Paylaş
Cem Yılmaz, hepimizin düşünmesi gereken bir konuya parmak basıyor. Bu durumu öyle okumak lazım.
Pek çok kişi, kendine “mention”lanan eleştirilere cevap vererek, bunlara mesai harcayarak zamanını harcıyor, bu sırada psikolojisini darmadağın ediyor. Psikolojisini darmadağın etmesine izin veriyor aslında.
Peki ne var sosyal medyada? Şöyle bir bakalım...
Beğenmediği herkesi terörist olarak yaftalamakla, uydurma suçlamalarla insanları hayattan bezdirmekle görevlendirilmiş trollerin varlığı malum.
Bir yandan da kendi arzularıyla “trolleme” yapanlar mevcut. Her zaman siyasi değil, her alanda varlar. Genelde dikkate alındıklarında coşuyorlar. Saman alevi gibiler, ateşi harlamaya, yanı onları dikkate almayı sürdürdüğünüz sürece yanıyorlar.
“Organize kötülük” hali, trollerin dünyasında yok sadece. Fark etmeden hücrelerimize kadar sindi onların iletişim dili. Meramını sakince dile getirmek “para” etmiyor artık. Fikrini beğenmediğimiz, tipini beğenmediğimiz, çok kızdığımız insanlara bile ağız dolusu küfürler ede ede rahatlıyoruz. Kızgınlığı dile getirme şekli de tarif eder insanı ama artık bunun da bir önemi yok. İçinde ne varsa kus, gitsin, zaten kimse garipsemiyor.
Twitter gibi bugün kültürel bir fenomen haline gelmiş sosyal medya araçlarını ilk yaratan kişiler, yarattıklarının toplum mühendisliğinin en kullanışlı maşaları haline geleceğini öngöremediler. Twitter’ın öyküsünün aktarıldığı “Hatching Twitter” isimli kitapta, Jack Dorsey’nin Twitter’ı “Başka insanlara o anda ne yaptığını söylemek” şeklinde algıladığı bir sosyal medya aracı olduğu anlatılır. Bugün kültürel fenomene dönüşmüş, kullanıcı odaklı tüm sosyal medya araçları bireysel psikolojiden toplum psikolojisine, hayatı algılama şeklinden gerçeği yaşama biçimine sosyal hayatı yöneten, şekillendiren bir konumda.
Peki nasıl oluyor bu?
Öngörülemeyen toplum mühendisliği...
Her zaman aynı yöntemlerle değil. “Birileri” yapıyor bunu çoğu zaman, kendi arzuladıkları üzerinde oynama yapılmış gerçeklikleri yayıyorlar. Gerçeklik algısını değiştiriyorlar. Bazen de kendimizi gönüllü yapıyoruz bunu. Takip etmeyi tercih ettiğimiz -mesela- 500 kişi ve kuruluş yönlendirir oluyor hayat algımızı.
Pornografi, yalan haber yayını, küfürlü iletişim, trollemeden daha tehlikeli yönleri de var sosyal medyanın. Yalan haber yaymakla, photoshop marifetiyle hazırladıkları görselleri yazarak toplumun öfkesini belirli taraflara yönlendirmeye çalışmaktan da karanlık: Terörizm. (Lütfen izleyiniz: National Geographic belgeseli Breakthrough, Cyber Terror bölümü)
Jack Dorsey “Ne yaptığımızı yazalım” derken veya ortağı Evan Williams “Twitter, keşfetmenin ve deneyim paylaşmanın yeri” diye yola çıkarken işlerin buralara geleceğini elbette düşünmediler.
İnsanların psikolojisini bozacak bir forma erişeceğini düşünmediler.
Organize kötülüğün buluşma yeri olacağını düşünmediler.
Bağımlılık yapan bir özellik kazanacağını, insanların hayatının ortasına oturacağını düşünmediler.
Genç kızların, seksi pozlarla erkek takipçi peşinde koşan diğer kızlara özenerek yetişeceğini düşünemediler.
“Algı yönetimi”nin merkez üssü olacağını düşünemediler.
Aslında bunları onlar değil, kullanıcılar yaptı, biz yaptık, dolayısıyla biz bulacağız çaresini.
Cem Yılmaz’ınki gibi bir “ayılış” olabilir belki...
Sosyal medya ile ilişkiyi kısıtlamak olabilir. Her laf edeni ciddiye almamak olabilir. Özellikle maksadını biliyorsak...
Önceliklerimizin ayırdına varabileceğimiz bir hayat yaşamak istiyorsak, sosyal medya ile kurduğumuz ilişkiyi gözden geçirmemiz, sorumlu kullanmamız ve yaklaşmamız şart gibi görünüyor.
Paylaş