Paylaş
MEVCUT hükûmete güvenim sonsuzdur. 416 gündür vargüçleriyle çalışıyorlar.
Geldiler, ikinci gününde, güneş tutuldu, dünyamız karardı.
Galiba, altıncı günüydü. Deprem oldu, başımıza taş düştü.
Arkasından sel geldi, salgın hastalık geliyordu, son anda caydırıldı.
Memlekette yangın var. Mangal magandaları mı yakıyor, rant mafyası mı?
Aslına bakılırsa, enflasyon hızı fena gitmiyor. Düşmeye devam ediyor, ama, ne hikmetse, bakkal-kasap-manav fiyatları artıyor.
* * *
Yirmi bir yıl önce Ecevit Kışı yaşadık. Akaryakıt yoktu, bokumuz donduydu.
Şimdi Ecevit Yazı yaşıyoruz. Barajlardaki su seviyesi çok düştüğü için, yine elektrik kesintileri yaşayabilirmişiz...
Neyse, başa gelen çekilir.
* * *
Aslında, aşırı sıcakları yenersek, Türkiye'nin bütün problemleri eylül başında çözülmüş olur. Bu sıcaklara karşı, bilim adamlarımız ve mevcut hükûmetin bürokratları, ‘‘Evde oturun!’’ diyor.
Sen-ben-biz evde otursak, gazeteleri kim çıkaracak, çöpleri kim temizleyecek, vergileri kim toplayacak, enflasyonla kim mücadele edecek?
Komşularımdan birini sabahın köründe gördüydüm.
Sorduydu: ‘‘Bugün de mi çalışıyorsunuz?’’
Cevabım sinirliydi: ‘‘Ben çalışmasam sen yarın ne okuyacan lan hıyar!’’
* * *
Aslında, enflasyonu yensek, Türkiye'nin problemleri eylülde çözülecek...
Bürokratlar konuşuyor: ‘‘Bol bol su içelim, bol bol karpuz yiyelim...’’
Sınırlı iktisat bilgimden biliyorum, talep arttıkça fiyatlar da artar.
Gaza geliyoruz, karpuzla suya saldırıyoruz.
Karpuz fiyatları dörde, plastik su şişelerinin fiyatı beşe katlandı.
Devletin üst parasal yöneticileri serzenişte bulunuyor.
‘‘Enflasyon kontrol altındaydı, ama, beklenmedik şekilde, içme suyu ve karpuz fiyatları çok arttı... Enflasyon beklenenden yüksek çıkabilir...’’
* * *
Kıbrıs'a çok para akıttık. Olabilir, yavruvatandır. Ama, Kıbrıs'ta sanayi yok, ticaret yok, tarım hak getire!
Olabilir. Askerimiz var ya!
Durduk yerde Kıbrıs gündeme girdi. Sokan çıkartsın...
* * *
Aaaaa! Tekirdağ rakısı çıkarmışız...
Çok önemli... Kırk yıldır çıkıyordu záten...
Bir kere sokan, bir kere daha çıkartır.
* * *
Yok yaaa! Adı Concorde mu, Discorde mu bilinmeyen bir uçak düşmüş...
Lastikleri mi patlamış, yoksa pilotaj hatası mı, yoksa kanatları mı kopmuş, daha yoksa motorları mı yanmış, henüz belli değil...
Türkiye'de hiç kimse uçak kazasında ölmüyor kaç zamandır...
Ama, karayollarımızda ölenleri toplasan, dünyanın en pahalı faturalı Air France'ına üç yılda yirmi basar.
* * *
Cezaevlerinde sıkıntı var. Az-buz değil...
Yeni emniyet müdürleri, yeni valiler var.
Otuz yedi sene önce kerhen iş yasası çıkartan hükûmetin bir mensûbu, başbakan sıfatıyla, işçi sınıfı sendikalarını basının önünde fırçalıyor.
Yeni rektörler olacak...
‘‘Memurin Muhakemat Kanunu’’, anayasaya aykırı şekilde, kanun hükmünde kararnameyle değiştirilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanı kesinlikle karşı, başbakan ‘‘Yerinde infaz sayılmaz’’ diyor.
Kimse öyle demedi ki! Ama, neyse, dervişin fikri neyse zikri de odur.
* * *
Türkiye'nin gündemi teferruata boğuldu.
Olabilir, Little things occupy little minds!
Asıl mesele enflasyon... Enflasyon hızı radikal şekilde düşürüldü, ama, eylülde artacak gibi... Bütün kabahat talep artışına uğrayan karpuzda...
Asıl mesele, af-idam-cezaevleri... Meseleye ciddiyetle yaklaşılıyor, ama, af bekleyenler, idam bekleyenler problem çıkarıyor. Bütün kabahat karpuzda...
* * *
Ben ne diyorum, kavalım ne çalıyor?
Türkiye'nin pazar özeti budur. Gelecek haftaya bakalım...
‘‘Sezen daha yirmi altı sene şarkı söyleyebilir mi?’’
Paylaş