Adele’in anlattığı...

Adele, Grammy gecesinin en prestijli ödülü olan “Yılın Albümü” heykelciğini alırken “Minnettarım ama bu ödülü kabul etmem mümkün değil, benim hayatım Beyonce!” diyerek ödülü ikiye kırdı ve bizim sahnelerde görmeye alışkın olmadığımız bir zarafetle Beyonce’ye büyük bir jest yaptı.

Haberin Devamı

Ne zaman böyle büyük büyük jestlerle karşılaşsak, kendi müzik sahnemizde olanları düşünmeden edemiyoruz.
Olmayan popülerliği var gibi gösteren, abartı seviyesi “üç saatte üç milyon tık”larda gezen popüler müzik piyasasının halini gördükçe okyanus ötesindeki bir sahnede olanlar, daha da sürreel görünüyor.
Nasıl oluyor sahi?
Rakibini düşman olarak görmemek, ödülünü paylaşmak isteyecek kadar sevebilmek ve saygı duyabilmek...
Her yapılan işin parmak izi kadar farklı olduğu müzik gibi yaratıcı bir alanda, kendi biricikliğinin farkında olmak...
Sadece kendininkinin değil, karşısındakinin biricikliğini ihya edebilmek...
Birinin yeteneğini takdir edebilmek için onun “çaptan düşmesini”, vefat etmesini, “tacı devretmesini” beklememek...
Popüler müzik dünyasında aynı dönemde iş yapıyorken, sahte değil, içten gelen bir hayranlıkla karşındakini alkışlayabilmek...
Bizim yıldızların galiba bu Grammy’lerden öğreneceği çok şey var.
Sürekli kendilerini öven, “Tabii ki ben tekim, en çok ben dinleniyorum, herkesler beni çok seviyor” megalomanisi ile iç şişirenler, gerçek başarıyı anlatan bu jestlere bir baksınlar.
Kendi başarısını mütevazılıkla dile getiremeyenlerin hayatlarında kocaman bir boşluk var esasında.
O boşluğu egolarının yönetmesine izin veriyor, övgü, sevgi ve takdire yemek ve su kadar ihtiyaç duyar hale geliyorlar.
Oysa müzik, sahne sanatları, performans sanatları insanın kendini ifade etme şekillerinden biri değil mi? İçindeki sevgiyi, nefreti, sıkıntıyı, iyiliği, aydınlığı, karanlığı yoğurup, sanatın dilini kullanarak dinleyen/izleyenlerin hislerine tercüman olmak değil mi?
Adele “ekolünden” olanlar var elbette fakat ne yazık ki son yıllarda Türkiye’de başarıyı “Kendine gelen övgüleri RT etme”, sürekli “ben bir numarayım” cümlesini tekrarlama ve bot hesaplarla sahte dinleyici sayıları yaratma sananlar yüzünden, dinleyicinin de kafası karışıyor.

Haberin Devamı

Gerçek başarı ne demek?

Peki artık başarının anahtarı nedir?
Başarının göstergesi nedir? Popülerlik ile başarı arasındaki fark nedir? İyi işle kötü işi birbirinden nasıl ayıracağız?
Aslında her ne kadar birbirinin kafasına basarak yükselenlerin dönemi olarak görülse de, Adele’nin yaklaşımına, has zarafeti, 80 ve 90’lardan beri hayatımızda olan gerçek “1numara”larda bulabilirsiniz...
Gerçek başarının sırrını, onların ayak izlerini takip ederek anlayabilir ve hala bazı kavramların değişmediğini görerek rahatlayabilirsiniz.
Mesela Kenan Doğulu’yu hiç “ben bir numarayım” derken gördünüz mü.
Kendini Tarkan’la Sertab’la karşılaştırdığını işittiniz mi?
Gerçek başarı sahiplerini, kendilerini överken, ego denizinde boğulurken, başkalarına düşmanlık ederken görmezsiniz.
Onlar başarıyı içselleştirmişlerdir, başkalarının başarılarını mutlulukla, ağırbaşlılıkla ve başarıyı içselleştirdiklerinin ifadesi olan olgunluklarıyla karşılarlar.
Belki agresif tavırlar daha çok “haber yaptırıyor” veya “sattırıyor” ama gerçek başarının göstergeleri, gerçek başarının sırrı, gerçek başarının ifadesi esasında hiç değişmiyor...

Yazarın Tüm Yazıları