Elbette bu noktada onları diğerlerinden ayıran önemli bir fark ortaya çıkıyor;
“Kendilerine gönül verenlerin hikayeleriyle herkese dokunabilmek”.
SAHNE 1: Liverpool kulübü geçen hafta yayınladığı bir video ile sadece İngiltere’de değil tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Hikâye, kardeşi David’in büyük bir Liverpool taraftarı olduğunu bilen Ian’ın kulübe yazdığı mektupla başlıyor. Takımın yıldızı Van Dijk hemen harekete geçiyor ve bir süpermarkette çalışan David’i iş yerinden alarak Liverpool tesislerine götürüyor. Hikâye o kadar kurgusuz ve yalın akıyor ki ömrünü Liverpool’a adayan bir taraftarın hayallerinin nasıl gerçeğe dönüştüğü futbolla ilgisi olmayan kitleleri bile derinden etkiliyor.
SAHNE 2: Bir diğer hikâye ise Tottenham’ın 15 yaşındaki top toplayıcısı Callum Hynes’a ait. Olympiakos maçındaki asistiyle herkesin takdirini kazanan genç, Bournemouth maçına davet edildi. Maç öncesi Mourinho ve oyuncularla buluşan, yemek yiyen ve sahaya çıkan Callum’un yaşadıkları kısa sürede milyonlarca kişiye ulaştı. Olympiakos maçı sonrası galibiyeti kutlayamadan otobüse binip eve gitmek zorunda kalan, yolda bile ertesi günkü matematik sınavı için çalışan bu genç adam hayat boyu unutamayacağı bir ana tanıklık etti.
SAHNE 3: Tarih 7 Mayıs 209. Yer Anfield Road. Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Liverpool’a 4-0 kaybederek elenen Barcelonalı oyuncuların soyunma odasındaki görüntüleri. Bizler kazanan takımlarımızın soyunma odasındaki motivasyon konuşmalarına alışkın futbol severler olarak Barcelona gibi bir devin soyunma odasındaki o ölüm sessizliğini anlatan 1 dakikalık videoyu yayınlamasına oldukça şaşırdık. Sanırım sadece iyi günde değil kötü günde de büyük kulüp olmak böyle bir şey.
İSTANBULSPOR maça üçlü savunmanın önündeki beşliyle başladı. Bu riskli ve kırılmaya müsait sisteme Ersun Yanal, kanatları etkili kullanarak karşılık verdi ve maçı ilk 15 dakikada bitirdi. Özellikle iki kanat adamı Ferdi ve Deniz hem Yanal’ın kafasındaki şablonu sahaya yansıttı hem de golleri atan oyuncular oldu.
Fenerbahçe adına karşılaşma öncesi şaşırtıcı olan sakatlıktan yeni çıkan ve yeri doldurulamayacak tek isim Vedat Muriç’nin risk alarak forma giymesiydi. Maç eksikliği hissedildi ancak yine de sahada kaldığı sürede iştahlı oyunu ve attığı golle tamamen iyileştiğini gösterdi. Fenerbahçe maç boyunca rakip yarı sahadaki enerjisi ve presiyle İstanbulspor’a istediği oyunu oynama şansını vermedi. Sürekli topa sahip olmayı seven Fenerbahçe 4-3-3 oyun sistemine evrildikçe izlemesi daha keyifli bir takıma dönüşüyor. Ersun Yanal bu sistemde ısrarı sürdürmeli.
Fenerbahçe’de genç Ferdi’ye ayrı bir parantez açmak lazım. Hem birebirde hem tek toplarda hem de oyunun yönünü değiştirme konusunda müthiş bir resital sundu. Bu performansıyla ilerleyen haftalar için ‘ben de varım’ mesajı verdi. Deniz ve Tolgay da performanslarıyla göze batan diğer isimler oldular.
Canlı Bahis kaybına %10'a varan iade sadece Misli.com'da, katılmak için buraya tıklayın!
“Hakem maçı uzatmasaydı sahadan beraberlikle ayrılabilirdik, taraftarlarımız takımına sahip çıksın, bu formayı hak etmeyen oyuncular var, gerekeni yapacağımdan kimsenin kuşkusu olmasın” …
Çok tanıdık geldi değil mi bu açıklamalar? Evet, burası Türkiye. Ve bu sözler hemen hemen her teknik adamın maç sonu basın toplantılarında kullandığı kalıplaşmış bahaneler. Sosyal medya jargonuyla ‘benzer işler’ kısmına da sadece bu ülkede rastlayabiliriz. Ancak Avrupa’nın büyük liglerinde seviye giderek yükselirken biz yerimizde saymaya devam ediyoruz.
Nasıl mı? O zaman anlatmaya başlayayım;
Türkiye’de altyapıda oynayan çocuklara maçlarda top toplayıcılık yaptırmak bir hediyeymiş gibi sunulurken, dünyanın önde gelen teknik adamları top toplayıcılığı futbolun en önemli parçalarından biri olarak görüyor ve onlara verdikleri eğitimlerle maçların kaderini değiştirmekle kalmıyor, oyuna da yeni bir boyut kazandırıyor.
Galibiyeti değil onu konuştu
Tottenham’ın 2-1 geride götürdüğü Olympiakos maçının 50.dakikası. Kazanılan taç atışında top toplayıcı çocuk akan oyunu öyle iyi okudu ki Tottenham onun asisti sayesindeyakaladığı hızlı hücumla durumu 2-2’ye getirdi. Bu pozisyon aynı zamanda maçın kırılma anı oldu ve Tottenham sahadan 4-2’lik galibiyetle ayrıldı. Karşılaşmadan sonra Mourinhooynadıkları futboldan değil “Zeki top toplayıcıları seviyorum bugün bu çocuk mükemmeldi. Oyunu okudu, anladı ve bize çok önemli bir yardımda bulundu” sözleriyletoplantıda sadece top toplayıcı çocuktan bahsetti.
Guardiola taktik verdi
Top toplayıcıların oyun içinde ne kadar önemli olduğunu vurgulayan sadece
"Az önce Guardiola’ya geçen sezon Kompany’nin Leicester’a attığı gol sonrası neler hissettiğimi anlattım. Akşam eve geldiğimde eşim, “Hadi maçı izleyelim” dedi. Ben de, “Pek emin değilim” dedim. Ama izledim, her geçen saniye umutlanmaya başlamıştım. Sonra Leicester’ın yorulmaya başladığını gördüm. Ve Kompany şahane bir gol attı. Bu attığı ilk goldü, onun için güzel bir andı."
"Klopp, Kompany’nin golünde hissettiklerinin aynısını benim bu sezon her hafta Liverpool’un son dakika gollerinde hissettiğimi bilmiyor. Her defasında bu sefer puan kaybedecekler diyorum. Ama hiç kaybetmiyorlar. Klopp’un takımlarına karşı oynamak zordur. Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazanmak isterim. Ve eminim ki o da Premier Lig Kupası’nı kazanmak istiyordur. Belki takas yapabiliriz."
Yukarıdaki sözler İngiltere Futbol Yazarları Derneği’nin ödül töreninde konuşan Jürgen Klopp ve Pep Guardiola’ya ait.
Her iki teknik adam konuşurlarken birbirlerine ve kazanana duydukları saygıdan bahsettiler. Aslında her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu öylesine güzel anlattılar ki sadece başarıdan değil başarısızlıktan da gülüp eğlenebileceğimiz hikayeler çıkarabileceğimizin mümkün olduğunu, futbolun bambaşka seviyelerde de yaşanabileceğini gösterdiler.
Güzel oyuna kalite sadece sahada oynanan futbolla gelmiyor. Bu kaliteyi elinizde Klopp ve Guardiola gibi paydaşlar varsa sağlıyor. Bu hayatın her alanında da böyle değil mi? Sürekli şikâyet etmek, hatayı başkalarına yansıtmak ya da farklı yerlerde aramak yerine eldeki malzemeye odaklanıp daha iyisini nasıl
yapabiliriz diye düşünmemiz ve bunun için çalışmamız gerekmez mi?
Eğer çocuğundan yetişkinine, milyonlarca insan takımınızı destekliyorsa siz sadece bir teknik direktör değil aynı zamanda bir lidersinizdir ve onlara doğru mesajlar vermeniz gerekir.
ZİHNİYET DEVRİMİ
Klopp, Kompany’nin golünde hissettiklerinin aynısını benim bu sezon her hafta Liverpool’un son dakika gollerinde hissettiğimi bilmiyor. Her defasında bu sefer puan kaybedecekler diyorum. Ama hiç kaybetmiyorlar. Klopp’un takımlarına karşı oynamak zordur. Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazanmak isterim. Ve eminim ki o da Premier Lig Kupası’nı kazanmak istiyordur. Belki takas yapabiliriz.
Yukarıdaki sözler İngiltere Futbol Yazarları Derneği’nin ödül töreninde konuşan Jürgen Klopp ve Pep Guardiola’ya ait. Her iki teknik adam konuşurlarken birbirlerine ve kazanana duydukları saygıdan bahsettiler. Aslında her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu öylesine güzel anlattılar ki sadece başarıdan değil başarısızlıktan da gülüp eğlenebileceğimiz hikayeler çıkarabileceğimizin mümkün olduğunu, futbolun bambaşka seviyelerde de yaşanabileceğini gösterdiler. Güzel oyuna kalite sadece sahada oynanan futbolla gelmiyor. Bu kaliteyi elinizde Klopp ve Guardiola gibi paydaşlar varsa sağlıyor. Bu hayatın her alanında da böyle değil mi? Sürekli şikâyet etmek, hatayı başkalarına yansıtmak ya da farklı yerlerde aramak yerine eldeki malzemeye odaklanıp daha iyisini nasıl yapabiliriz diye düşünmemiz ve bunun için çalışmamız gerekmez mi? Eğer çocuğundan yetişkinine, milyonlarca insan takımınızı destekliyorsa siz sadece bir teknik direktör değil aynı zamanda bir lidersinizdir ve onlara doğru mesajlar vermeniz gerekir.
ZiHNiYET DEVRiMi
Bizim maalesef böyle bir kültürümüz asla olmadı ama olmayacak demiyorum. Tıpkı milli takımdaki yeni jenerasyon gibi değişen, okuyan, araştıran, sahada gördüklerini sanatla, bilimle, teorilerle harmanlayan bir futbol nesli de beraberinde geliyor. Bu kültür mutlaka gelişecek. Ve ‘Mourinho’ya, Klopp’a, Guardiola’ya verilen imkanlar bize verilse ya da gelsinler Türkiye’de yapsınlar’ diyenlerin yerini elindeki malzemeye farklı bakış açıları getirerek zihniyet devrimi yapacak isimler alacak.
FUTBOLU, FUTBOLDAN GELMEYENLER YÖNETSiN!
Mourinho’nun antrenör olarak uzun yıllardır misyonunu tamamladığını, kendini yenilemeyi bıraktığı için antipatik tavırlarıyla Tottenham’ın yarattığı sempatiyi de yerle bir edeceğini düşünenlerdendim. Ancak verdiği ara Mourinho’ya iyi gelmiş gibi. İlk basın toplantısında daha sempatik, gülen ve gizleyemediği egosuna rağmen sıcak olmaya çalışan bir Mourinho vardı. Yine de benim dikkatimi çeken Mourinho’nun teknik ekibi oldu.
MÜTHİŞ CV’LER
Bu isimlerden ilki Mourinho’nun yardımcılığını yapacak olan Joao Sacramento. Güney Galler Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken futbolla tanışan Sacramento yaptığı analizler sayesinde Cardiff City, Galler Milli Takımı, Arjantin Milli Takımı, Monaco ve Lille gibi kulüplerde görev aldı. Yaptığı taktik analizler sayesinde kısa sürede tanınırlığı artan Sacramento, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Portekizce biliyor. Diğeri ise analist Giovanni Cerra. Endüstriyle tasarım mezunu ve aynı zamanda amatör bir biyolog olan Cerra, çalışmalarını tamamlamak için taşındığı Londra’da önce Microsoft’ta görev aldı. Ardından 3 yıl boyunca Chelsea Kulübü’nde görsel tasarımcı olarak çalıştı. İngilizce, İtalyanca ve Fransızca bilen Cerra son olarak Mourinho ile Manchester United’daydı. Belli ki Mourinho ‘kendimi yenileyemiyorsam beni yenileyecek isimlerle çalışabilirim’ düşüncesiyle teknik ekibini güncellemiş. Sanırım bu iki kişinin CV’si bile bizdeki ‘futbolu, futbolun içinden gelenler yönetsin’ tezini çürütecek kadar yeterli.
Kutlamalar öncesi beni en çok etkileyen detay Riot Games’in gerçekten işini büyük bir titizlikle ve en ufak ayrıntısına kadar düşünen bir şirket olduğuydu. Etkinlik alanına gittiğimde ise bambaşka bir dünyayla karşılaştım. Ekip günler süren çalışmalar sonrasında League of Legends vadisini Londra’daki The Excel’de birebir yansıtmakla kalmamış hepimizi oranın bir parçası olduğumuza fazlasıyla inandırmıştı. Elbette bu başarının ardında dünya çapında 3 binden fazla çalışan bulunuyor. Bunların 800’ü oyunların geliştirilmesi aşamasında hiç durmadan çalışıyor. Gurur verici olan ise Riot Games’in Türkiye ofisindeki 70 Türk çalışanın yanı sıra; Los Angeles’da 15, Berlin’de 5 Türk çalışanının olması.
League of Legends dünyasındaki başarının önemli mimarlarından biri de kuşkusuz Riot Games EMEA Bölgesi Direktörü Hasan Çolakoğlu. Londra’da bir araya geldiğimiz Çolakoğlu, Türkiye’de esporun geleceği ve yapmak istedikleri projelerle ilgili şunları söyledi;
“League of Legends oyuncu sadakati yüksek bir oyun. Bu oyunda takım sahipliği ve koçluk son derece önemli. Bu sistemlerin Türkiye’de gelişime açık olduğunu düşünüyoruz. Böylelikle profesyonel spor dalları arasında Türkiye özelinde de daha fazla yer bulacağız. Şu an Türkiye’de bir profesyonel lig var. Bunun dışında profesyonel ligdeki takımların altyapı çalışmaları için konumlandırdığımız Akademi Ligi, doğrudan profesyonel lig sistemine oyuncu yetiştiren bir sistem olarak devam ediyor. Ek olarak Üniversite Ligi de büyük ilgi görüyor ve yakın dönem planlarımız arasında liselerle de iş birliğine gitmek var. Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Espor Federasyonu ile liselerde daha aktif ve geleceğin profesyonellerini yetiştirecek bir espor ekosistemi için birlikte çalışıyoruz. Yatırımcılar da Türkiye projelerine uzun soluklu bakmalı. Gelecek yıllarda Uluslararası bir finali Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Örneğin İstanbul'da MSI ya da All Star etkinliği gerçekleştirebiliriz. Gelecekte Dünya Şampiyonası Finali’ni de Türkiye’ye getirmek istiyoruz.”
Yeni oyunlar tüm dünyaya aynı anda duyuruldu
LoL'ün 10. yıl dönümünün kutlandığı küresel yayın sırasında yeni oyunlar ve farklı projeler (Yeni mobil kart oyunu Legends of Runeterra, yeni MOBA oyunu League of Legends Wild Rift, League of Legends Espor Menajerliği, Riot Games tarafından geliştirilen ve üretilen 2020 yılında çıkacak bir League of Legends animasyon dizisi Arcane ve Akademi Ödülleri adayı belgesel yapımcısı Leslie Iwerks'ün uzun metrajlı belgeseli League of Legends Köken tanıtıldı. Riot Games, küresel toplumsal etki oluşturmak isteyen, kâr amacı gütmeyen ve şimdiden 4 milyon dolar toplanan Riot Games Toplumsal Etki Fonu'nu da hayata geçirdi) duyurulurken, önümüzdeki dönemlerde League of Legends ekosisteminde de büyük değişikliklere gidileceğini şimdiden söyleyebilirim.
Oyun pazarı ve oyuncu ekosistemi
Bu sezon Bundesliga’da tuhaf bir şekilde dış saha takımı profili çizen Borussia Mönchengladbach, Medipol Başakşehir maçına da orta alanda baskıyla başladı. İlk 20 dakikalık bölümde özellikle kenardan ortalarla etkili olmaya çalışan Gladbach tek pozisyonunu Thuram’ın kafa vuruşuyla buldu ancak kaleci Mert Günok müthiş bir refleksle topu kornere çeldi.Bu pozisyondan sonra Başakşehir özellikle sağ taraftan Caiçara ve Visca ile oldukça etkili olmaya başladı. Özellikle Visca 23.dakikada maçın en net pozisyonunu buldu. Ancak o kadar acemice hareket etti ki topu düzeltip vurma şansı varken aceleyle şutunu çekti ve Başakşehir’i öne geçirme şansını da kaçırmış oldu. İkinci yarı da benzer bir tabloyla başladı. Borussia Mönchengladbach ilk 10 dakikada baskı kurup Raffael ve Embolo ile etkili olmaya çalışsa da sahneye çıkan Crivelli maçın gidişatını değiştiren isim oldu.
54.dakikada önce rakipten topu kapıp ardından savunma arkasına atan Crivelli’nin pasında Visca topu ağlara göndererek Medipol Başakşehir’i öne geçirdi.
B PLANI YOK
Golden sonra Alman ekibinin gardı tamamen düştü ve tıpkı golde olduğu gibi savunma arkasında geniş boşluklar bırakmaya başladı. Klopp ve Tuchel tedrisatından geçen Marco Rose beraberliği kurtarsa da bir B planının olmadığını da gösterdi. Bir parantez de Okan Buruk için açalım rakibin organizasyonlarını çok doğru analiz etmiş... Rakip kanatlardan gelmek istediğinde ikili üçlü sıkıştırmalarla topu kaparak hızlı hücumlara dönüştürdü. Başakşehir’in golü de böyle bir pozisyon sonrası geldi. Ancak sonrasında harcanan pozisyonlar ve rakibin şans eseri bulduğu gol İstanbul’da buruk bir geceye neden oldu.
2019’un başında Türkiye’nin en ünlü yayıncılarından Cantuğ “Unlost” Özsoy, rakip yayıncılara “Ben tek, siz hepiniz” çağrısı yapmış, daveti kabul eden 10’un üzerinde yayıncı ile PUBG, CS:GO ve Half-Life oynamışlardı.
GameX Fuarı'nda, Red Bull Gaming Ground alanında gerçekleşen “Me vs All” adı verilen bu proje basit bir video projesi değildi. Genç kesimin televizyon yerine Twitch’ten istedikleri yayıncıyı izledikleri tezini doğruluyordu. O günkü 2 saat 50 dakikalık yayını tam 53 bin kişi izledi. Twitter’dan, yayının yorumlarında tartışmalar yapıldı, taraflar seçildi. Daha önce Red Bull Flick Finali’nde televizyonlara rakip bir yayıncılık yapıldı. 360 olarak sarılmış yayında, oyunlar, oyuncular, ünlü isimler yayına dahil oldu. Bu yayında ciddi bir erişime ulaştı.
Geçen ay ise beraber kaldıkları evde “gözetlenen” yayıncıları canlı yayına taşıyan programlar da ilgi gördü. Tüm bu gelişmeler, “yayıncılar ve yayın ekonomisi” konusundaki yenilikleri de gündeme getirdi.
Zaten yayıncılık ufak ufak rotası kendi uygarlığına doğru kırıyordu. Bunu Red Bull Gaming Night’larda gördük. Bu buluşmaların üçüncüsünde YouTube’da 3 Yabancı, 1 Türk ismiyle tanınan Chaby Han, Louis ve Michele, canlı yayında ‘retro oyunlar’ oynadı. Bu yayın ise Boğaz’ın ortasından canlı yayınlandı. Bu mekansal kaygıların giderek azaldığını bize gösterdi.
Hepimiz biliyoruz, esporun her sene Türkiye dahil birçok ülkede hem ekonomisi büyüyor hem de hitap ettiği kitle genişliyor. Gerçekleştirilen turnuvalarda da artık sanal dünyadaki büyümeyi organik olarak da gözlemleyebiliyoruz.
Bir espor oyuncusu gerçek bir yıldıza dönüşebiliyor. Sevenleriyle fotoğraflar çektiriyor, imza günleri düzenliyor, kimileri için de idol haline geliyorlar. Yayıncılar ise profesyonel espor oyuncularından da oluşabiliyor, oyun delisi olanlardan da. Son zamanlarda sayıları arttı ve artık yayınlarından bağımsız olarak da bir ikon durumundalar.
Sosyal medyadaki çeşitli platformlardan (Twitch, Youtube, Mixer, Facebook) içerik üreterek sektöre adımını atan yayıncılar, saatlerce yayın yapıyor ve kendi özgür alanlarında espor severlere hitap ediyor.
Bahsedilen rakamlar ise inanılmaz. Bir yayıncı, günün akşam saatlerinde açtığı bir yayınında 30 bin kişiden fazla insana seslenebiliyor. İzleyenler dilerse bağış da yapıyor ve bu sayede de