Bu süreçte tüketici alışkanlıkları ve yönelimlerine, dünyanın ve ülkemizin yeme-içme sektöründeki trendlerine hâkim olması vizyonuyla birleşince yaşamında değişiklik yapmaya karar vermiş.
2020’de Türkiye’ye dönmüş ve son yıllarda ABD başta olmak üzere birçok ülkede yeni bir iş modeli olarak ortaya çıkan ‘Hayalet Mutfak’ konseptini biraz farklılaştırarak kurmuş.
Kendi sermayesiyle oluşturduğu Avane Cloud Kitchens’a kısa sürede global fonlardan ve melek yatırımcılardan 4 milyon doların üstünde destek bulmuş.
Sonuçta ortaya Sultanbeyli’de 1000 metrekarelik bir alanda araştırma ve ana üretim mutfağı, Anadolu ve Avrupa yakasında, İzmir’de ve Londra’da olmak üzere her biri 150 metrekare 1000 porsiyon yemek çıkarabilen toplam beş mutfak çıkmış.
Şimdi müşteri taleplerini ve eğilimlerini analiz ederek tasarladıkları ÇoSa, The Bowl, Nane, Fun for Fit, Rylee’s Ranch Salad, Noody, Veganista, Red Haag, Bowls Alle, Nohudy, Zupsa, Veggie Vokkie, Jay Jay Fries, Gurra, Seez Beez, Chef Amedeo gibi 30’a yakın markayla Yemeksepeti, Trendyol Yemek, Getir Yemek üzerinden paket yemek servisi hizmeti veriyorlarmış.
Bebek Otel’in içinde açılan, dekorasyonundan yemeklerine yalın ve sade Japon kültürünü yansıtan Sankai by Nagaya tam da sevdiğim gibi küçük, sadece 24 kişilik bir mekân.
Restorana üçüncü kattaki odaların önünden geçerek, “Acaba yanlış mı geldim?” diyerek ulaşıyorsunuz, ki zaten Sankai de Japoncada ‘üçüncü kat’ anlamına geliyormuş.
Muhteşem Bebek Koyu manzarası, önündeki küçük balkonu ise diğer artılarından.
KÖKLERE VE GEÇMİŞE SAYGI
Durun heyecanlanmayın, sevinmeyin, üzülmeyin bugün belki de yazarlık hayatımda ilk kez 1 Nisan şakası hakkımı kullandım!
Tabii ayrıca içtenlikle katıldığım bu kararın gerçekleşmiş olmasını da çok isterdim.
Ahtapotlar acı, korku, mutluluk, neşe, heyecan, üzüntü gibi duygulara sahipler. Bilimsel deneylerle çok da zeki oldukları kanıtlanmış. Yalnız yaşamayı ve özgür olmayı seviyorlar. Akvaryumlardan ve insanların kurdukları tuzaklardan kaçabiliyorlar.
Kendilerini savunmak, tehlikelerden kaçmak için deniz kabuklularının içinde saklanıyorlar. Çünkü, onları güçlü kılacak, esaret altında yaşamalarını kolaylaştıracak bir iskeletleri yok. Tanklarda yetiştirilmekten asla hoşlanmıyor birden fazla ahtapot varsa birbirlerini ya da tek başınayken stres altında kalırlarsa kendi kollarını yiyebiliyorlar.
Bristol Üniversitesi’nden Biyolog Jacop Vinther’e göre ahtapotlar insan zekasıyla karşılaştırılabilir zekaya sahipler. Ve problem çözme yetenekleri, duygusal değişimleri oyunculukları bizlere çok benziyor.
NEDEN ŞİMDİ?
Ramazanın aç kalmayı anlama ve imkanların ölçüsünde paylaşma ayı olduğunu da yaşayarak öğrendik.
Yazılarımı okuyanlar ve yakınlarım bilir, onlarca çeşit yemeğin yer aldığı özellikle de büyük otellerde bir yarışa dönen görkemli açık büfe iftar sofralarını hep israf olarak gördüm. Çok zorunlu değilsem gitmemeyi tercih ettim.
Çevremde benim gibi düşünenlerin sayısı da hiç az değil. Gururlanarak söyleyebilirim ki empati duygusu pek çok alanda gelişmiş bir toplumuz.
48 gün önce karşı karşıya kaldığımız büyük deprem felaketi sonrası devletin sorumlulukları yanı sıra, sivil toplum, şirketler ve bireysel düzeyde gösterilen yardımlaşma, sağlanan destek unutulmaz.
Yaraların tümden sarıldığını söylemek için henüz erken ama ülke olarak çaba gösterdik ve göstermeye de devam ediyoruz.
Ancak bu yılın Ramazanı ülke tarihinin en hüzünlü Ramazanı oldu. Kendimiz, en yakınlarımız kadar on binlerce yakınını, evini, iş yerini kaybetmiş insanlara da yalnız olmadıklarını ispatlamak, hissettirmek zorundayız.
Burada saymayacağım kadar çok dayanışma çabası var. Çok özel koşullarda geçireceğimiz bu Ramazan ayında anlamlı projeler hayata geçiriliyor.
Birkaç gün önce sık sık dışarıda yemek yiyen bir arkadaşım, “artık yemeklerimizi ve içeceklerimizi alıp her hafta birimizin evinde buluşmaya karar verdik, çok da keyifli oluyor” diyordu.
Böyle giderse restorana gitmek toplumun büyük bir kesimi için ulaşılamayan bir lüks haline gelecek. En iyi olasılıkla dışarı çıkma restoranlara gitme sıklığı azalacak. Haftada bir giden iki haftada bir, ayda bir gitmeye başlayacak.
Oysa sadece ürünlerde değil fiyatlarda da sürdürülebilirlik önemli. Mekânlar günü kurtarmayı değil kalıcı olmayı hedeflemeli.
Dünya ekonomisinin de Türkiye ekonomisinin de zor durumda olduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz. Dünyanın en önemli bankaları iflas ediyor, birçoğu da zor durumda.
Bankalar gibi restoranlar da kredibilitelerini kaybederse kapanmak zorunda kalırlar.
Ayrıca başımızda bir de deprem gerçeği var.
‘Ürünlerin fiyatları neredeyse her gün artarken bu nasıl mümkün olabilir’ diyebilirsiniz. Evet maliyetler gerçekten de çok yüksek.
Daha yapılacak çok şey var. Barınma, içecek su, yemek ve sağlık çözülmesi gereken acil ve öncelikli sorunların başında geliyor. Bunların dışında tarımdan beslenen üreticilerin, küçük esnafın sorunları da büyük.
Bir bölümü yaşadığı çaresizlik karşısında pes edip göç ediyor. Bir bölümü de kalmak işini sürdürmek toprağını korumak istiyor ama o da bugünkü şartlar altında onlara çok mümkün görünmüyor.
Ellerinde kalan ürünlerini farklı kentlerdeki tanıdıklarının depolarına yollayanlar da kendileri taşınmaya çalışanlar da var. Böyle devam eder kısa sürede bir eylem planı hayata geçirilmezse ekolojik dengeler de hasar alabilir.
Üretici göçünün önüne geçecek yöntemlerin uygulanması, yerli tohumların korunması küçük ölçekli tarımın sürdürülmesi için çok önemli. Bunlar sadece benim değil şu an göç etsin ya da etmesin o bölgelerde yaşayanların da düşünceleri.
Bu bölgede tanıdığım, konuştuğum hemen herkes kalmak istiyor ama nasıl kalacak bilmiyor. Belki yaralar biraz daha sarıldıktan, devlet ve sivil toplum desteği etkilerini hissettirmeye başladıktan, uluslararası kurumlar kalkınma, toparlanma yardımlarını sunduktan sonra kararlar daha rasyonel şekilde verilir. Ben her zamanki iyimserliğimle umudumuzu yaşatmaktan, devletiyle, sivil toplumuyla, bireylerin duyarlı destekleriyle, üreticisiyle, elimizden gelenin en iyisini yapacağımıza inanmaktan yanayım.
Benzeri yaşanmamış bu felaket sonrası toplum olarak dayanışma ve empati kurma konusunda iyi bir sınav verdik.
Ülke olarak acılarını paylaşıyoruz ama onların ihtiyaçlarını da, beklentilerini de anlamak zorundayız. Yakında Ramazan ayına giriyoruz.
Barınma için olduğu kadar iftar yapmak için de prefabrik evler, donanımlı çadırlar, kısacası insanların bir araya gelip yemeği de, sevinci de, üzüntüyü de paylaşacağı sosyal bir buluşma mekânı olacak restoranlar oluşturmak gerekiyor.
Ki birçok kurum ve kişi hazırlıklarına başladı, güzel haberler geliyor.
Bu yazımda bölgedeki üreticilerle konuştum.
İşte anlattıkları...
GAZİANTEP’TEN
Mine Özmen: Tarım ve hayvancılık devam etmeli
Bedeli tahminlerin çok ötesinde ağır oldu. Binlerce bina yıkıldı, henüz kesin sayısını bilemediğimiz sayıda insan enkaz altında kaldı. Acımız gerçekten çok büyük, büyük bir trajedi bu yaşanan. Hiç kuşkum yok olanları, olamayanları, nedenleri sonuçları daha uzun yıllar tartışacağız ve bazı şeyleri hiç unutmayacağız.
Ancak şimdi yapmamız gereken birlik ve beraberlik içinde devlet, sivil toplum ve bireyler olarak deprem mağdurlarına destek vermek, acılarını bir nebze olsun hafifletmek, çaresiz ve yalnız olmadıklarını hissettirmek.
Özellikle de yemek, barınma ve sağlık gibi temel gereksinimlerini sağlamak. Ben bugün sözü kısa sürede organize olup bölgeye giden şeflerimize bırakmak istiyorum.
En ağır koşullarda tüm riskleri göze alarak depremzedelere yardım etmek üzere bir an bile düşünmeden yola çıktılar, ekipler kurdular, özveriyle çalıştılar.
Kadın, erkek, genç, yaşlı birlik oldu, depremzedelere sıcak yemek sundular. Her birine ayrı ayrı müteşekkirim.
Ben kendi adıma hepsiyle gurur duydum. Büyük bir sınavı başarıyla verdiler ve hiç kuşkum yok vermeye devam edecekler. Duygularının yanı sıra gözlemlerini, bundan sonra yapılması gerekenleri anlatmaları çok önemli. Sayfam bundan sonra da onlara ve sektörün diğer temsilcilerine açık olacak...
ALİ RONAY/ ŞEF
İlk günlerden bu yana ‘Acil Gıda Kolektifi’ olarak bölgedeyiz. Hepimizi derinden etkileyen büyük kayıplar verdiğimiz bu depremde beni en çok etkileyen dayanışma ruhunun ön plana çıkması, herkesin ben değil biz demesi oldu. Sahadaki gönüllü mutfak ekipleri tedarikçilerden, lokal üreticilerden temin ettikleri malzemeleri birbirleriyle paylaştılar.