Jürgen Klopp, KOP tribünlerine veda ederken bugüne kadar hiç yapılmamış bir şeye imza atarak yeni teknik direktör Arne Slot’u çok özel bir tezahüratla taraftarlara duyurdu. Onun gibi başarılar kazanmış bir teknik adamın henüz Liverpool tribünlerine oldukça yabancı birini bu şekilde duyurması oldukça etkileyiciydi. Tottenham ve Chelsea’nin onu çok istediği bir dönemde Liverpool’un hamlesi onu Anfield Road’a getirmişti. Klopp’un bıraktığı mirasın ve ayak izlerinin ardından ondan çok şeyler beklemek kimilerine göre büyük bir hayaldi.
Hatta bir arkadaşı ona kulüp mağazasında Slot ürünü olmadığını ama Klopp’a ait bir sürü hatıra eşyası olduğunu söylediğinde şöyle cevap verdi: “Neden olsun ki? Henüz hiçbir şey kazanmadım.”
Bu alçakgönüllülüğe sahip Slot’un oyuncuların ve taraftarların gönlüne girmesi de çok uzun sürmedi. Artık o KOP tribünleri için Slot Machine’di. Klopp’un bütün antrenman seanslarını tek tek izleyen ve analiz eden Slot, arkada daha sağlam, sabırlı ve bütünsel bir oyun için kolları sıvadı. Klopp’un geride bıraktığı temellerin üzerine birkaç ince detay eklemek ona göre yeterli olacaktı. Elbette saha içi kadar saha dışını da son derece iyi yönetti Slot. Klopp’un samimiyeti ve gülen yüzü onda da vardı ancak patronun kendisi olduğunu her seferinde gösterdi. Özellikle Salah ve Alexander-Arnold krizlerini doğru yöneterek her iki oyuncudan da maksimum verim almayı başardı.
RAKiPLERi PASLARLA ÖLDÜRÜN!
Sahaa artık daha sabırlı ve kontrollü bir Liverpool vardı. Oyun stili açısından Slot daha fazla kontrol istiyordu. Johan Cruyff ve Pep Guardiola’nın ayak izlerini takip eden bir teknik adam için pas her şeyden önce geliyordu. Sezonun ilk hazırlık kampında oyuncularına söylediği ‘Takımları paslarla öldürmenizi istiyorum’ cümlesi her şeyin kısa bir özeti gibiydi.
Slot oyunculara verilen zaman çizelgelerini de kaldırdı. Oyuncuların birlikte kahvaltı ve yemek programı değiştirildi. Liverpool’da yaşayan iki genç tarafından işletilen bir kafe kuruldu ve tüm oyuncular burada birlikte daha çok sosyalleşmeye başladı. Slot ve ekibi, takım toplantılarının dışında oyuncularla bireysel seansları her antrenman sonrası sık sık yapmaya başladı. Oyunculara antrenmanlarda ve maçlarda neleri geliştirebilecekleri analizlerle bu toplantılarda gösterildi.
HER ZAMAN OLUMLU OLANI BULUR!
Arne Slot için söylenen şeylerden biri de “her zaman olumlu olanı bulması”. Rakip analizleri üzerine günlerce çalışmasıyla bilinen hatta sabahın ilk ışıklarına kadar bu işi sürdüren Slot, ekibine de bu konuda oldukça güveniyor. Ruben Peeters liderliğindeki performans ekibi, her sabah Slot’a takımın kondisyon durumuyla ilgili detaylı bir dosya veriyor. Liverpool ayrıca yaralanmaları önlemek için yapay zekayı kullanıyor. STATSports’un askeri düzeydeki Apex 2.0 yazılımı, 300’den fazla ölçüm kullanarak %100 doğru, canlı verileri Slot ve ekibine aktarıyor. Bu verilere göre oyuncu hiçbir rahatsızlık hissetmese bile bir sakatlığın gerçekleşmek üzere olduğunu gösterebiliyor ve bilgisayara giden uyarı sayesinde önlem alınabiliyor.
Sir Jim Ratcliffe’in Mercedes F1 mühendisi Michael Sansoni’yi işe alma yönündeki hamlesi, Old Trafford’da veri odaklı bir devrimin habercisi olarak görülüyor.
United’ın yeni sahibi son 5 yıldır yapılan yatırımlara ve transferlere rağmen kulübün gerilemesinin önüne geçmek için farklı bir strateji izlemeye karar verdi. Özellikle veri biliminden yararlanan Brighton ve Brentford gibi orta ölçekli kulüplerin yakaladığı istikrar sonrası harekete geçen Ratcliffe, Mercedes-AMG Petronas Formula 1 Takımı’ndan performans simülasyon mühendisi olan Michael Sansoni’yi transfer etti.
Southampton Üniversitesi’nde Havacılık ve Uzay Bilimleri bölümünden mezun olan Sansoni, Mercedes F1’e katılarak veri analizi ve performans simülasyonu alanındaki becerilerini geliştirdi. Görevi, araç performansını optimize etmek için büyük miktarda telemetri verisini incelemekti. Bu da hassasiyet, hız ve stratejik öngörü gerektiren bir görevdi. Elde ettiği başarılar onu Lewis Hamilton’un performans mühendisliğine kadar ulaştırdı. Sansoni, bu sayede Hamilton’un yarış günü stratejilerini belirleyen kişi oldu.
Gerçek zamanlı veri yorumlama, öngörü modelleme ve senaryo simülasyonları yaratan Sansoni artık bu becerilerini Manchester United’ın futbol analitiği için kullanacak. United’ın görkemli günlerine geri dönmeye çalıştığı bir dönemde Sansoni, Liverpool’un veri bilimcisi Ian Graham ile yaptığı devrimin bir benzerini Old Trafford’da gerçekleştirirse futbolda başlayan inovasyon dönemini farklı bir noktaya taşıyabilir.
YILDIZ OYUNCULAR KULÜPLERDEN HİSSE SATIN ALIYOR, OYUNUN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRİYORLAR
Kariyerlerine devam ederken farklı kulüplerden hisse alan oyuncuların sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle basketbol ve Amerikan futbolundan aşina olduğumuz bu yatırımlara artık futbolcular da katılmaya başladı. Bunun son örneklerinden biri de Real Madrid’in tecrübeli futbolcusu Luka Modric.
İngiltere’nin köklü kulüplerinden Swansea City’den hisse alan Hırvat futbolcunun bu hamlesi aslında futbol dünyasında yeni bir dönemin de habercisi. Artık oyuncular sadece sahada kalmakla yetinmiyor. Oyunun geleceğinde de söz sahibi olmak için yatırımlarını da bu yönde yapıyor. Bu dönüşüm hem finansal krizlerle boğuşan bu tarihi kulüpleri batmaktan kurtarırken hem de futbolun geleceğinin yeniden şekillenmesi açısından da büyük bir önem arz ediyor.
Son yıllarda bu tip yatırımları yapan oyuncuların sayısı bir hayli fazla. Real Madrid’in diğer yıldızları da tıpkı Modric gibi bu yönde ilerliyor. Kylian Mbappe, SM Caen kulübünün en fazla hissesine sahip. Vinicius Junior da Portekiz ekiplerinden Alverca’nın hisselerini alarak yatırım yapan bir diğer isim. Bakalım bu oyuncuların sahadaki liderlikleri kulüp yönetimlerine nasıl bir bakış açısı getirecek.
50 bin nüfuslu bir şehrin takımı olan Bodo/Glimt, çeyrek finalde 290 milyon Euro’luk Lazio’yu eleyip yarı finalde Tottenham’ın rakibi oldu. Konferans Ligi’nde de 20 milyon Euro’luk İsveç takımı Djurgarden, devlerin arasından sıyrılıp son 4’e adını yazdırdı. Kupaların yarı finallerinde Norveç ve İsveç’ten 1’er takım bulunurken, 10 büyük ligden Almanya, Portekiz, Hollanda ve Belçika kayıplarda.
UEFA'nın Avrupa kupalarının formatında yaptığı değişiklikler pek çok sürprize yol açtı... Şampiyonlar Ligi’nde lig aşamasını namağlup kapatan Liverpool’un son 16 turunda PSG’ye elenmesiyle başlayan sürprizleri, 15 kezle bu kupayı en çok kazanan takım olan Real Madrid’in çeyrek finalde elenmesi takip etti. İspanyol devi, Arsenal’e iki maçta da yenilerek havlu attı. Kupa-1’in en tecrübeli Alman takımlarından Bayern Münih İnter’e, Dortmund da Barcelona’ya elenmekten kurtulamadı.
BÖYLE BiR MAÇ HiÇ YAŞANMADI
Manchester United görkemli dönemlerine bir türlü geri dönemese de yıllar sonra ilk kez oynadığı bir maçta o günlere selam çaktı dersek abartmış olmayız. Lyon Teknik Direktörü Paulo Fonseca, karşılaşma öncesi “Bu sezonun en iyi Manchester United’ı sahada olacak” derken, başına gelecekleri önceden görmüş gibiydi! Maça hızlı başlayan ve 2-0 öne geçen Kırmızı Şeytanlar peş peşe gelen Lyon gollerine engel olamadı ve normal süre 2-2 bitti.
Uzatmalarda 4-2 geriye düşen Manchester United, son 6 dakikada 3 gol atarak karşılaşmayı 5-4 kazanıp yarı final biletini kaptı. Bu maç, uzatmalarda 5 golün atıldığı ilk Avrupa kupası maçı olarak tarihe geçti.
BODO/GLiMT HERKESE DERS VERiYOR
Bundan yaklaşık 3 yıl önce Bodo/Glimt’in Avrupa’daki yükselişini uzun uzun anlatıp, bu kulübe özellikle dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmiştik. 2021- 22 sezonunda çeyrek final, sonraki iki sezon son 16 turuna kalan Bodo/Glimt, bu yıl ise Lazio’yu eleyerek Avrupa Ligi’nde yarı finale yükseldi ve bu başarıya erişen ilk Norveç ekibi oldu. Bu kez rakipleri Tottenham olacak ve onlar için alınacak hiçbir sonuç artık sürpriz sayılmayacak. Toplam kadro değeri 43 milyon Euro, yıllık maaş bütçesi 20 milyon Euro olan, 50 bin kişilik bir şehrin takımı Bodo/Glimt, yılda 900 bin Euro ödediği teknik direktörü Kjetil Knutsen ile bir mucizeye daha imza atabilecek mi, hep birlikte göreceğiz.
Aradan geçen 1 aylık süreçte taraftarlar yaşananları unutmadı. Atletico taraftarlarının önemli bir grubu, oyuncunun çift dokunuş yapıp yapmadığını açıklığa kavuşturmak için resmi videoyla ilgili bir rapor hazırlanması yönünde Avrupa Adli Bilişim Laboratuvarı’na başvurdu.
ÇIKAN RAPORA GÖRE VIDEO ORJİNAL DEĞİL
Konuyu inceleyen uzmanlar Pedro Tubio ve Jose Luis Rivas’ın hazırladığı raporda varılan sonuçlar şu şekilde: “UEFA’nın sunduğu video, kameradan elde edilmiş orijinal bir video değil çünkü belirli bölgelerde görsel klonlama, görüntü diziliminde bazı değişiklikler ve ses içeriğinin tamamen yok olduğunu tespit ettik.”
Uzmanlardan Jose Luis Rivas konuyla ilgili bakın neler söylüyor; “Farklı noktaları analiz ettik. İlki, silinen meta verilerdi. Bu hiçbir şey ifade etmiyor çünkü internette yayınlanan bir dosyadaki videodan alınmış. Yani bu durumda önemli değil ama bize farklı kodlama türleri olduğunu söyleyen önemli bilgiler veriyor; düzenleme sistemlerinin kullandığı şey de bu. Bu nedenle dikkatli olmamızı söylüyor, düzenlenmiş bir video olabilir. Sonra entropiyi analiz ettik; bu, bilginin tutarlı ve işlenmiş olup olmadığını bilme gerçeğidir. Eğer bir düzensizlik yoksa veya tahmin edilebilirse. UEFA videosunda entropi yok ve bu garip bir şeylerin döndüğünün göstergesi, büyük ihtimalle düzenlenmiş.”
YANSITILAN ANLAR YALANDAN MI İBARET?
Peki, tüm bunlar sonucu değiştirecek mi? Uzmanların dediği gibi video montajlanarak yeniden mi düzenlenmiş? Sanırım tüm bu yaşananları değerlendirdikten sonra, teknoloji ile birlikte bizlere yansıtılan anların da birer yalandan ibaret olduğunu düşünmek hiç de garip olmayacak.
RONALDO HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ
Portekizli yıldız Cristiano Ronaldo, Suudi Arabistan’da 1000 gol barajını aşarak tarihe geçmek için gollerine devam ediyor. Saha içindeki başarısını saha dışına da yansıtan Ronaldo, CR7 markasını 850 milyon Euro’luk bir değere çıkardı. Kendi markasının yanı sıra otellerden medyaya kadar pek çok alanda yatırımları bulunuyor. Al Nassr’dan yılda 200 milyon Euro kazanırken, Nike, Tag Heuer ve Louis Vuitton gibi küresel markalarla yaptığı reklam sözleşmelerinden de 150 milyon Euro’nun üzerinde gelir elde ediyor. Dünya futbol tarihindeki en büyük pazarlama ikonuna dönüşen yıldız Cristiano Ronaldo ile ilgili detaylar bunlarla da sınırlı değil;
Fatih Tekke ile kadro olarak yenilenmese de oyun olarak yenilenmeye devam eden Trabzonspor için Rize maçı silkelenme açısından son derece önemliydi. Fenerbahçe karşısında alınan farklı mağlubiyete rağmen o maçın ardından toparlanma ve oyun olarak verdikleri reaksiyon son derece önemliydi. Trabzonspor’un artılarını eksilerini mutlaka konuşuruz ancak Zubkov gerçeğini konuşmadan olmaz. Trabzon’a gelir gelmez hem adaptasyon olarak hem de oyun olarak bu kadar kısa sürede katkı vermesi gelecek sezon adına en önemli artılardan biri. Nitekim dün Rize’de de maçı ilk 20 dakikalık bölümde attığı gollerle bitiren oyuncu oldu.
KIYMETLi MAÇLAR
Bu sezon Trabzonspor adına bitti ancak Fatih Tekke için gelecek sezonun kadro planlamasını yapması ve oyuncuları görmesi açısından kalan maçlar son derece kıymetli. Onun oyunundan esintileri görmek yerine 90 dakikanın tamamına yaydığı zaman daha keyifli bir Trabzonspor izleyeceğimiz de kesin.
Fatih Tekke’nin gelir gelmez oyuncularına “Birlikte yorulalım” çağrısı karşılığını bulmuş. Bordo mavili futbolcular, Başakşehir maçını bir kenara koyarsak, uzun zaman sonra ilk kez bu kadar yüksek tempoda bir maç oynadı. Sonuçtan bağımsız olarak ifade ediyoruz; Trabzonspor’da teknik direktör dokunuşunu fazlasıyla hissettiğimiz keyifli bir maç izledik. Malherio’nun sağ bek görevinin yanı sıra orta sahaya gelerek direnci artırmasını, sol bek Mustafa’nın geldiğinden bu yana ilk defa hücum bölgesinde etkin olmasını ve Serdar’ın savunmada Romelu ile mücadelesini bu dokunuşlardan birkaçı olarak söyleyebilirim.
ZAMANA iHTiYAÇLARI VAR
Golü yemesine rağmen takımın hemen reaksiyon vermesi, Göztepe’nin baskısını kırdığı anlarda rakip sahaya hızlı yerleşmesi Trabzon adına ilk yarının umut verici notlarıydı. İkinci bölümde ise hem rakip ceza alanında çoğalamadı hem de aynı tempoyu sürdüremedi bordo mavililer. Beraberlik tribünleri çok memnun etmese de Fatih Tekke’nin ve bu takımın zamana ihtiyacı olduğu bir gerçek.
İsim vermek istemiyorum, bugün televizyonlarda ve dijital platformlarda yorumculuk yapan bazı eski futbolcuların yabancı meslektaşlarından ne kadar geride olduklarını söylemek gerçekten acı verici. Ülke futbolunun geri kalmışlığı ve olmayan marka değeri bugün oyunu yorumlayanlarla eş değer. Örneğin İngiltere’de Gary Lineker, Thierry Henry, Jamie Carragher, Micah Richards, Rio Ferdinand, Gary Neville, Roy Keane ve Alan Shearer gibi unutulmaz futbolcular sahada bıraktıkları izleri ekrana da fazlasıyla yansıtmayı başarıyorlar. “Peki onlar neleri farklı yapıyor?..” İşte cevabı:
1- Oyun hakkındaki derin analizleri, karmaşık kavramları ilgi çekici benzetmelerle ifade ediyorlar. Mizahı keskin analizlerle harmanlayarak, izleyicilerle güçlü bağlar kuruyorlar. î
2- Geçmişten gelen güvenilirliklerini futbol sahalarında biriktirdikleri anekdotlarla zenginleştirerek, izleyicilere farklı bakış açıları ve oyun hakkında daha derin analizler sunuyorlar.
3- Mesleğe başlamadan önce pek çoğu profesyonel medya eğitimleri alıyor. Topluluk önünde konuşma, röportaj teknikleri ve atölye çalışmaları sayesinde etkili ve kendinden emin iletişim kurma yeteneklerini geliştiriyorlar.
4- Taktiklerin nüansları, oyuncu psikolojisi ve belirli liglerin dinamikleri üzerine ekstra çalışmalar yapıyorlar. Bu sayede oyunları eleştirel bir gözle izleme ve analitik becerilerini artırıyorlar.
FUTBOL AKADEMİSİ GİBİ
Gerçek şu ki yorumculuğa giden yollar oyuncuların küçük yaşlarda futbola akademilerden başlamasına benziyor. Bir anlamda yabancılık çekmeyecekleri bir yolculuk. Şunu net bir şekilde söylemekte fayda var; yarının en iyi futbol yorumcuları kramponlarını asmadan kendilerini bugünden hazırlayan oyunculardan çıkacak.
PSG EN BÜYÜK HAYALİNE İLK KEZ BU KADAR YAKIN
Trabzonspor'da göreve getirilen Fatih Tekke ilk sınavından başarıyla geçti. Elbette ilk maçtan Tekke hakkında değerlendirmek yapmak çok sağlıklı olmayacaktır. Takımla fazla zaman geçirmeden Başakşehir deplasmanına çıktı ve 3-0 kazandı. Saha kenarında bir an bile yerinde durmayan Tekke, jestleri ve mimikleriyle adeta bir orkestra şefini andırıyordu. Oyuncularına sürekli talimatlar vererek neler istediğini anlatıyordu. Ve tüm bu çabalar karşılıksız kalmadı.
ÖZ GÜVEN KAZANDIRDI
Beklentilerin altında kalan bir oyuna rağmen galibiyet çok önemliydi. Çünkü;
1-) Trabzonspor’un deplasmanda neredeyse 1 yıllık kazanamama serisine son verdi. Bir anlamda takımın üstündeki baskıyı kırdı.
2-) Bundan sonraki maçlarda kendine dair planlarını ve oyun şablonunu uygulatmak için öz güven kazandı.
3-) Bordo mavili taraftarlarda yarattığı heyecanı ilk maçtaki galibiyetle daha da üst seviyelere taşıdı. Bundan sonraki iç saha maçlarını bu destekle daha da coşkulu hale getirecektir.
Başta da belirttiğim gibi Fatih Tekke ilk maç özelinde eksikleri ve hataları da mutlaka değerlendirecektir. Oyunun ilk 25 dakikalık bölümünde rakibe verilen 3 net pozisyonu ve penaltıyı kurtaran Uğurcan’ın performansı galibiyette en önemli faktördü. Tribünlerdeki Fatih “Sultan” Tekke etkisini sahada da görmek için biraz daha beklemekte fayda var.