Paylaş
İstediği okulda okusun.
İstediği hayali kursun.
İstediği işi yapsın.
İstediği yere tatile gitsin
İstediği gibi giyinsin.
İstediği kişiyle evlensin.
İstediği şekilde yaşasın.
Ne büyük bir mutluluk ve ne büyük bir lükstür bunları yapabilmek.
Dilediğince, özgürce…
Her insanın en doğal hakkıdır bunları gerçekleştirerek hayata dokunmak.
Ama dedim ya, lükstür.
Hele de yaşayabilmek bunları, canım ülkemizde.
Çünkü toplumsal, ekonomik ve beşeri şartlar…
Ha bir de boğazı ve ruhu sıkan ‘Elalem ne der' ipi.
Gerçi şimdi ‘Devlet ne der olayı' da var tabii.
Ne insani haklardır yukarıdaki saydıklarım oysa.
Hak deyince…
Hak ile özgürlük el ele, kola yürür hep. Biri diğerinden ayrılırsa olmaz. Ama yaka paça ayırmaya çalışıyorlar bu iki dostu birbirinden, son günlerde.
Oysa…
Biri olmadan diğeri olmaz.
Hak nedir, özgürlük nedir?
Hak, özgürlüğü gerektirir.
Kişi özgür değilse, hakkın hiç bir anlamı olmaz ki.
Hak istemek, özgürlük yapmaktır.
Yani hakkın somutlaşmış biçimidir özgürlük.
Özgürlük bir haktır ama bütün haklar özgürlük değildir.
Hak, özgürlüklerin temeli ve konusu özgürlük ise hakkın gerçekleşme aracıdır.
Gerçekleştirilecek bir hak yoksa özgürlüğün anlamı kalmayacağı gibi özgürlük yoksa hakkın da bir anlam ve değeri yoktur.
Gerçi son zamanlarda bırakın gerçekleşmesine izin vermeyi, birçok özgürlüğü yerle bir ediyorlar.
Yakında en insani özgürlüklerimize de zincir vurulursa ya.
Seyahat etme…
Yerleşme…
Hayal kurma…
Düşünce…
Yaşama…
Ya içtiğimiz suya, aldığımız nefese de yasak gelirse yakınlarda.
Düşünmenin bile suç olduğu yaşananlardır ki geldiğimiz nokta, yüreğimizi burkan, içimizi acıtan.
O, bu değil de…
3 Mayıs 'Basın Özgürlüğü Günü’nde 107 tutuklu gazeteciyle, tersinden zirveyi kapan Türkiye'nin 'Özgürlüğü Basın' gününü düşüncelere prangalar vuranlar sayesinde şampiyonlukla kutladı birkaç gün önce.
Kalkmış bir de ‘Basın Özgürlüğü’ deniliyor.
Ne özgürlüğü ya?
Basın!
Paylaş