Paylaş
Bu konunun sadece bir iyi niyet göstergesi olmadığını, sinir sisteminin çalışma prensiplerinden kaynaklanan bilimsel bir yönü olduğunu yazdım.
İnsan toplulukları, dikkati kolayca dağılan, “odaklanmak” söz konusu olduğunda iradesi kuvvetsiz bireylerden oluşuyor.
Güzel bir gün geçirirken bunu yolda yürürken size çarpan adamın bozmasına izin verirsiniz...
Çoğu zaman “düşünen, analiz eden, çözüm bulan insan”dan çok egolar yürümektedir sokakta... Her an sorun yaşamaya ve etrafında olan her şeyi kişisel almaya açık egolar...
Dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen, kişisel alan egolar...
Hâl böyle olunca hayattaki esas konulara değil, “ufak ufak kaşıyan” diğer küçük konulara odaklanmak öyle kolay ki...
Tali konulara odaklandığınızda ne oluyor peki?
Meryl Streep ve Trump arasındaki sürtüşme örneğinden gidelim...
Biliyorsunuz 74. Altın Küre ödüllerine, Meryl Streep’in konuşması damga vurdu.
Donald Trump’ın bir engelli gazeteciyi taklit etmesi ve bunun Streep üzerindeki etkisi çevresinde şekillenen, “saygısızlığın daha fazla saygısızlığı, şiddetin daha fazla şiddeti çağıracağının” altını çizdiği konuşmasından sonra Trump’ın Twitter üzerinden cevabı gecikmedi.
Streep’in “gereğinden fazla abartılmış bir oyuncu” olduğunu söylediği, “Hillary’nin uşağı” tanımlamasını kullanarak aşağıladığı tweet’i, en az Streep’in sözleri kadar konuşuldu.
Koskoca yeni Amerika başkanı, aklını onu eleştiren bir ünlüye takıyor, gündemi bununla meşgul ediyordu.
Bu “öncelik” meselesi sayesinde, Amerika’nın da hızla “tali/akıl dışı konularla bol bol gündemi değişen ve esas konulara odaklanmakta zorlanan bir ülkeye dönüştüğünü görebiliyoruz.
İnsanların kolayca dikkati yönlendirilebilen zayıf iradeli varlıklar olması işe yaramaya başlıyor bu noktada.
Dünyanın farklı ülkelerinde farklı topluluklar “Trump’ın engelli taklidi”, “Hamile kadın sokağa çıkmasın mı”, “Satranç caiz midir” gibi konulara sinirleniyordu.
Dikkat dağıtmak, sinirlendirmek kolay olduğu için, birileri insanların bu zafiyetini daha önemli ve tepki çekecek konuların üstünü örtmek için kullanabiliyordu.
Kısacası, “İyi düşün, iyi şeyler olsun” bir Polyannacılık, basit bir “farkındalık oyunu” değil. Bireyin hayatını nasıl yaşadığını doğrudan etkileyen, hatta ülkelerin yaşantısını yönlendiren bir konu.
En önemlisi: Doğru tercihi yapmak
Hayatta kontrol edebileceğimiz ve kesinlikle kontrolümüzün olmadığı konular var.
Çok basit bir örnek üzerinden gidelim.
Ofistesiniz. Aklınız sosyal medyada. Dikkatiniz dağılıyor, Facebook’u karıştırmaya başlıyorsunuz.
10 dakika sonra ilkokul arkadaşınızın fotoğraflarına bakıp “ayy ne hale gelmiş” derken, eski dostunuzun Londra’daki yeni hayatına iç geçirirken, gittiği mezarda çektiği fotoğraftan bile like bekleyen tanıdığa sinir olurken buluyorsunuz kendinizi.
O halde sizi Discovery Channel’da evrenin sırlarını eşeleyen Morgan Freeman dublajı tonuyla selamlıyor, “Sinir hücreleriniz, bu tercihiniz sayesinde önünüzdeki işi ‘önemsiz’ olarak algılıyor” diyorum. İşte, yaptığınız bir seçimden sonra, artık kontrol sizde olmuyor.
Kontrolün sizde olduğu anlar “seçim” anları.
İşinize devam etmeyi veya Facebook’taki o mezar fotoğrafına sinirlenmeyi tercih etme anı, sizin kontrolünüzde. Bir defa seçimi yaptınız mı, artık kontrol sizde değil.
Sizin için önemli olan konuyu seçtiyseniz ve bu tip makul seçimleri her gün yapmayı sürdürüyorsanız, sinir sisteminiz “Önemli olan konu budur” diyecek, dikkat dağıtıcı saçmalıkları çöp sepetine atıp “imha” etmek için kendine bir yol çizecek.
Fakat tali konulara endişelenmeyi, sinirlenmeyi seçtiyseniz ve bunu her gün yapıyorsanız, sinir sisteminiz “küçük konulara büyük büyük dertlenmeyi” öğrenecek ve esas konuyu kaçırmanızı sağlayacaktır.
Birileri de bu zafiyetinizi, kendi gündemini hayata geçirmek için her zaman kullanacaktır.
Paylaş