Paylaş
Elbette bu işlere kafa yormayan pek çoğumuz teknolojinin vardığı noktaya bakıp şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Filmlerin hayattan daha gerçek olduğunu bir kertede idrak ediyoruz belki ama bilimkurgu söz konusu olduğunda bize izlediklerimiz ya hiç gerçekleşmeyecek fanteziler ya da gerçekleşmesi yüzyıllar alacak şeylermiş gibi geliyor.
Oysa James Bond serisini düşünün...
007’nin teknolojik oyuncaklarını.
O oyuncakların bir kısmının şimdi alelade mağazalarda satılacağına ihtimal verir miydik?
*
Misal size, bugün artık Çin’de minicik kameralı dolmakalemleri birkaç dolara satın alabiliyorsunuz. Türklerin mal alımı için Çin’de en çok gittiği şehirlerden Guangzhou’da bunun çarşısı var. Giden kapıp getiriyor. Sokaktaki vatandaşın öyle Çin’e kadar uzanmasına da gerek yok, buyursunlar Tahtakale’ye, casusluğa dair ne ararsanız var.
Hadi tramvaya atlamaya üşendiniz, internet ayağınıza kadar getiriyor. Posta kutuma sıradan bir gün sıradan bir e-posta düşüyor ve şöyle diyor:
“Dünyanın en küçük ortam dinleme cihazı SanalSPY ile sınırsız menzilde dinleme yapabilirsiniz. GSM teknolojisi ile çalışan bu ürün cep telefonunun çektiği her ortamda çalışmaktadır. Bu ürünle isterseniz hareketli nesneleri, dilerseniz sabit bir ortamı rahatlıkla dinleyebilirsiniz. Sadece 149 TL.”
Ya da mesela, uçaktaki alışveriş dergisinde parfümlerin yanında 100 Euro’ya görüntü ve ses kaydeden saat satılıyor.
Yeni bir mevzudan söz etmediğimi biliyorum. Yani bu noktaya bir gecede gelmedik. Ama bu kanıksama da, bu işin vardığı ve varacağı nokta da beni ziyadesiyle rahatsız ediyor.
*
Daha 30’larımda olmama rağmen, şu sürate ve mahreme tecavüz olanağına baktığımda kendimi 100 yaşında gibi hissediyorum.
Yani ne bileyim, bundan 15-20 yıl evvel mahremime en büyük tehdit birinin günlüğümü okuması iken, şimdilerde herhangi biri evime, odama o ‘sadece 149 TL’lik böceği rahatlıkla sıkıştırıp 24 saat beni dinleyebilir.
Bunun için ille de devlet kadar, ille de paralel, dikey, çapraz devlet kadar güçlü olmasına falan gerek yok.
Pekâlâ evime damacana su getiren eleman da, bakkalın çırağı da bunu başarabilir.
*
Tamam, biliyoruz, devletler ortaçağdan beri insanların evlerine girmeye, perdeleri aralamaya, içeri nüfuz etmeye, gözetlemeye çalışmıştır. Daha sağlam, daha iyi silahlandıkça her şeyi denetleme, sonuna kadar kullanma arzusu taşımış, vicdanlarda olup bitenleri bile öğrenmek istediği için soruşturmuş, açıklatmaya uğraşmış, sırları ortaya çıkarmıştır.
Hatta Montaillou döneminde kurumsal denetim ve kullanım erkiyle bireyler arasındaki mücadele keskinleştiği için bireyler direnmiş, korunmak için bugün bizim de canlı tutmaya çalıştığımız ‘özel hayat duvarı’nı inşa etmiştir.
*
Hadi devletler böyle...
İyi de, bize ne oluyor?
Bir dolu firma ne hakla elini kolunu sallayarak gizli kamera, böcek vs. satıyor?
Bu saçmalığa neden dur denmiyor?
Cumhurbaşkanlığı seçiminden, IŞİD’inden, çözüm sürecinden, paralelinden-dikeyinden, şundan bundan teknolojinin etik yanını tartışmaya hiç sıra gelmeyecek mi?
Paylaş