TARİHİ ve kültürel kökleri itibarıyla zengin bir geçmişe sahip olan milletimiz, her dönemde ve her türlü olumsuz şartlara rağmen kendi bağımsız devletini kurup dünya milletleri arasındaki varlığını güçlü bir şekilde korumasını bilmiş, eşine az rastlanan milletlerden birisidir.
Geçmiş dönemler ibretle incelendiğinde görülecektir ki; birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz, milli ve manevi değerlerimize topyekûn sahip çıkarak ilmin ve aklın ışığında çalışıp, maddeten ve manen ilerlediğimizde daima yükselmiş, dünya milletleri arasında saygın bir yere sahip olmuşuzdur.
Birliğimizi sağlayan temel umdeler çözülüp tefrikaya, sen ben kavgasının içine sürüklendiğimiz dönemlerde ise geri kalıp pek çok sıkıntının içine düşmüşüzdür.
* * *
Özellikle İslam’la müşerref olduğumuz son bin yıllık geçmişimizde milletimizi ayakta tutan değerlerin başında hiç şüphesiz ki yüce dinimiz gelmektedir. Milletimiz, geçmişinden ve değerlerinden aldığı bu güçle çeşitli coğrafyalarda ilim, irfan ve medeniyet meşalesinin ateşlerini yakmış, insanlığa aydınlık yarınlar bırakan her türlü pozitif gelişmenin belirleyici aktörlerinden biri olmuştur.
Altı asra yakın bir süre üç kıtada cihana adalet ve fazilet örnekleri sunan bu millet, dünya milletlerinin dikkatlerini ve husumetlerini de üzerine çekmiştir. Bunu hazmedemeyen düşmanlarımız, içten ve dıştan her türlü gayretin içinde bulunmuşlardır. Bu durum, tarihin değişik dönemlerinde tekerrür etmiş ve günümüze kadar süregelmiştir. Gerçekleştirilmek istenen asıl hedef için, zamanımızda da bazı senaryoların yazılıp oynandığı gün gibi aşikárdır.
Geçmişte aleyhimizde cereyan eden tehlikeli girişimler, günümüzde bazen sinsi, bazen açık uygulamalarla ortaya konulmaktadır. Tarihi seyir içerisinde ve günümüzde bu hakikati belgeleyen birçok olaya şahit olmuş bulunuyoruz. Halen, vatanımızın bir bölgesinde olmak üzere son zamanlarda yoğunlaşarak artık açıkça bir kalkışma haline dönüşen terör olayları yeniden toplumumuzu rahatsız etmeye başlamıştır.
Geçmişte insanlarımızı sağcı-solcu diye kamplara ayıranlar, kardeşi kardeşe vurduranlar; bugün de kaderde ve tasada bir, vatanı bir, bayrağı bir olan, et ve kemik misali birbirine kenetlenmiş bulunan milletimizi "Türk-Kürt" diye ayırarak, "böl, parçala, yut" senaryosunu tekrar uygulamaya koyup emellerine nail olmak istemektedirler. Bu kör heveslerin yol açtığı olaylar neticesinde birçok masum insan terör kurbanı olarak hayata veda etmiş, vatanın ve ülkenin bölünmez bütünlüğü için kahraman vatan evlatları, güvenlik kuvvetleri şehit edilmişlerdir.
Bu hainane teşebbüsler, masum insanların hayatlarına kasteden vahşet tabloları elbette ki milletimizin engin sağduyusu ve devletimizin gücü karşısında yok olmaya mahkûmdurlar. Ancak, kaybolan insan hayatlarının, kaybedilen zamanın ve maddi kayıpların telafisi için harcanacak her çaba, sarfedilecek her emek ve zaman, Türk’ü ve Kürt’ü ile bizim çocuklarımızın geleceğinden çalınmaktadır.
Aynı dine ve millete sahip olan insanlarımız arasına fitne ve tefrika sokulmaya çalışıldığı bir ortamda ve ülkemizin içerisinde bulunduğu bu hassas dönemde, bütün vatandaşlarımıza her türlü hareketlerinde son derece dikkatli ve mutedil olmayı, sağduyulu davranmayı, birlik ve beraberliğimize, din kardeşliğimize zarar verecek davranışlardan uzak durmayı, fitneye sebebiyet verecek kışkırtıcı beyanlara itibar etmemeyi, fevri ve hissi davranışlardan hassasiyetle kaçınmayı tavsiye ediyoruz.
İslam dini, şiddet ve terör yoluyla insanlara fiili saldırıda bulunmak, işkence yapmak veya daha da kötüsü onların hayat haklarını ellerinden almak eylemlerinde bulunmayı men etmesi şöyle dursun; insanların şeref ve onurlarıyla oynamayı, haysiyetlerini rencide etmeyi, onlarla alay etmeyi, küçümsemeyi, hafife alıp hoşlanmadığı lakaplarla anmayı veya arkasından dedikodusunu yapmayı, kısaca insanlara manevi baskı ve şiddet uygulamayı bile yasaklamıştır.
Dinimize göre, "Müslüman, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği, insanların her konuda kendisinden emin oldukları insan" olarak tarif edilmiştir.
* * *
Dolayısıyla İslam’la müşerref olan hiçbir mümin asla şiddete başvuramaz. O, merhamet, hak, adalet insanıdır. Onun imanı böyle bir şeye asla izin vermez. İslam, müminleri, hep merhamet ve af yönünü tercih etmeye çağırır. Şiddeti ve zulmü de daima telin eder.
Dinimiz sevgi, şefkat ve kardeşlik dini, peygamberimiz de sevgi ve merhamet peygamberidir. Bütün insanlığı, hatta bütün canlıları kuşatan yüce değerleri amaç edinen bir din, terör ve şiddetle bir arada bulunabilir mi?
Bugünkü yazımızı bir ayet mealiyle noktalayalım:
"Ey iman edenler! Hepiniz toptan barış içine giriniz. Şeytanın adımlarını takip etmeyiniz. Şüphesiz, o sizin için açık bir düşmandır."
SORALIM ÖĞRENELİM
Taş düşürmek için bira içilebilir mi?
Fehmi TAN/İZMİR
Biranın idrar arttırıcı bir özelliği vardır. Ancak aynı özellik menba suyu, ıhlamur gibi içeceklerde de vardır. Görüşüne başvurduğumuz bazı doktorlar, biranın etil alkol içerdiği için idrar yolunda sıvı birikmesine yol açtığı ve dolayısıyla taş düşürme işini zorlaştırdığını ifade etmişlerdir. Taş kırma gibi modern tekniğin geliştiği günümüzde bu tür şeylere itibar edilmemelidir.
Mezar yaptırmak israf değil midir?
Fuat SEBEN/AFYON
Ölen bir kimsenin defnedildiği yerin kaybolmaması için basit bir mezarın yaptırılmasında dinen bir sakınca yoktur. Ancak büyük paralar harcayarak mezar yaptırmak israftır; ne ölüye, ne de diriye faydası vardır.
İmanı olup da ameli olmayan kimseye káfir denilir mi?
Safiye ER/İSTANBUL
Ehl-i sünnet anlayışına göre, amel (eylem) imandan bir parça değildir. Dolayısıyla herhangi bir sebeple ibadetini yerine getirmeyen kişiye káfir denilmez; ancak bu tür insanlar Allah’ın emrine uymadıklarından günahkár olurlar.
Peygamberimiz yanında silah bulundururdu. Dolayısıyla silah taşımak sünnettir diyorlar, doğru mu?
Atik DOĞRU/ERZURUM
Peygamberimizin yanında bulundurduğu zati eşyaları; tarak, ayna, misvak, kürdan, makas ve sürmedan (sürmelik) olarak kaydedilmektedir. İhtiyaç halinde mevzuata uygun olarak silah bulundurulabilir. Bunu sünnet diye nitelendirmeye gerek yok.
Nafile namaz sözü lüzumsuz anlamına mı gelmektedir?
Murtaza ŞAHBUL/İSTANBUL
Nafile; ziyade, artı anlamına gelmektedir. Farz namazlara ilave olarak kılınan sünnetler kastolunmaktadır.