Volgograd Arena’da oynanan Tunus-İngiltere maçında futboldan çok sahayı basan sinekler ön plana çıktı.
Ruslar stadın üzerinden helikopterle ilaç sıkarak müdahalede bulundu ancak sinekleri uzaklaştırmaya yetmedi. Jesse Lingard, Raheem Sterling ve Danny Welbeck ise vücutlarına sinek ilacı sıkarak kurtulmaya çalıştılar ancak onlar da başarılı olamadılar.
Kısacası İngilizler sadece Tunus’u değil sinekleri de yenmek zorunda kaldı.
BÜYÜK TEHLİKENİN FARKINDA MISIN PANAMA!
Belçika
Dünya Kupası başlayalı beş gün oldu. Şu ana kadar birbirinden renkli anlar gördük ama biri var ki hepsinden özel. Meksikalı ve Kolombiyalı taraftarların fiziksel engelli bir Mısırlı taraftarı tekerlekli sandalyesiyle havaya kaldırıp dev ekrandan Mısır-Uruguay maçını izlemesine yardım ettiği bu kareye paha biçilemez.
Çok güzelsin be futbol!
SPAGETTİ SAÇLARINDAN SEN SUÇLUSUN!
Brezilya’nın turnuvadaki en büyük umudu Neymar, İsviçre maçında hayal kırıklığı yarattı. Futbolundan çok, yeni saç stiliyle konuşulan Neymar sosyal medyada da alay konusu oldu. Neymar yeni imajıyla Dünya Kupası’nın yıldızı olmaktan çok bir spagetti markasının reklam yüzü olursa şaşırmam!
BİR VAR’MIŞ BİR YOK’MUŞ!
MISIR Teknik Direktörü Hector Cuper, sakatlığı nedeniyle Uruguay maçında riske etmediği Muhammed Salah’ın salı günü oynanacak Rusya maçında hazır olacağını söylemişti. Ancak son antrenmandaki görüntüsünü görünce Salah hakkındaki soru işaretlerim arttı.
Antrenman formasını bile arkadaşlarının yardımıyla giyen Salah konusunda çok iyimser değilim. Umarım ben yanılırım...
GÜNEY KORE’DEN GÖRÜLMEMİŞ BİR TAKTİK
- GÜNEY Kore Teknik Direktörü Shin Tae-yong, bugünkü İsveç maçı öncesi eşi benzeri görülmemiş bir taktik yaptığını itiraf etti. Tecrübeli teknik adam, “Son hazırlık maçında forma numaralarını karıştırdım. Batılı milletler, bizleri birbirimize benzetiyor. Biz de İsveç’in kafasını karıştırmak için oyuncuların numaralarını karıştırdık” ifadelerini kullandı.
İŞTE LIONEL MESSI’Yİ SAVUNANLARIN SAYISI: İZLANDA NÜFUSUNUN %0,015’İ
İran’ın Dünya Kupası’ndaki ilk maçında Fas’ı 1-0 yendiği mücadeleden sonra kuşkusuz en çok sevinen isim İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani oldu. Sarıksız ve sivil kıyafetle karşılaşmayı izleyen ve bu anları sosyal medyadan paylaşan Ruhani, turnuva boyunca elinden düşürmediği çayıyla takımının 12’nci oyuncusu olmaya devam edecek gibi.
Fas’ı kendi kalesine attığı son saniye golüyle yenen İran, maçı TV’den izleyen cumhurbaşkanı Ruhani’yi de çok mutlu etti.
Galibiyet, Ruhani gibi İran halkını da olağanüstü derecede sevindirdi. Başta başkent Tahran olmak üzere İran’ın birçok kentinde galibiyeti kutlayan İranlılar, bazen durumu öyle abarttı ki, bir çok kişi havai fişekler yüzünden saatlerce uyuyamamaktan yakındı.
20 YIL SONRA İLK KEZFas’ı 90+5’te rakibin kendi kalesine attığı golle yenen İran için bu galibiyetin anlamı büyüktü. Çünkü İran, Dünya Kupası’nda en son 1998’de ABD’yi yenmişti. Yani cuma günü 20 yıl aradan sonra ilk galibiyet geldi.
İran sokaklarında Fas galibiyetinin ardından yaşanan coşku gecenin geç saatlerine dek sürdü.
Ama tribünlerdeki efsane isimleri görünce de sahadakilerin işinin çok zor olacağını düşünmemek elde değil. Ronaldo, Maradona, Drogba, Eto’o, Xavi, Figo sözünü ettiğim efsanelerden sadece birkaçı...
DÜNYA Kupası’nda yıldızlar kadar ilgi çeken bir grup daha var ki daha şimdiden hepimize derin bir iç çektirdi. Rusya-Suudi Arabistan maçını izlemeye gelen Ronaldo, Maradona, Roberto Carlos, Figo, Cafu, Drogba, Eto’o, Xavi, Casillas ve Puyol’u görünce keşke sahada olsalar demeden geçemedim.
İNSAN MISIN RONALDO!İspanya-Portekiz maçı öncesi gündemde kuşkusuz Cristiano Ronaldo vardı. Özellikle Sergio Ramos ile aralarında olan gizli düşmanlık tartışılırken Ronaldo’nun son antrenmanda sergilediği bacak kaslarını görünce “İnsan mısın Ronaldo” demeden edemedim.
YOK ARTIK MESSİ
Sevgili dostum Levent Kopuz sayesinde tanıştım aslında Design Thinking’le. Dost meclislerinde kafamın içine yerleştirdiği bu fikri şimdilerde üniversite üniversite dolaşarak gençlere aşılıyor.
Nedir bu Design Thinking dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikle tanımından başlayalım sonra ‘sen spor yazarısın ne alaka’ diye soranlar için yanıtlarım olacak.
Sözlük anlamı Tasarım Odaklı Düşünme olan Design Thinking’in temelinde ‘insan ihtiyaçlarını karşılamak’ var. Bu nedenle İnsan Odaklı Düşünme olarak da adlandırabiliriz.
Problemler karşısında empati kurmak, alternatif stratejiler ve çözümler belirlemek, varsayımlarla mücadele etmek ve sorunları yeniden tanımlamak için kullanılan bir süreç aslında Design Thinking.
İnsanın karmaşık yapısının yüksek beklentileri de karmaşık hale getirdiğini biliyoruz. Bu beklentilerin en yoğun yaşandığı alanlardan biri de futbol…
Profesyonel futbolun teknoloji ile değişim içinde oluşu büyük bir gerçek. Bu değişim sektördeki insanların ya da izleyicilerin beklentileriyle doğru orantılı. Bunu isterseniz futbol maçlarındaki oyuncuların üzerinden kayıp giden örümcek kamera olarak düşünün isterseniz topun tamamının çizgiyi geçmesini algılayan teknoloji olarak… Neticede bu gelişmeler önemli sorunlara çözüm olmaktadır.
Peki, bir süre sonra bu örümcek kameranın stattaki seyir zevkini azalttığını ya da çizgi algılama teknolojisinin hesaplama hatası yaptığını düşünmeye başlarsak, bu yeni sorunlara ne şekilde yaklaşmamız gerekecek?
Tam bu noktada Design Thinking metodu uygulanabilirliği ile bu memnuniyet ve sürdürülebilirliği koruyacak şekilde karşımıza çıkıyor. Nasıl ki sporun temelinde yer alan, düşünme, antrenman-pratik yapma, deneme-yanılma, değiştirip tekrar deneme ve işe yarayana kadar bunun devam etmesi söz konusuysa, Design Thinking’in de ön gördüğü davranış biçimi tam olarak böyle.
ŞAMPİYONLAR Ligi’nde geçen sezon PSG evinde Barcelona’yı 4-0 yendiğinde herkes “Bu iş bitti” demişti. Bir tek Luis Enrique tura inanıyor ve “PSG bize 4 attıysa biz de onlara 6 atabiliriz” diyordu. Ve öyle de oldu; Barcelona, PSG’yi 6-1 mağlup ederek hem turladı hem de tarihin en büyük geri dönüşlerinden birine imza attı.
Tam 1 yıl sonra bu kez aynı duruma Barcelona düştü. Evinde 4-1 yendiği Roma deplasmanına “Tur atladım, Aşıklar Çeşmesi’ni gezeyim” duygusuyla giden Katalanlar, 90 dakikanın sonunda büyük bir hezimet yaşadı. Roma, Barcelona’yı 3-0 yenip 34 yıl sonra 1 numaralı kupada yarı final gördü.
Roma’nın hücum futbolu düşkünü hocası Di Francesco da Luis Enrique gibi inancını korumuş ve “Neden sonuna kadar inanmayıp, beklenmedik bir şey başarabileceğimizi umut etmeyelim?” demişti. Ve Barcelona’ya son 10 yılın en büyük darbesini vurdu. Roma ne kadro, ne de hoca kalitesi olarak Barça’nın seviyesindeydi ama rakibine futbol dersi verdi.
Barcelona’nın son bir yılda içinde yer aldığı iki mucizevi maç şunu gösterdi: Artık farklı skorlar bile günümüz futbolunda tur garantisi olmayabiliyor. Hakem hatasına kurban gitmese ilk maçı 3-0 kaybeden Manchester City de Liverpool’u eleyebilirdi. Juventus da Real Madrid'i eleyebilirdi ama son dakikada gelen penaltı bir mucizeye daha izin vermedi.
Diğer yandan M.City-Liverpool ve Roma-Barcelona eşleşmesinin sonucunu şöyle de okuyabiliriz: ‘Tiki taka futbolunun yenilgisi’. Zira Roma da Liverpool da fizik güce ve doğrudan kaleye giden bir futbol oynuyor. Zaten son iki yılın Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid de ‘dikine futbol’un zaferini teyid etti ki bu sezon da şampiyonluğun favorisi.