Paylaş
Gördükleri her kadına, kaba bir deyimle söyleyeceğim, ‘sarkan’, karşı taraftan bu konuda bir işaret alıp almadığına hiç bakmayan bir erkek tipi var.
Etrafınıza bakın, sayılarının hiç de az olmadığını göreceksiniz.
Geçen gün sohbet ettiğim, benden oldukça genç bir kadın arkadaşım bu tiplerden yakınırken şöyle dedi: “Böyle şeylerle karşılaşınca kendimi kirlenmiş hissediyorum.”
Arkadaşım bir İtalyan şirketinde yönetici pozisyonunda. İşi gereği yurtdışına da sıkça gidip geliyor.
“İtalya’da da erkekler flört meraklısı ama bizdeki gibi değiller” diyor.
Bunun ırkçı bir bakış olabileceğine dikkatini çektim, itiraz etti.
Doğrusunu isterseniz, sonunda ona hak verdim. Bunun nedeni yakından tanıdığım bazı erkeklerin tutumlarıydı. Onların davranışlarına ‘kur yapmak’ deyimi uymuyor. Onun için ‘sarkmak’ gibi bir argo deyim kullanacağım.
Geçen yıl, aralarında tanınmış oyuncuların da bulunduğu çok sayıda kadın, Oscar ödüllü yapımcı Harvey Weinstein’in cinsel tacizine uğradığını açıklamıştı. O günden beri dünya taciz meselesini tartışıyor.
Kur yapmaya çalıştığınız insan rahatsız oluyor mu olmuyor mu? Rahatsız olunduğu hissettirildiği anda son vermediyseniz tacizci sıfatını hak edersiniz.
‘Sarkan’ tiplerin ortak özelliği, kendilerini dünyanın en önemli erkeği zannetmeleri. Yakışıklı olduklarını düşünüyorlar; bazıları bu yakışıklılık varsayımlarının üzerine şöhretlerini ya da paralarını da ekliyor.
Böyle olunca da ortaya ‘dayanılmaz’ olduğunu varsayan bir erkek tipi çıkıyor. Dayanılmaz olduklarını düşündükleri için de fütursuzlar. Fütursuzlaştıkça da çekilmez oluyorlar.
Elbette böyle davranmalarında bazı kadınlardan ‘sonuç’ almalarının da rolü var. Kapıldıkları narsisizm, bu sonucu almalarındaki başat etkeni, ‘acı gerçeği’ de diyebiliriz, görmelerine engel oluyor.
Bunu dayanılmazlıkları ile açıklıyorlar kendilerine ama neden, çoğu zaman başka ‘hesaplar’ oluyor.
O ince çizgi...
Dünya, ABD’deki taciz skandallarından beri, kur yapmakla taciz arasındaki ince çizginin nereden geçtiğini tartışıyor. Tartışma henüz çok yeni sayılır, bu nedenle şu an için herkesin kabul edebileceği bir kırmızı çizginin ne olması gerektiğini söylemek zor.
Benim bir tek ölçüm var: Kur yapmaya çalıştığınız insan bundan rahatsız oluyor mu olmuyor mu? Rahatsız olunduğu size hissettirildiği anda bu işe bir son vermediyseniz, tacizci sıfatını hak etmiş olursunuz.
* * *
Ama şunu da biliyoruz ki, birçok kadın bunu söylemeye de çekiniyor.
Değişik nedenleri olabilir: Utanma duygusu, tacizcinin kadının kariyerini etkileme olasılığı gibi nedenler.
Bu durumda kadın, kendisine kur yapılmasından rahatsız olduğunu nasıl ifade edecek?
Bunu anlamak zorunda olan erkektir diye düşünüyorum. Bir bakıştan, kadının yüzündeki ifadenin saniyenin onda biri kadar bir süre için olsa bile değişmesinden, çekingenleşmesinden bu sonucu çıkarmak erkeğin sorumluluğundadır diye bakmak lazım.
Kamburu
bana ver!
Bundan, daha önce de, Hürriyet’teki köşemde söz etmiştim.
Alman filozof Moses Mendelssohn, günümüzden 200 yıl kadar önce Hamburg’a gider. Orada banker Guggenheim ve ailesiyle tanışır, adamın güzel kızı Frumtje’ye âşık olur. Mendelssohn’un kambur ve çok kısa boylu olduğunu belirtmeliyim.
Mendelssohn, birkaç hafta bu aşkla baş etmeye çalışır, sonunda kalkıp Guggenheim’a gider ve kızının kendisi hakkında ne düşündüğünü sorar.Tahmin edebileceğiniz gibi kız hiç hoşlanmamış, hatta korkmuştur.
* * *
Mendelssohn kıza veda etmek için izin isteyip üst kata çıkar ve kızı nakış işlerken bulur.
Kız bakışlarını kaçırarak konuşmaktadır. Filozof kıza hissettiklerini anlatır. Frumtje sonunda şöyle sorar: “Evliliklerin cennette kararlaştırıldığına siz de inanıyor musunuz?”
“Kesinlikle” diye yanıtlar filozof. Ve devam eder: “Biliyorsunuz bir çocuk doğduğunda cennette seslenirler: ‘Bu çocuk, şu kızı eş olarak alacaktır.’ Ben doğduğumda da gelecekteki eşim böyle belli olmuştu. Sonra eklemişlerdi: ‘Ne yazık ki bu kızın bir kamburu olacak.’ Ben bağırdım: ‘Yüce Tanrım, kamburu olan bir kız kolayca acımasız ve sert huylu birine dönüşebilir. Bir kız güzel olmalıdır. İyi Tanrım, kamburu bana ver, onu güzel ve iyi şekillenmiş olarak yarat.’”
Derinden duygulanan Fruntje elini Mendelsshon’a uzatır, çok geçmeden evlenirler!
‘Sarkan’ tiplerin anlayamadığı işte tam budur.
Sanat eseri gibi
Yazının başında bir kadına ‘sarkarken’, aslında kendi egosunu tatmin etmeye çalışan erkek tipinden söz ettim.
Bir ikinci erkek tipi daha var ki onun yaptığı, kadınları hiç de rahatsız etmez.
Bunlar da beğendikleri bir kadına kur yapmak isterler, onunla flört etmeye çalışırlar ama çıkış noktaları kendileri değil, karşılarındaki kadındır.
Ona bir sanat eserine yaklaşır gibi yaklaşırlar.
Beğendiğiniz bir resme, heykele nasıl duygularla yaklaşıyorsanız aynen öyle.
Ve kur yaptıkları kadına bunu hissettirirler.
Gelişmiş bir mizah duygunuz da varsa ne âlâ...
Paylaş