Paylaş
Peki bizim ülke olarak dünyada lider sektörlerimiz, marka ürünlerimiz var mı?
Yok.
‘Ara eleman ülkesi’ olmamak, markalaşmak için tasarımı önceliklerimiz arasında ilk sıralara taşımamız şart.
*
Yenilikçiliği ve yaratıcılığı üretimle harmanlayamazsak makineden öteye geçemeyiz.
2000’den itibaren, dünyada tasarımcı iyi ürün yapan, yenilikçiliği ürün kültürüne dönüştüren kişi haline geldi. Bunun en iyi örneklerinden biri, Jonathan Ive’ın Apple grubunda yaptıkları. Apple sadece ürün yapmıyor, bir kültür pazarlıyor.
Sırf buradan bile dünyada tasarımcının ne kadar stratejik bir eleman haline geldiğini görebiliriz. Artık tasarımcı markayı yaratan kişi. Markalar ise ülkeleri yumuşak güç haline getiren kültürlerin mucitleri.
*
Hadi ürün yaratamıyoruz...
Peki kültürümüzü niye ürünleştiremiyoruz?
Çin, wok’u dünya çapında ürün haline getirdi. Wok dediğiniz bizim saç tava. Biz saç tavamızı bırakın markalaştırmayı, ülkemizde belli bir segmentin üzerinde herkes evine saç tava değil, wok alır.
Tasarımcı Hakan Gürsu diyor ki: “Bizim kültürümüz ürünleşemedi. Batı kültürünü hızla özümseyerek kendi kültürünü ezen bir milletiz. Mimarimiz de öyle. Mimar çok da... Bina yok, tarz yok, kimlik yok.”
Gürsu’ya göre Türklerin AR-GE’si ‘Arakla-Getir’: “Fuarlara gider, numune toplar getiririz. TÜBİTAK versiyonunda bunun adı millileştirme, teknoloji transferidir. Dünya buradan geçti, biz 25 yıldır geçemedik.”
*
İstisnalar var ama Gürsu’nun sözlerinin yanlış olduğunu da söyleyemeyiz.
Biz nazikçe ‘imitasyon’ dediğimiz, bir şeyin tıpkısını, benzerini yapma konusunda ustayız.
Hatta son dönemde markaların daha iyisini yapmakla övünmüyor muyuz? ‘Lacoste solar, Türk Lacoste’u solmaz’ diye bir slogan boşuna mı türedi?
Dünyanın 4’üncü en büyük çakma pazarıyız.
Bizde tasarımcı, uluslararası fuarlardan getirilen numuneleri dijital dataya transfer eden veya patronların beğenileri yönünde ürünleri bir araya getiren bir ara eleman mıdır?
İş, bizim sanayicimizin tasarımdan ne anladığıyla başlıyor. Sorsanız birçokları tasarımcı çalıştırıyordur. Ama ne olarak? Ortada, nitelikli tasarımı değerlendirecek bir altyapı var mı?
Geçenlerde tasarımcı Ümit Benan İzzet Çapa’ya anlatmış... İTKİB’in yarışmasında ilk 300’e bile giremezken aynı yıl İtalya’da Pitti’nin yarışmasında birinci olmuş.
Aynı hesap.
*
İnsanın değerinin olduğu demokratik toplumlarda insan türevi olan fikir, yaratıcı düşünce, sanat eseri değer kazanır. Sizin tasarımınızın değer kazanması için insanınızın değerli olması gerekiyor. Neticede tasarım da bir insan değeri.
İtalyan tasarımcı çalıştıracak kadar büyük firmayız havasını atan Türk tasarımcıları mı, Türk sanayicileri mi?
“Design Turkey yarışması yaparlar bu ülkede... Dünyanın hiçbir yerinde adı ülkeyle anılan ama jüri üyelerinin yarısı yabancı olan bir yarışma yoktur” diyor Gürsu.
Bu müstemleke zihniyetinden hâlâ çıkamadık.
Çok da yerinde bir örnek veriyor...
“Biz yıllarca Fransız tatil köyü yaptık, turizmi tatil köyüne endeksledik. ‘Tatil köyü’ yapacağımıza şu ‘köyde tatil’i yapamadık. Batılının inekten süt alabileceği, domates koparabileceği, yumurta alabileceği bir şeyi yapamadık. Bozduk, her yeri yıktık, dünyanın işsiz turistlerine tatil köyü yapıyoruz.”
Paylaş