İslami açıdan demokrasi

İSLAM bir din, demokrasi ise bir yönetim biçimidir.

Bir din olarak İslam, akıl sahibi insanları dünya ve ahirette mutlu etmeyi hedefleyen ve kaynağı ilahi olan sosyal bir olgudur. Bir yönetim biçimi olarak demokrasi ise kaynak olarak halk iradesine dayanan, amaç olarak toplumun iyiliğini hedefleyen, yönetim olarak da demokratik diye adlandırılan birtakım usullerle çalışan bir siyasal yöntem tarzıdır.

İslam, bir yönetim biçimi önermemiş; ancak yönetimin evrensel ilkelerini ortaya koymuştur. İslam’ın ilk döneminde uygulanan yönetim biçimi, eşitlik temeline dayanır. Müslümanlıkta adalet, eşitlik, işleri ehline vermek vardır. İstişare vardır. Din, vicdan ve fikir hürriyeti vardır. İnsanlık için bunlar vazgeçilmez unsurlardır.

* * *

Hz. Ömer, "Sustuğunuz sürece sizde hayır yok, konuşursanız sizde hayır vardır"
der. Yani İslam dini, konuşan, haklarına sahip çıkan, yönetimi denetleyen ve yönetime ortak olan bir toplum istemektedir. Demokrasi bir şahsın, bir kralın veya zümrenin ülkeyi yönetmesi değil, insanların yönetimi belirlemesini öngörür. Dünyada gelinen bugünkü durumda, demokrasinin olmadığı ülkelerde fikir hürriyetin gelişmediği, ilmin, sanatın ilerlemediği görülür. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, demokrasinin İslam’ın özüne en uygun yönetim tarzı olduğunu görüyoruz.

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir: İnsan hakları meselesi, İslamiyet’in önemle üzerinde durduğu bir husustur. Modern demokrasileri hayata geçiren programlar, modern yaşayışın bir eseri olarak kabul edilen haklar beyannameleri ile Kuran ve sahih sünnetin insanlara getirdiği haklar arasında bir ayrılık yoktur.

Batı’da insanın hür olarak doğduğu tarzında formüle edilen yaklaşım ile İslam’ın "insan yaşamak için doğar" kaidesi arasında amaç bakımından bir fark yoktur. Bütün bunlar, kişinin bireysel yanını kabulünden başka toplumsal boyutuna da atıfta bulunan bir açılımdır. Yani İslam’da birey de vardır, mülkiyet de vardır, hürriyet de vardır.

Diğer taraftan topluluk ruhu da vardır. Bir toplumu oluşturan unsurlar arsında farklı bilgi, farklı inanç ve farklı değerler de vardır. Bu farklılıkların çatışma sebebi olmamasını sağlayan ise yine İslam’ın getirdiği engin hoşgörüdür. Esasen İslam, demokrasi ve hürriyet kavramlarının kesişim noktası işte bu hoşgörüdür.

Türkiye dışında İslam ülkelerinde demokrasinin olmayışının nedenini İslam’a bağlamak söz konusu olamaz. Çünkü İslam açısından mevcut diktatörlüklerin hiçbir meşruluğu yoktur. İslam dünyasında demokrasinin oluşmamasının sebeplerini 3 madde altında toplayabiliriz.

* * *

Birincisi, biraz önce ifade ettiğim insanı insanlıktan çıkaran diktatör yönetimler. İkincisi, egemenlik meselesi üzerindeki tartışmalar ve yorumlar. Aslında Kuran’da, hákimiyetin kime ait olacağı ve nasıl devredileceği gibi hususlarda hiçbir beyan yoktur. Hákimiyet Allah’ındır sözü, mutlak manasındadır ve bütün varlığı kaplar.

Mülk ve hákimiyet Allah’ındır demek, Allah’ın bütün varlığın yaratıcısı olduğu, varlığın her haline hákimiyeti ve onun iradesinin hiçbir sınır tanımayacağı, dilediğini dilediğine vereceği anlamındadır. Bunun ne siyasi hákimiyetle, ne de hukuki mülkiyetle bir ilişkisi vardır.

Üçüncüsü, İslam dünyasında sivil toplum kuruluşlarının olmamasıdır. Çünkü sağlam bir demokrasinin oluşabilmesi ve yaşayabilmesi için gereken olmazsa olmaz şartın, dinamik bir sivil toplum sektörünün varlığı olduğu bilinen bir gerçektir.

Sonuç olarak, diğer yönetim sistemleriyle karşılaştırıldığında genel hükümleriyle İslamiyet’le en kolay uyum sağlayabilecek yönetim biçimi demokrasidir.

SORALIM ÖĞRENELİM

"Gözümle görmediğim şeye inanmam" diyen bir insanın hükmü nedir?

İsmail AKBAL/İSTANBUL

İnsan ile hayvan arasındaki en önemli fark, gözüyle görmediğini aklıyla kavramasıdır. İnsanın görmediği pek çok şeyler vardır ki bunlar görülmedikleri için yok değillerdir. Görülmediğinden ötürü yüce yaratıcının varlığını inkár etmek kişiyi dinden çıkarır.

Camide hoca "Tecdid-i imanda bulunalım" dedi. Bu ne demek?

Zeynep

Tecdid-i iman, imanın yenilenmesi demektir. Bu da iki şekilde olur. 1. Dinden çıkan bir kişinin kelime-i tevhidi söyleyerek yeniden iman dairesine girmesi, 2. İnanmış insanın kelime-i tevhidi çokça zikrederek imanına süreklilik kazandırmasıdır. Nitekim bir hadiste peygamberimiz, "Kelime-i tevhid getirerek imanlarınızı yenileyiniz" buyurmuştur.

Sakat çocuğumuz var. Karım bu çocuğa bakmıyor. Bundan dolayı karımı boşayabilir miyim?

Cevdet ÇINIKLI/ALMANYA

Kadının çocuğuna bakmaması, boşanma sebebi olamaz. Kaldı ki kadının çocuğuna bakma zorunluluğu yoktur. Maddi durumunuz müsaitse bakıcı tutmalısınız. Değilse devletin sosyal kurumlarından yardım isteyiniz. Ancak etik olan, annenin çocuğuna bakmasıdır.

Kocam dinden döndü diye boşandım. Ancak 3 aylık hamileyim. Çocuğumu aldırmayı düşünüyorum. Günah işlemiş olur muyum?

S.M.

Kesinlikle çocuğunuzu aldırmaya teşebbüs etmeyiniz, büyük günah işlemiş olursunuz. Kocanızdan dolayı çocuğunuz suçlu sayılmaz.

Babam "Öldüğümde beni falanca hoca yıkasın ve namazı kıldırsın" diye vasiyette bulundu. Bu vasiyete bazı nedenlerden dolayı uymadık. Ne yapmalıyız?

Eşref MANİPEK/İSTANBUL

Günahkár olmazsınız. Böyle bir vasiyeti yerine getirmek gerekmez.
Yazarın Tüm Yazıları