Melike Birgölge

FİLLER TEPİŞİR - ÇİMENLER EZİLİR!

26 Aralık 2011
Aklın durduğu an diyorum ben o anlara!

Sadece akıl mı duruyor o anlarda?

 

Hayır.

 

Akılla beraber kalp hatta ruh da duruyor ki, iş bu noktaya geliyor diye düşünüyorum.

 

‘Cinnet geçirmek’ denilen anlar vardır ya…

 

Yazının Devamını Oku

SÜMELA’NIN ŞİFRESİ ÇÖZÜLDÜ!

20 Aralık 2011
Gazeteye yapacağım yeni röportaj araştırmaları, yazacağım yeni köşe yazısı, televizyona yaptığım program çekimi, bunların arasına okunacak kitaplar, izlenecek oyunlar ve bir de son kez gözden geçirilmeyi bekleyen 5. ve 6 kitap taslağımla, tiyatro oyunumu da ekleyince bu koşturmacalardan geriye ne kalıyor?

Yorgunluklar…

Ama tatlı ve değen yorgunluklar…

Bir de…

Zamansızlık…

Ama bu zamansızlığın hediyesi olarak ortaya çıkan işlerin, zamanın ve başarının efendisi olarak koltuğa kurulduklarını görmek nasıl da iyi geliyor?

İşte o zaman akrep ve yelkovanlara düşman olmak yerine yelkovan kuşlarının peşine düşüyorum yeni ve daha daha iyi işlere imza atmak için. 

***

Bundan birkaç gün önce bir gece yarısı…

Yazının Devamını Oku

İKİSİ BİR ARADA KADINLAR!

13 Aralık 2011
Başlığı görünce aklınıza şampuan ya da nescafe gelmesin hemen!

E malum ‘ikisi bir arada’ olayı bunlarda da var.

Hatta şimdi üçü bir arada…

Ama biz şimdi bir konuyu başka bir şekilde bir araya getireceğiz!

Şöyle ki;

Yazının Devamını Oku

GÜN OLUR DA ALIP BAŞINIZI GİTMEK İSTERSENİZ…

9 Aralık 2011
Umutla ve inatla yol almaya çalışırken… Bir şeyler tüketmişse sabrınızı. Olumsuzluklar ve gereksiz saçmalıklar bırakmıyorsa yakanızı. Sevgiye rağmen tüketiyorsa birileri kalbinizi. İnadına sevgi ve gülümsemeyle bırakmaya çalışıyorsanız hayata izinizi. Tüm bunlara rağmen… İnsanların ikiyüzlülüğü batıyorsa gözünüze, bazı şeyler zarar veriyorsa özünüze… İşte o zaman alıp başınızı gitme vaktidir!

Evet, gitmek gerek.

Çok şey almaya da gerek yok yanımıza.

Sadece kalbinizi ve kendinizi…

Nereye peki?

Denizden yeni çıkmış ağların kokusuna mesela.

Yeşilin, kahverenginin her tonunun ruhunuzu saran doğanın kucağına ya da.

Ya da şu ada senin, bu ada benim diyerek…

Yelkovan kuşlarının peşi sıra düşmeli yola.

Yazının Devamını Oku

ŞİİRLER ŞARKI SÖYLEDi!

7 Aralık 2011
Ben Sana Vurgunum, Sessiz Gemi, Karlı Kayın Ormanı, Yine Bir Gülnihal, Bana Seni Gerek Seni, Melankoli, Meskenim Dağlar, Sen Nerdesin, Yıldızların Altında, Kördüğüm, Kırık Kalpler, İspanyol Meyhanesi, Uzun İnce Bir Yoldayım, Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle, Yiğidim Aslanım, Ayrılık Vakti, Takalar, Karagözlüm Efkarlanma Gül Gayrı, Sabret’ dersem aklınıza ne gelir?

Tabii ki büyük ustalar…

Duygularla suladıkları kelime güllerini gönül bahçemize bırakan duygu bahçıvanları şairlerimiz…

Yani…

Nazım Hikmet, Ümit Yaşar Oğuzcan, Yahya Kemal Beyatlı, Cahit Sıtkı Tarancı, Necip Fazıl Kısakürek, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aşık Veysel, Cahit Külebi, Faruk Nafiz Çamlıbel, Sabahattin Ali, Yunus Emre, İsmail Dede Efendi, Pir Sultan Abdal, Şevket Rado, Bekir Sıtkı Erdoğan, Ömer Bedrettin Uşaklı, Bülent Ecevit…

Peki başka neyi anımsatıyor size yukarıdaki bu şiirler?

Ezberlediğimiz dizelerinden başka?

Okuduğumuzda coşup da geldiğimiz aşka!

Peki başka?

Yazının Devamını Oku

NE KADAR ÇOK SEVEBİLİRSİNİZ KARŞINIZDAKİNİ? SÖYLEYEREK DEĞİL...

2 Aralık 2011
İşten çıkıp eve gidiyorsunuz ve sevdiğiniz adam başka bir kadınla… Erkeklere göre bu kadar kolay bir oyun aldatmak! Sevgiyi, aşkı bir anda tuzla buz edecek kadar… Böyle bir manzarayla karşılaşsanız ne yapardınız? Görmeyi bırakın, düşüncesi bile… Dönüp çıkar; nefesinizi daraltarak kalbinizi sıkıştıran ihanet eşliğinde boğazınız düğümlenir ve gözyaşlarına boğularak o defteri kapatırsınız. Sonra…

Yaşamaya ve ayakta durmaya çalışırken birisiyle tanışıyorsunuz.

 

Karşınızdaki bu kişiyle de kendi ilişkisinde boğulduğu için bitirdiğinde karşılaşıyorsunuz.

 

Tesadüfle başlayan bu karşılaşma yerini aşka bırakıyor, ruh ikizinizi kalbinize ve ruhunuza inşa ederek.

 

Güzel anlar, beraber yaşananlar, paylaşımlar, mutluluklar…

 

Yazının Devamını Oku

KONTRABAS DİNLEMELİ Mİ, ÇALMALI MI, İZLEMELİ Mİ?

28 Kasım 2011
Kontrabasın tellerinin titreşimiyle yayılan melodileri kulaklarıma nakşetmek için dinleyeyim hatta bir ara o alıp götüren tınılarla kendimden geçeyim düşüncesiyle gittim. Ama o da ne! Kontrabas dinlemek mi? Hayır. Kontrabas’ı izledim. Nasıl mı? Hayatı izler gibi…

Brahms’ın 2. senfonisiyle başlıyor her şey.

 

Karşımızda bir adam.

 

Devlet memuru bir kontrabasçı.

 

Başlıyor anlatmaya.

 

Yazının Devamını Oku

BİR GÜNLÜĞÜNE ŞIMARTILMAK!

22 Kasım 2011
Çalışmak, uğraşmak, didinmek, koşturmak… Bir şeyleri oldurmak… Tüm bunlar niye? Hayata yetişmek için… Bu macera denizinde kulaç atarken bazen dibe vurmak… Çaresiz kalmak… Hatta bazen nefes alamamak… Çıkmaz sokaklarda kaybolmak… Yaşamın labirentlerinde çıkar yol aramak…

Bir an, sadece bir an, bu hallerden sıyrılıp, kendine gelip de bakınca ‘N’oluyo, ne yapıyorum ben, nereye gidiyorum’ soruları üşüşür aklımıza.

 

Kendimizce mantıklı bulduğumuz birkaç madde sıralarız iç sesimizin yankısını ruhumuzda duyarak.

 

Hatta bazen bu duyacaklarımızdan korkarak, sustururuz iç sesimizi bilinçaltına süpürerek…

 

Nereye gidiyoruz sahi?

 

Yazının Devamını Oku