Özellikle maç sonu verdikleri demeçlerde ‘Önümüzdeki maçlara bakıyoruz’ klişesine sık sık başvurdukları için çokça eleştirilen futbolcularda son yıllarda bariz bir değişim gözlemleniyor. Artık kendilerini çok daha iyi ifade eden, maça dair analizlerden geri durmayan futbolcuların bu değişiminde okur yazarlığın etkisi büyük.
Premier Lig ve La Liga’da top koşturan futbolcular genellikle otobiyografi ve çocuk kitapları okuyorlar. Peki bizim ligimizdeki futbolcular ne tür kitaplar okuyor? Derbi münasebetiyle Fenerbahçeli ve Galatasaraylı futbolculara okudukları kitapları sorduk. Böylece yeşil sahalardaki yıldızların kendi rotalarını çizerken nelerden etkilendiğini de öğrenmiş olduk.
F.BAHÇELİLER NE OKUYOR?
EMRE BELÖZOĞLU: SİMYACI’yı okuyor. Üstelik Çevirisini değil orijinalini.
İngilizce kitaplar okumaya özen gösteriyor. Fenerbahçe’nin en çok kitap okuyan isimlerinden bir tanesi. Saha içinde gerginliği ile bilinen Emre, saha dışında bir entellektüel.
VOLKAN DEMİREL Prof. Üstün Dökmen’in ‘Küçük Şeyler’ isimli kitabını okuyor. Kitapta, küçük ve önemsemediğimiz şeylerin hayatımızı nasıl etkilediği anlatılıyor. Volkan da küçük hataların yaşamını nasıl etkilediğini biliyor
Fenerbahçe’nin elde ettiği başarı ‘rakibe saygının’ ne kadar önemli olduğunun vurgulanması açısından büyük önem taşıyor.
Evet, Fenerbahçe finale gidemedi... Uzun bir maratonun ardından Amsterdam’daki finalde yerini alamayan Fenerbahçe’yi bu noktaya getiren Aykut Kocaman’ın en büyük silahı ‘rakibe saygı’ ise meyvesini verdi.
Karşılaşacağı rakiplerini günlerce tek tek analiz eden ve bu doğrultuda oyun sistemini kuran Aykut Kocaman turnuva boyunca hiçbir takımı küçümsemedi. Soyadı gibi ‘Kocaman’ bir saygı duydu. İşine odaklandı. Kimine top göstermedi, kimine bezdirene kadar pas yaptırdı ve sonunda Benfica gibi önemli bir takımla yarı final oynayan Fenerbahçe’nin mimarı oldu.
Benfica’nın ‘Bela’sı oldu
Benfica tarihinin unutulmaz isimlerinden biriydi Bela Guttmann. Kulübün, Avrupa’da kazandığı son şampiyonluklarda onun imzası vardı. Ancak kulüpten ayrılırken, “Benfica bir 100 yıl daha Avrupa’da şampiyonluk göremeyecek” sözlerini sarf eden Guttmann, Portekiz ekibinin laneti oldu. Gerçekten de yarım asır boyunca ‘Bela’ Benfica’nın peşini hiç bırakmadı. Yarı final boyunca o ‘Bela’, Aykut Kocaman oldu. Benfica teknik direktörü Jorge Jesus’un küçümseyici tavırlarının aksine futbolun doğrularından vazgeçmedi. Bela Guttmann dansla büyüdüğü gençlik yıllarının ardından futbola adım atarken, Aykut Kocaman da jimnastikle geçirdiği gençlik yıllarını yeşil sahalarda sürdürdü. Guttmann’ın Avrupa’daki muadili Mourinho gösterilirken bizdeki tam karşılığı ise Aykut Kocaman oldu.
Çıta artık yükseldi
Fenerbahçe’nin yarı final başarısı çıtayı daha yukarılara taşıdı. Gelecek yıl Şampiyonlar Ligi ya da Avrupa Ligi’nde bu başarı kesinlikle devam edecektir. Fenerbahçe bundan sonra çeyrek finallerin ve yarı finallerin değişmezi olacaktır.
Maçın adamı
Kafa olarak Süper Lig’i bitirmiş bir Orduspor karşısında alınan 2-0’lık galibiyet Beşiktaş için önemli olsa dahi oynanan futbol tatmin edici değildi. Beşiktaş’ın tüm hatları yokları oynarken, Veli Kavlak dışında varlık gösteren hiçbir oyuncu yoktu.
Oyunun ilk 20 dakikalık bölümünde Orduspor, rakibine oranla oyuna hakim gözüküyordu. Ancak Beşiktaş’ın bulduğu golden sonra Orduspor tamamen dağınık bir görüntü çizmeye başladı. Ordu’nun sürekli pas hataları sayesinde de sakin bir maç çıkaran siyah beyazlılar maçı kazanmayı başardı.
Hayalet sürücü Manuel Fernandes
BEŞİKTAŞ’ın küskün yıldızı Fernandes karşılaşma boyunca orta sahada yürüyen bir hayaletten farksızdı. Onun etkin olmaması da Kartal’ın hücum hattındaki oyuncularının istediği topları alamamasına neden oldu. Özellikle Niang’ı istediği toplarla buluşturabilecek tek kişi olan Fernandes lige çoktan havlu atmış olduğunu gösterdi.
Alkışlar Veli’ye
DİNAMİZMİ ve bitmeyen enerjisiyle Beşiktaş’ın en iyisi olan Veli 90 dakika sonunda alkışları fazlasıyla hak etti. Oyuna ikinci yarıda giren Oğuzhan da tıpkı Veli gibi Beşiktaş’a en büyük katkıyı yapan ikinci oyuncu oldu ve son dakikada takımının ikinci golünü atarak iyi futbolunu taçlandırdı.
Maçın adamı: Veli Kavlak, Beşiktaş’ta her şeyi iki kişilik yapan tek adam olarak sahanın yıldızıydı.
Maçın HAYAL KIRIKLIĞI:
Aimar baskı altına girdi
BENFICA’nın mağlubiyet yüzü görmemesi ve Lizbon maçında atılan mükemmel golle herkesin kafasında “Acaba” soruları yer etmeye başladı. Ancak korkulan olmadı. Fenerbahçe maça iyi başladı ve Benfica’nın orta sahada etkin olmasına izin vermedi.
Özellikle ilk yarıda Salvio ile sağ kanattan gelmeye çalışan Benfica’nın tek amacı topu Cardo-zo’ya taşımaktı. Ancak orta sahada tüm yük 34’lük Aimar’ın omuzlarına binince Arjantinli oyuncu sarı lacivertlilerin baskısı altında beklentileri karşılayamadı.
Direklerin efendisi F.Bahçe
BENFICA savunmasının da baskı karşısında yaptığı pas hatalarını iyi değerlendiren Fenerbahçe’nin en büyük rakibi ise kale direkleri oldu. Önce Sow ile üst direğe takılan F.Bahçe, ilk yarının son dakikasında Baroni ile kullandığı penaltı vuruşunda da direği geçemedi.
Egemen hayat verdi
İKİNCİ yarıya da hızlı başlayan F.Bahçe, Baroni ve Meireles ile uzaktan şutlar atarak Benfica kalesini yoklamaya devam etti. Ancak, F.Bahçe’nin kabusu direkler bu kez Kuyt ile gole engel olunca sarı lacivertliler üçüncü denemesinde topu ağlara yollayamadı. Savunmanın kusursuz ismi Egemen, F.Bahçe’nin direklerle olan mücadelesine son verirken, final yolunda takımına hayat verdi. Başarılı futbolcunun vuruşunda topun direkten içeri yönelmesi bir anlamda gecenin özeti gibiydi.
Hollanda uzak değil
Dünya tarihine geçen golleri ve tozlu raflardan çıkardığı rekorların yanı sıra Messi’nin futbola getirdiği yeni soluk edebiyatçılara da ilham oldu.
Son yıllarda bu ilhama kapılan isimlerden gazeteci/yazar Jose Manuel Garcia, Arjantinli golcünün kahramanlıklarını ve başarılarını yayınladığı bir kitapta topladı;
“Messi, bir prensin düşleri”…
Garcia kitabında, 1987 yılında dünyaya gelen Messi’nin büyük bir savaşçı olduğunu ve bu büyüklüğü sadeliğinden hiçbir şey kaybetmeden başardığını anlatırken, onun futbol tanrılarının gözlerine bakarak hiç kimsenin cesaret bile edemeyeceği şeyleri hayallerinin peşinden koşarak gerçekleştirdiğini vurguluyor.İspanyol yazar için Messi, rekorları, golleri ve kişiliğinin ötesinde dünyaya verilecek bir “umut mesajı” taşıyor.
Messi dört kez üst üste dünyada yılın futbolcusu seçilmiş, bir takvim yılı içinde 91 gol atarak 40 yıl sonra bu rekoru kıran ilk oyuncu olmuştu. Tüm bunlar Garcia’nın gözündeki Messi’nin başarabileceği sıradan ayrıntılardı.
Mutlak olan, daha küçük yaşlarda hayalinin peşinde koşmaya kendini hazırlamış bir oyuncunun içindeki “umudu” herkese aktarabilmesiydi. Ünlü Fransız yazar Antoine de Saint-Exupery’nin unutulmaz eseri “Küçük Prens” ile tüm dünyaya verdiği umut gibi.
Sahra Çölü'ne düşen bir pilotun Küçük Prens'le karşılaşmasıyla başlayan kitapta Exupery, insanların hatalarını ve aptallıklarını, büyüdükleri zaman geride bıraktıkları basit çocuk bakışında anlatıyordu.
Exupery,
Aykut Kocaman bu önemli randevu öncesi rakibi paslarla hataya zorlayacaklarını ve 90 dakika boyunca sistemden vazgeçmeyeklerini söylemişti. Öyle de oldu. Fenerbahçe ilk 45 dakikada topu kontrol eden, rakibi hataya zorlayan ve hızlı ataklarla gol arayan bir anlayışla oyunda üstünlüğü ele geçirdi.
Lazio’nun ağır savunmasını beklenildiği gibi Sow ve Webo ikilisiyle rahatsız eden Fenerbahçe gole ilk çeyrekte yaklaştı. Ceza alanında topla buluşan Sow’un şık vuruşunda top önce kaleci Marchetti’ye ardından direğe takıldı. İlk yarıda temposunu koruyan ve futbolundan taviz vermeyen Fenerbahçe, soyunma odasına golsüz beraberlikle gitti.
İkinci yarıda Onazi’nin atılmasıyla hakimiyet tamamen Fenerbahçe’ye geçti. Uzaktan şutlarla Marchetti’yi rahatsız eden sarı lacivertli futbolcular bu kez Meireles’in şutunda direği geçemedi ve ancak sabırla rakip kaleye yüklenmekten de vazgeçmedi.
1-2-3 penaltı
Fenerbahçe bu sabrın meyvesini 78.dakikada kazandığı penaltıyla alırken, topun başına geçen Webo, Fenerbahçe’nin ihtiyacı olan golü ağlara bıraktı. Futbolun diktatörleri ve unutulmaz 3F (Futbol, Fiesta, Fado) mottosunu Webo ile 3.girişiminde yıkan sarı lacivertliler, Kuyt ile bu üstünlüğü Şükrü Saracoğlu’nda adeta perçinledi.
Maçın adamı: Fenerbahçe takım halinde kusursuz bir performans sergilerken Kuyt futbolu ve attığı golle bir adım öne çıkan isim oldu.
Maçın taktik dehası: Lazio’yu iyi etüt eden ve 90 dakika boyunca doğru taktikle Fenerbahçe’yi galibiyete ulaştıran Aykut Kocaman.
Karşılaşmanın ilk 45 dakikasında tempoyu istediği gibi ayarlayan Real Madrid, henüz 9. dakikada Ronaldo, 29. dakikada Benzema ile skoru 2-0’a getirerek hem oyunda hem de skor tabelasında üstünlüğü ele geçirdi. Galatasaray saha içi dizilişiyle Real Madrid’den ‘korkmuyoruz’ imajı vermek istedi. Ancak beklentiler ilk golle birlikte yerini çaresizliğe bıraktı.
Galatasaray’ın rakip sahada olduğu dakikalarda bile kontrolün eflatun beyazlıların elinde olduğunu hissetmek mümkündü. Genç Varane tek başına Drogba ile Burak’a adım bile adım attırmazken, Ronaldo, Mesut ve Di Maria savunmaya zor anlar yaşatan isimler oldu.
Yanlıştan gollerle döndü
Kuradan bu yana Real Madrid psikolojisini iyi yönetmesi gereken isimlerin başında Terim geliyordu. Ancak Terim, İmparatorluğunun sınırlarını Madrid’e kadar genişletme arzusuna o kadar kapıldı ki ilk yarıdaki restini Mourinho’nun görmesine engel olamadı. İkinci yarı Matrix filminin unutulmaz mottosu “Gerçek dünyaya hoş geldin” sözünü anımsayan Terim, Sneijder’i oyundan alıp Gökhan Zan değişikliğine gitti. Ancak Higuain ile gelen 3. gol maçın son sözü olarak kayıtlara geçti.
Maçın adamı: Real savunmasının 19 yaşındaki yıldızı Raphael Varane yükselen performansını bu karşılaşmada da sürdürdü. Galatasaray hücumlarında Drogba ve Burak gibi isimlere geçit vermedi.
Maçın rakamı: Ronaldo’nun, Devler Ligi’nde 9. maçına çıkıp 9. dakikada 9. golü.
Maçın hayal kırıklığı: Şampiyonlar Ligi’nde rakiplerini iyi etüt ederek Galatasaray’ın bu noktaya kadar gelmesini sağlayan Terim, maçın hayal kırıklığı yaratan ismi oldu.
Maçın taktik dehası :