Kitlesel ölümle hatırladıklarımız

31 Ekim 2014’te Isparta’da tarım işçilerini taşıyan midibüs, girdiği bir virajdan çıkamadı, şarampole yuvarlandı.

Haberin Devamı

Kapasitesinin iki katı yolcu taşıyan araçtan cansız bedenler yola saçıldı, yaralılar etrafa savruldu. 17 işçi öldü.
TBMM’deki muhalefet parti vekilleri defalarca mevsimlik tarım işçileri için araştırma komisyonu kurulmasını isteyerek yazılı önerge vermiş olmalarına rağmen ancak bu feci kazadan sonra bir komisyon kurulabildi.
Komisyonun hazırladığı rapor geçtiğimiz ay kamuoyuyla paylaşıldı. Yani, raporu hazırlayan komisyon üyesi milletvekillerinin vekillikleri bittikten sonra.
Umalım ki yeni Meclis en azından raporun ‘Öneriler’ kısmını gözden geçirsin; zaten çoğu bilinen ve yalnızca toparlanıp uzun bir listeye dönüştürülen önerileri zamana bağlı ve hak temelli bir yaklaşımla çözmeye çalışsın.
Yoksa bu işin ramazanda verilen iftarlar, yardım paketleri veya himmetlerle çözüleceği yok.
*
Bir yandan, rapor da sorunlu.
Komisyonun tam olarak ne iş yapması ve konu kapsamına toplumun hangi kesimlerinin alınması gerektiği net ve doğru bir şekilde belirlenmediği için ‘mevsimlik tarım işçisi’ tanımı bile eksik.
Raporda tarım sektörü hayvancılığı, balıkçılığı, arıcılığı ve ormancılığı kapsamamış; bitkisel üretim sürecinde yer alan tarım işçileriyle sınırlanmış, onlar arasında da ayrım yapılmamış. Oysa mahalli tarım işçileriyle mevsimlik gezici tarım işçilerinin ulaşım, çalışma ve yaşam koşulları farklı.
Bu işçilerin hangi coğrafyada, hangi aylarda, hangi ürünlerde, hangi koşullarda, hangi ücret düzeniyle çalıştığı incelenmeden bir rapor hazırlanamaz. Hazırlansa da bir işe yaramaz.
*
Sadece trafik kazalarıyla gündeme gelen tarım işçileri hiç kaza olmasa da çalışma ve yaşam koşulları yüzünden çoğumuzdan az yaşıyorlar. Bebekleri, çocukları daha çok ölüyor. Daha çok hastalanıyorlar, daha yetersiz besleniyorlar, daha az eğitim alıyorlar, daha büyük yoksulluk çekiyorlar.
Sayısını bile bilmediğimiz, kayıt altına alamadığımız, sosyal güvenlik hakkı vermediğimiz, hangi riskler altında olduğunu bile bilmediğimiz, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda standart belirlemediğimiz tarım işçilerinin sorunlarını Meclis belli ki anlamak istememiş.
Bu mesele yalnızca ölü sayısının fazla olduğu zamanlarda duyguları kabartan
bir hal alıyor.
Manisa’dan birkaç gün önce Yozgat’ta, Tokat’ta ve buralardan önce başka illerde trafik kazasıyla, kanala düşerek, yıldırım çarpması sonucu ölen tarım işçileri sayıca az olduğu için kimsenin gündemine girmiyor.
*
Sorun, tarım sektörünün içinde bulunduğu çıkmazın emek sömürüsü üzerinden sürdürülmesi sorunu.
Sorun, üretimden tüketime kadar tarımsal üretim sürecinde hak temelli yaklaşımlarla ele alınmaması sorunu.
Sorun, örgütlenmeye ve hak aramaya imkân tanımayan siyasal iklim sorunu.
Sorun, Anayasa’da yer alan ‘sosyal ve hukuk devleti’ ifadesinin hayatta karşılığı olmaması sorunu.
Sorun, tarımda demokrasi olmaması sorunu.
Hafta başında Manisa’daki kazayla gündeme gelen işçileri yarın ancak başka bir kitlesel ölümle yeniden hatırlayacağız.
Yasalarla güvenceye alınmadan, standartlar belirlenmeden, sivil ve kamu denetimi olmadan, işçiler hakları üzerinden örgütlenmeden, kamu gücünü hakkaniyetten, adaletten ve eşitlikten yana kullanmadan, somut çözümler hayata geçirilmeden bu ölümler son bulmayacak.
‘Ah’lanıp ‘vah’lanmamız bitince, bir sonraki kitlesel ölüme kadar unutulacak.

Yazarın Tüm Yazıları