İSTANBUL’dan ismini açıklamayan bir okuyucumuz, Hz. Peygamber’in çokeşliliği üzerinde duruyor ve bu evlilikleri Peygamberimizin şehvet düşkünlüğüne bağlıyor.
Peygamberimize yöneltilen bu haksız yakıştırmalar ilk değil. Birçok Batılı yazar da bu tür hezeyanlarda bulunmuştur. Bunların hepsi, meselenin aslını bilmemek veya çarpıtmaktan ibarettir.
Öncelikle şunu ifade edelim ki, çokeşlilik İslam’a mahsus bir davranış değildir. Çokeşlilik sanki İslam’a mahsus bir davranışmış gibi gösterilmektedir ki, bu haksızlıktır. Bir ailede birden fazla kadınla evlenmek, kadim dinlerin yasalarında bilinen ve kabul edilen bir davranış biçimi olarak görülmektedir.
Hint ve Mısır medeniyetlerinde aynı anda birden fazla kadınla evlenmenin bütün şekilleri vardı. Çokeşlilik, Tevrat’ta da yer almıştır ve bunun hiçbir sınırı yoktur. Ben-i İsrail peygamberlerinden Hz. Süleyman’ın yüzlerce eşinin ve cariyesinin olduğu nakledilmektedir. Bugün tek kadınla evlenme fikrinin temeli gibi gösterilen Hıristiyanlığın içinde bile Luther,Melanchton vb. ilahiyatçılar, Hz. İsa’nın bir erkeğin on kadınla evlenmesini örnek gösterdiği ‘On Bakire’ (Matta İncili 25-1/12) mesajından, çok kadınla evliliğin sonucunu çıkarmışlardır.
İslam’da ise tekeşlilik esas kabul edilmiş, ancak çokeşlilik zaruret haline mahsus bir ruhsat olarak kalmıştır. Nitekim, Hz. Peygamber 25 yaşında iken, kendisinden 15 yaş büyük dul bir kadın olan Hz. Hatice ile evlenmiş, bu evlilik Hz. Hatice’nin ölümüne kadar 25 yıl devam etmiştir. Yani, Hatice 65 yaşında vefat ederken, Peygamberimiz 50 yaşına erişmiş bulunuyordu. Hz. Peygamber, Hatice’nin vefatından sonra onun hatırasına hürmeten üç yıl evlenmedi. Bu da gösteriyor ki İslam’da tekeşlilik esastır.
Peki, 53 yaşından sonra çok kadınla neden evlendi?
* * *
Bunun cevabını üç noktada toplayabiliriz: Birincisi, Hz. Aişe hariç, bütün eşlerinin ya savaşta kocalarını kaybetmiş, ya da herhangi bir nedenle dul kalmış kadınlar olduğunu görüyoruz. Örneğin, Hz. Ömer’in kızı Hafsa,Ümmü Seleme, Ümmü Habibe, Sevde, Hüzeyme kızı Zeynep, bu durumda olan kadınlardı. Peygamberimiz, bu hanımları nikáhı altına alarak himaye etmek istemiştir. İkincisi; kabile reislerinin yakınlarıyla evlenerek İslam’ın yayılmasını ve barışın sağlanmasını istemiştir. Örneğin Safiye,Cüveyriye ile olan evliliği bu maksada matuf siyasi amaçlı evliliklerdi. Üçüncüsü de, azatlı kölesi ve evlatlığı Zeyd’in boşadığı Zeynep’le evliliğidir ki, Hıristiyan tenkitçilerin en çok istismar ettikleri ve hücum için tutunmaya çalıştıkları dal budur. Halbuki bunda yadırganacak bir durum yoktur.
Bilindiği gibi bu evlilik, bizzat Peygamberimizin tavsiyesi üzerine gerçekleşmiş, ancak Zeyd ile Zeynep arasındaki bu evlilik mutluluk getirmeyerek boşanmayla sonuçlanmıştı. Peygamberimizin Zeyd’e eşini boşamamasını tavsiye ettiği Kuran’da açıkça ifade edilmiştir. Fakat, Peygamber’in tavsiyelerine rağmen Zeyd, azatlı köle olması, eşi tarafından hakir görülmesi gibi nedenlerle Zeynep’ten ayrılma isteğini ısrarlı bir şekilde sürdürmüştü. Bu evliliğin boşanmayla sonuçlanması üzerine Hz. Peygamber onunla evlenmişti. Asıl bu evliliğin hikmeti, cahiliye döneminde evlatlıkların gerçek evlat gibi tanımlanmaları şeklindeki bir ádetin ortadan kaldırılmasına yönelik olmasıydı. Nitekim Kuran bu hususta şöyle diyor: ‘Vaktaki Zeyd onu boşadı, biz onu seninle evlendirdik. Ta ki müminlerin evlatlıkları, eşlerini boşadıklarında o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin.’ (Ahzap, 37)
SORULAR-CEVAPLAR
Hz. Peygamber, Müslüman olan iki kişiye saçını boyamasını öğütlemiş. Bu kişiler ne kullanmıştı?
Nurdan KUTLU
Peygamberimiz, Yahudi ve Hıristiyanlara muhalefet maksadıyla sakallarının beyazlığını gidermeyi sahabeye tavsiye etmiştir. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in sakallarını boyadığı kaynaklarda geçmektedir. Hz. Peygamber’e gelince, sakalında 21 tane beyaz kıl olduğundan boya kullanmamıştır. Boya kullanmayı tavsiye etmesi, ruhsatla ilgili bir keyfiyettir, isteyen boyayabilir anlamındadır. Boyamanın kına ile yapıldığı rivayet edilmektedir. Ancak, kına dışında farklı renklerde boyaların da yapıldığı kaynaklarda geçmektedir.
Şii camilerinde ezan okunurken ‘Eşhedüennealiyyenveliyullah’ deniliyor. Bunun dayanağı var mıdır?
Ali KOÇAK/AFYON
Ezan, sünnette mevcut şekliyle okunandır. ‘Eşhedüennealiyyenveliyullah’ ezanın bir parçası değildir. Nitekim, Humeyni de Tavzih-el Mesail adlı eserinde bunun Hz. Ali’ye bir sevgi ifadesi olarak okunduğunu söylemektedir. Aslında bu bir eklemedir.
Abdestlerimi bazen ikamet etmediğim bir otelde alıyorum. Bu helal midir?
Şevki COŞKUNER/İZMİR
Mümkünse sahibinden veya yetkilisinden izin alarak abdest almanız daha doğru olur. Çünkü su da para ile alınıp tüketilen bir maddedir. Hakkı size geçmemelidir. Ancak, otel örfte bu tür hizmetlere açıksa bir mahzuru olmaz.
Bağırsak içindeki gaz hareketlenmesi abdesti kaçırır mı?
Ali TEKİK/MUĞLA
Gaz dışarı çıkmadıkça abdest bozulmaz.
Namazların sadece farzlarını kılsak olur mu?
Müştak YEĞENAĞA/KÜTAHYA
İnsanlar farz namazlardan yükümlüdür. Sünnet namazlar, farzlardaki eksiklikleri tamamlar. Peygamberimizin kıldığı ve tavsiye buyurduğu sünnetleri geçerli mazeretimiz yoksa kılmalıyız.