Paylaş
1 Ekim’de sezon açılıyor, biz de iple çekiyoruz gibi bir laf var. Sezon açılıyor da kim, nerede ne zaman ne oynuyor bilmiyoruz. Muhtemelen kendileri de bilmiyor. Veya biliyorlar da lütfedip söylemiyorlar. Şecaat arz ederken sirkatini söyler gibi “İple çekiyoruz” diyorlar. Aman çekmeyin. Allah korusun çektiğiniz yerden tiyatroya benzer bir şey gelir, sonra ne yapacağınızı bilemezsiniz. Sen beş ay hiçbir şey yapmadan dur, sonra ekim ayında sezon açmaya karar ver ve 12 gün kalmışken takvim açıklama. Milyonlarca tiyatrosever böyle bir genişliği, yukardanlığı hak etmiyor. Maaşını da alkışını da bizden alan bu kurumun yöneticilerini uyarıyorum. Çoğu arkadaşım. Hemen hepsi son derece kıymetli, özel insanlar. Maalesef yanlış iş yapıyorsunuz. İş yapmaya niyetiniz var diye biliyorum, demek ki iş yapmayı bilmiyorsunuz. Ben mesela aralık ayında Van’da sizden hangi oyunu hangi günlerde seyredeceğimi bugünden bilemiyorsam, öğrenemiyorsam kabahatlisiniz. Organize olun ve yaşadığımız yüzyıla avdet edin. Değerli oyuncu dostlarımın oynadığı televizyon dizileri, takvimlerini pek güzel yapabiliyor. Siz niye yapamıyorsunuz?
Dünyanın en iyi oyunlarından biridir Çehov’un Üç Kız Kardeş’i. Haberi duyunca çok sevindim. İstanbul Devlet Tiyatrosu yapıyor. Bilgi, ustalık ve zarafet sahibi Mehmet Birkiye rejisiyle. Ne zaman, kimle, hangi sahnede... Bunlar muamma. Ama iyi haber. Kötü haberse şu: Sezonda belki 60-70 oyun yapacaklar, birkaç tanesinin adı geçiyor web sitesinde. Çoğu fecaat. Tiyatrodan soğutur insanı. Bursa Orhan Asena’nın Tohum ve Toprak’ını yapıyormuş. Asena’nın iyi oyunları vardır. İz bırakmış yazardır. Tohum ve Toprak köhne bir oyundur. Niye yapıyorlar? Ne diyor bu oyun günümüz insanına? Yanıt veriyorum: Hiçbir şey. Ankara, Turan Oflazoğlu’nun Kösem Sultan’ını sahneliyormuş. Komik olmayan bir şaka. Oflazoğlu tarihi oyunlar yazdı. Bütün padişahların resimli serencamını dizdi. Benim neslim lisede Emin Oktay’ın soğuk ve müesses nizam tarih kitaplarıyla tarihten soğumuş bir nesildir. Al birini vur ötekine. Kösem Sultan kaç sene evvel yazıldı. O zaman da hamasi ve kötü bir oyundu. Bu ısrar niye? Refik Erduran bir zamanlar Tamirci gibi çağının nabzını tutan kıvrak oyunlar yazmıştır. İyi de yazardır. Yine Ankara’da Ramiz ile Jülide oyununu yapıyorlarmış. Oyunu ayakta tutan Şekspir çatısı evrensel ama sosyolojik dayanağı artık yok. Saçma bir seçim. Recep Bilginer’in Sarı Naciye’si de repertuvarda. Müzelik oyun. İnsanlar nasıl yaşlanıyorsa bazı oyunlar da yaşlanır. Bunlar anlamsız seçimler. Cerrah olsanız hasta öldüydü. Tiyatro böyle yönetilmez. Bir işimiz de düzgün gitsin şu memlekette.
Paylaş