çok sık (%65) rastlanır ve nedeni tam bilinmemektedir. Pubertal jinekomastinin %90-95 1-2 yıl içinde kendiliğinden kaybolur.
İleri yaş erişkinlerde ise %30-65 arasında jinekomasti görülebilir. Bu kişilerin yapılan muayenesinde meme ucu altında büyümüş gland dokusu ele gelir ve çoğunlukla hiçbir şikayet oluşturmaz. Ağrı ve meme ucunda akıntı olması bu hastaların dikkatli bir şekilde incelenmesi gerektirir.
Jinekomasti nedenleri nelerdir ?
Ergenlikte görülen jinekomastilerin %90dan fazlası fizyolojik yani ergenliğe bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Geri kalanı ise Klinefelter sendromu, travma, orşit gibi doğumsal ve edinsel gonadal yetmezlikler, kronik (siroz, trioid hastalığı) veya çeşitli endokrin hastalıklara bağlı ortaya çıkabilmektedir. İlaç kullanımı ise bir diğer nedendir. Günümüzde 300 den fazla ilacın jinekomastiye neden olduğu bilinmektedir. Bu ilaçlar östrojen ve testesteron seviyelerini değiştirerek yada bu hormonlara duyarlılığı artırıp azaltarak etki göstermektedirler.
Jinekomastide bir diğer önemli neden ise çağımızın hastalığı olarak ta kabul edilen obezite yani şişmanlıktır. Kilo fazlalığına bağlı olarak görülen meme büyümesine lipomasti veya pseudojinekomasti ismi verilmektedir. Bu durumda fazla yağlanmaya bağlı olarak meme büyümüş olarak görülmekte ve muayenede meme yani gland dokusu ele gelmemektedir.
Vucut geliştirmeyle ilgilenen kişilerde de jinekomasti görülebilmektedir. Jinekomasti nedenlerinin başında anabolik steroid hormon kullanımı gelmektedir. Buna ek olarak protein tozları, omega asitler ve içeriği tam bilinmeyen suplementler kullanımıda jinekomastiye yol açabilmektedir. Vucut geliştirme ile ilgilenen ve anabolik hormon kullanan erkeklerde ortaya çıkan meme büyümesi hormon kesilse bile kalıcı olabilmektedir. Bu kişiler memede ağrı, hassasiyet ve meme ucundan akıntıdan şikayetçi olabilirler. Meme ucunu sıkıldığında akıntı gelmesi sıklıkla anabolik steroid kullananlarda vücut geliştirmecilerde görülmekte ve bir doktora başvurmayı gerektirmektedir.