TOPU ve orta sahayı Fener’e kaptırınca, ilk 45 dakikada etkisiz bir kimliğe büründü Beşiktaş. Ernst ve Sivok gibi sağlam ayakların bastığı orta sahada kaybolacağı hiç aklıma gelmemişti Beşiktaş’ın... Tello ve Delgado da bu bölgenin koşullarına ayak uyduramayınca, orta alan Fenerbahçe’nin egemenliğine teslim oldu.
Bu, çöküşün başlangıcıydı!
İlk 45 dakikada Beşiktaş’ın umut kapısı sağ kulvardı... Ekrem Dağ’ın birkaç deparı ve yaptığı ortanın dışında, Beşiktaş’ın her hücum hevesi başlamadan bitti.
Ve ilk yarı boyunca pas hataları hiç eksilmeden sürdü. Kimliğinden kopuk bir takımda Holosko ve Bobo’nun kaybolmasını da yadırgamadım.
Fenerbahçe’nin, hiçbir Beşiktaş derbisinde ilk 45 dakikayı böylesine rahat oynadığını hatırlamıyorum.
Yediği kolay golün şokunu üzerinden atması için bazı isimlerin devreye girmesi gerekiyordu.
Oysa, Beşiktaş’ta yaprak kımıldamıyordu!
Beşiktaş’tan, daha doğrusu Mustafa Denizli’den gelecek hamleyi bekledim. O da, sanki oyunun ilk 45 dakikasını gözden çıkartmıştı.
Ve sahada dolaşan Beşiktaş’ı gerçek kimliğine kavuşturmak hiç de kolay değildi. Bir sihirli el bile üzerine sinen bu uyuşukluktan Beşiktaş’ı kurtaramazdı.
* * *
Denizli, beklenen hamleyi ikinci yarı başlarken yaptı. Delgado ve Sivok’u kenara çekti. Yusuf Şimşek ile Cisse’yi oyuna aldı.
Ve yediği beklenmedik ikinci gol, umutların tükendiği andı. Oysa, tribünlerin morali sağlamdı. Buna bir de Holosko’nun golü eklenince, işin rengi değişti. Ama Beşiktaş’a bir farklılık getirmedi. Denizli’nin, Serdar Özkan’la skoru zorlama düşüncesi normaldi. Ernst gereğinden fazla sahada kalmıştı ve hiçbir etkinliği yoktu.
Her değişiklik, Beşiktaş’ın kovaladığı bir beraberlik golü ve hevesinin çırpınışlarıydı. Bu gol gelebilirdi. Belki kötü oynamasına karşın sürpriz bir başka gol, sonucu da değiştirebilirdi. Selçuk Şahin’in, Ernst’e kontrolsüz müdahalesine Yusuf Yıldırım bir penaltı düdüğü de çalabilirdi.
Ancak, Beşiktaş’ın gerçek kimliğine kavuşması için oyuna farklı duygularla asılması gerekirdi. Bu havayı yaratacak bir kahraman beklemek de sadece aşırı bir iyimserlikti.
Bir ara gözüm Fenerbahçe savunmasına takıldı. Ali Bilgin-Yasin Çakmak-Gökhan Gönül ve Roberto Carlos... Beşiktaş bu toplama savunmayı aşacak ve gole ulaşacak beceriyi gösteremiyorsa, hiçbir mazeretin arkasına sığınmasın.
Sivasspor’un yenilgisiyle bir şans yakaladı Beşiktaş. Ama o şansı İnönü’de elinden kaçırdı. Bir bakıma, bir günde sevinci ve hüsranı birlikte yaşadı. Lafın özü, Beşiktaş, dün gece oynadığı oyunu diğer haftalara da taşırsa, korkarım kovaladığı şampiyonluk yine bir başka bahara sarkar...