Nükleer ölüm Zeytin hayat saçarken bu ısrar niye?

Haberin Devamı

“... Zeytincilik faaliyetleri ile diğer yatırım alanlarının çakışması durumunda, zeytin sahasının diğer faaliyetlere göre nispeten daha az faydalı olup olmadığı durumların saptanması suretiyle diğer yatırım ve tabii kaynakların değerlendirilmesi amaçlanmıştır.”
Enerji Bakanlığı’nın hazırladığı ve ‘zeytinliklerin ölüm fermanı’ olarak tanımlanan yasa tasarısının gerekçesinde böyle deniliyor.

*

Zeytincilik faaliyetleri ile çakışma ihtimali olan diğer faaliyetten kastın nükleer santral olduğunu sağır sultan bile duydu artık.
Nükleer için çıkarılacak yasanın zeytinlikler üzerinde önce kömür madenlerinin, ardından konut, AVM gibi inşaatların yolunu açacağını da.

*

Ne tuhaf, değil mi?
Komşumuz Yunanistan ısıtma amaçlı kullanmak üzere bizden tonlarca zeytin çekirdeği ithal ederken...
Biz, gelişmiş ülkelerin birer birer vazgeçtiği nükleer santrallar kurmak ve kalitesiz kömür çıkarmak için zeytin ağaçlarını feda edeceğiz.
Ki o zeytin ağaçları bütün kutsal kitaplarda kendine yer bulmuş, imparatorların başına taç olmuş; birçok kaynakta dünyanın en eski ağacı olarak tanımlanıyor.
3 bin yıl önce Yunan topraklarında kesenlerin idamla cezalandırıldığı; barışın simgesi, bereketin sembolü; hayatı, sağlıklı yaşamı, güzelliği anlatan; diğer adıyla ‘ölümsüz ağaç’lar...

*

Haberin Devamı

Çok değil birkaç yıl önce dünyanın ikinci büyük zeytin üreticisi olmayı kendimize hedef seçmişken...
Şimdi nükleer uğruna, kömür uğruna zeytin ağaçlarını feda etmemizin nasıl bir izahı olabilir?
55 yıldır kapısını aşındırdığımız Avrupa Birliği, 1 dönümlük zeytinlikleri bile koruma altına alıp gelişmeleri için teşvikler yağdırırken...
Bizim 25 dönümün altını zeytinlikten saymama çabamızın nasıl bir açıklaması olabilir?
Doğrudan 500 bin, dolaylı yollardan 10 milyon kişinin geçimini sağladığı bir sektörü idam etmesek bile, ayağına kurşun sıkmamız nasıl bir mantığa sığabilir?

*

Zeytin denilince akla ilk barış, nükleer denilince savaş gelirken...
Zeytin çevresine hayat, nükleer ise toprağa, suya ölüm saçarken...
Dünyada nükleer santrallar bir bir kapatılıp, toprakları uygun olsun olmasın herkes zeytin yetiştirmenin yollarını ararken...
Bu tasarıyı kime, nasıl anlatabiliriz?
Gelecek kuşaklara nasıl bir bahane sunabiliriz?
Elimizdeki hazineyi zaten verimli kullanamıyor, ona hak ettiği önemi veremiyoruz. Toprakları beşte birimiz kadar olan Yunanistan, bizden neredeyse 3 kat fazla zeytinyağı üretiyor.
Sağlıklı yaşamın sırrı olarak bilinen zeytinyağı tüketiminde de acınacak haldeyiz. Komşumuzda kişi başı tüketim yıllık 22 litreyken, bizde 1 litreyi bulmuyor.
Rakamlar yalan söylemez, altın değerindeki bu sıvıdan faydalanmayı bilmiyoruz.
Ancak gelecek nesillere borcumuzdur, en azından bu noktada bırakalım, belki onlar kıymetini bilir.

*

Haberin Devamı

Yunanların şöyle bir sözü varmış, vicdanını rafa kaldırıp cüzdanından başka bir şey düşünmeyenler iki kez okusun:
“Zeytin ağacı ustasına der ki; ‘Bana iyi bak, seni besleyeyim. Bana su ver, seni zenginleştireyim.’”
Hiçbir şey düşünmüyorsanız, bari bunu düşünün.
Biz ağaçlarımızı istiyoruz...
Siz zengin olmayı istiyorsunuz...
O vakit, bırakın yaşasınlar.

Yazarın Tüm Yazıları