Paylaş
PAZAR keyfimi kaçırdı Şaban Sevinç kardeşimiz... ‘‘Yenilmiş Komutanlar Müzesi: CHP 2000’’ kitabını bitiremedim. Tolstoy'un Harp ve Sulh'ünü de bitirememiştim.
Bütün dikkatimle 100 sayfasını okur, gerisini ertesi güne bırakır, sonra kimin kim olduğunu, kimin kime ne yaptığını unutup başa dönerdim.
Benzetmek gibi olmasın, ama, bu sefer de aynısı oldu.
Neyse bitirdim.
Zevkle okudum, bitirdim, kitaplığımın baş köşesine koydum.
‘‘CHP'nin yakın tarihiyle ilgili en özel, en güzel referans kaynağı’’ olarak...
* * *
5 Nisan 1994 Salı, Tansu Çiller için büyük gündü. İki lider ekonomik istikrar programını açıklayacaktı.
Çiller ve Murat Karayalçın basının karşısına birlikte çıktı. Başbakan Çiller ünlü kararları açıklıyor, koalisyon ortağı Karayalçın da yanında oturarak desteğini ifade ediyordu.
Çiller açıklamalarını coşkuyla sürdürüyordu. Öyle coşkuluydu ki, koalisyon ortağı CHP'ye bir oldu-bitti yapmaya karar verdi. Daha önce Karayalçın'la hiç görüşmedikleri üç önemli kararı daha, sanki mutabakata varmışlar gibi, açıklamaya başladı:
‘‘Karabük Demir Çelik Fabrikası, Kırşehir Petlas Lastik Fabrikası ve Zonguldak Kömür Ocakları da yıl sonuna kadar, ya satılacak, ya da kapatılacaktır...’’
* * *
Vehbi Koç'un kızı, ANAP'lı Beşiktaş Belediye Meclis Üyesi Sevgi Gönül, bunalmıştı. Mesut Yılmaz'a bir mektup gönderdi:
‘‘Değişik ortamlarda, farklı meclislerde Anavatan Partisi'nin fazla tutucu olduğunu düşünen kimi dostlarım Deniz Baykal'a oy verme kararına geldiler. Ben de ANAP'ı müdafaa edemez duruma geldim. ANAP'tan ümidimi yitirmek üzereyim.’’
* * *
Erbakan başbakanlık öneriyordu Deniz Baykal'a... Şöyle diyordu.
‘‘Ben Baykal'ın cebine 260 oyu koyuyorum. Kendisinin de 54 oyu var. Bu hükümeti yıksın... 260 oyu cebinde bilsin. Kendisine de bir yıl süre, iktidar olsun... Türkiye'yi demokratikleştirsin, insan hak ve özgürlüklerini sağlasın, 312'nci maddeyi değiştirsin. Bu yılın sonunda da erken seçime gidelim. Bunun için kendisinden yazılı bir taahhüt ya da kamuoyuna açıklama da istemiyorum. Tamam desin biz hazırız... İnsanın hayatında karşısına böyle bir kısmet bir kere ya gelir, ya gelmez...’’
* * *
Baykal-Çetin sohbeti tam ısınmaya başlamıştı, evin kapısı çaldı.
Olcay Baykal kapıyı açtığında karşısında Altan Öymen'i gördü. ‘‘Hoşgeldiniz’’ diyerek içeriye aldı. Baykal ve Hikmet Çetin, Öymen'i aralarına aldılar, kaldıkları yerden konuşmalarına devam ettiler. Sekiz isimli bir üst yönetim listesini yanındaki sehpadan alıp okudu Baykal...
Hikmet Çetin, Altan Öymen, Önder Sav, Celal Doğan, Toktamış Ateş, Murat Karayalçın, Hasan Fehmi Güneş, Fikri Sağlar...
Altan ağabey böylesine bir demokrasi anlayışına yatkın değildir. ‘‘Bana müsaade!’’ deyip kapıya yürürken, Baykal a-yağa fırladı, kolundan tuttu.
‘‘Bak Altan, biz emanetçi aramıyoruz. Genel Başkanlıkta kalmanın tek yolu başarılı olabilmektir. Bu nedenle, bana söz versen de, vermesen de bunun bir önemi yok... Zaten bu devirde baba bile oğluna güvenmiyor.’’
* * *
Sevgili Şaban Sevinç, o özlü ve güzel kitabıyla, CHP'nin yakın tarihini anlatabildiyse, ‘‘Ne mutlu CHP'liyim!’’ diyene...
Paylaş