Deniz körfezle hâlâ buluşamadı!

DENİZBANK Türkiye’nin başarılı bankalarından biri. 1997’de özelleştirme ile Zorlu Grubu’nun oldu. 2006’da Belçikalı Dexia’ya, 2012’de ise Rus Sberbank’a satıldı.

Ruslar ise geçen yıl bankayı satmaya karar verdi. Mayıs ayında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bankalarından Emirates NBD’yle 3.2 milyar dolara anlaşma yapıldı. 

Türkiye Katar dışında diğer Körfez ülkeleri ile sorunlar yaşarken gündeme gelen satış açıklaması, bir çok kesim için sürpriz olmuştu.

Ankara ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında politik anlaşmazlıkların satış sürecini etkilememesi için Denizbank CEO’su Hakan Ateş’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Ankara’daki üst düzey bürokratlarla toplantılar yaptığını ise Reuters’in haberinden öğrenmiştik.

Yani siyasi sorunlar bir kenara bırakılarak satış gerçekleşti. Böylece Rusya’nın en büyük bankası Sberbank, yüzde 99.85 hissesine sahip olduğu Denizbank’ı 3.2 milyar dolar karşılığında Emirates NBD’ye sattı.

Satışın sonuçlanması için Türkiye’de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurumu ve Rekabet Kurumu ile Denizbank’ın faaliyet gösterdiği Almanya, Moskova olmak üzere 5 kurumdan onay çıkması gerekiyordu. Bu onaylar henüz çıkmadı.

Bu süreçte Türkiye’nin ABD ile gerilen ilişkileri ve yine tek desteğin Katar’dan gelmesi ise söylentileri körükledi. Bir süredir ekonomi çevrelerinde ‘Denizbank’ın satışı iptal mi edildi?’ sorusu dolaşıyordu.

SATIŞ KESİN

Konuya yakın çevrelere sordum. Satışın iptali söz konusu değil. Aksine hem alıcı BAE, hem de satıcı Sberbank satış konusunda kararlı. Bir an önce realize edilmesini bekliyorlar.

Yorumlara göre de “Türkiye’nin böyle sıkıntılı döneminde anlaşmaya göre faizleriyle birlikte 3.2 milyar doların çok üzerinde bir rakam oluşturan satış moral düzeltir.”

Gecikmenin nedeni kurumların bu konuda inisiyatif alamaması gibi görünüyor.

GÖKYİĞİT’İN ARTVİN ÇIKARMASI

Karadeniz’in yaylaları bugünlerde hem içerden hem dışardan gelen turistlerin gözdesi. Ancak çarpık yapılaşma en önemli tehditlerden biri. İmar barışı nedeniyle yaylalardan başvuranların sayısı 70 bini aşmış. Karadeniz gazetelerine göre yapılaşma imar barışının açıklanmasından sonra fırlamış.

Yaylalarda doğayı yok etmeden bir turizm ve imar stratejisi şart. Bu konuda yıllardır mücadele veren çok değerli bir işadamı var. Tekfen Holding Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit...

Kısa süre önce 93 yaşını kutlayan Gökyiğit, kurucusu olduğu Ali Nihat Gökyiğit Eğitim, Sağlık, Kültür, Sanat ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı-ANG Vakfı ev sahipliğinde memleketi Artvin’e üç günlük bir seyahat düzenledi.

Gökyiğit’in misafirleri arasında Tekfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Gigin ve grubun yönetim kurulu üyesi eşi Vahide Gigin, Hexagon Katı Atık Yönetim AŞ Kurucu ortak Jan Nahum ve eşi Neşe Nahum ile birlikte Bisse Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kefeli, Baltalı Gıda kurucusu Funda Baltalı ve İstanbul Büyükşehir Eski Başkanı Kadir Topbaş yer aldı.

Gökyiğit 20 yıldan bu yana sürdürülen kırsal kalkınma projelerini anlattı konuklarına. Artvin şehir merkezinin yanı sıra Borçka, Çamlıhemşin’i kapsayan gezinin ana üssü Camili Yaylası (Macahel Yaylası) oldu. Örnek bir proje uygulanan bir yayla Macahel.

Denizden 400 ile 2 bin 800 metre yüksekliğe kadar uzanan 6 köyden ve 800 haneden oluşuyor. UNESCO tarafından Türkiye’nin ilk ‘İnsan ve Biyosfer Rezervi’ ilan ettiği bir havza.

Bölgede 2009 yılından bu yana tarım ilaçları kullanılmıyor. ANG Vakfı, Camili Havzası’nda sayıları 150 bini bulan organik arıcılığın yanı sıra yöreye uygun turizmin öne çıkması için de uğraş veriyor.

Nihat Gökyiğit’in bölgeye yönelik önerileri ve uyarıları çok önemli:

“Doğa turları ve yürüyüş rotaları bölgenin geleneğine ve doğasına uygun turizm çeşididir. Yine yörede sağlık merkezlerinin yanı sıra ilginç bir iş sahası da bulunuyor. Borçka ladini, ince elyaflı olanının çalgı aletleri titreşim tablası olarak dünyanın en değerli ağacı olduğunu çok az kişi biliyor.”

Nihat Gökyiğit, Hayrettin Karaca ve bir avuç doğasever arkadaşının 1998’de köy imamının evinin altındaki bodrumda konaklayarak başlattıkları bu yolculuk, 93 yaşındaki ‘Yaprak Dede’nin binlerce seveni ile birlikte her geçen gün daha da kalabalıklaşan bir kitle ile sürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.

TÜRKERLER, İZMİR’E ENERJİ VE SAĞLIK ÜNİVERSİTESİ KURUYOR

İzmir’in gökdelenler semti Bayraklı’da hızla yükselen bir proje var; Mahall Bomonti. 400 milyon dolar bedelle inşa edilen proje Ankara’nın ünlü müteahhitlerinden Türkerler Holding’in sahibi Kazım Türker’e ait. Bayraklı Şehir Hastanesi’ne de 900 milyon dolar yatırım yapacak olan Türkerler, bu rakamlarla İzmir’in en büyük yatırımcılarından olacak. Kazım Türker, bu projelerin de verdiği enerji ile kentteki yatırımlarını çeşitlendirmek için harekete geçti.

Türker, kendisi gibi enerji alanında tanınan Mehmet Sepil’in üç yıldır başında bulunduğu Göztepe Spor Kulübü’nün sponsoru. Kazım Türker şimdi de Türkerler Sağlık Eğitim ve Sanat Vakfı kanalıyla enerji sahasında uzman bir üniversite kurmak için harekete geçti.

Türkerler Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarını yürüten ekibin başında, 10 yıl İzmir Ekonomi Üniversitesi kurucu rektörlüğünü yürüten, Türkerler Holding Genel Koordinatörü Prof. Dr. Atilla Sezgin bulunuyor.

Türkerler Üniversitesi, 7-8 bin öğrenci kapasiteli butik bir üniversite olacak. Türkiye’nin en büyük şehir hastanesi yatırımcısı Türkerler Holding, üniversitede sağlık alanını da önemseyecek.

BKM İZMİR’E AÇILIYOR

Türkerler’e ait Mahall Bomonti karma bir inşaat projesi.  İçinde konutların yanı sıra ofisler, alışveriş alanları ve otel hizmeti yer alacak.  Projede yer alan otelin işletmesini Marriot Grubu yapacak. Tekel’in tarihi binalarını restore ettiren holding, Doğuş Grubu ile İstanbul’un popüler mekanlarından Bomonti Ada’nın bir benzerini İzmir’e taşıyacak.  Mahall Bomonti’de sanat alanında da önemli bir yatırım daha gündemde. Daha önce Folkart’ta açılacağını öğrendiğim Yılmaz Erdoğan’ın kurucuları arasında bulunduğu Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) ile Türkerler arasında işbirliği görüşmeleri yapılıyormuş. Anlaşma gerçekleşirse BKM, Mahall Bomonti’nin sanat ve kültür aktivitelerini yönetecek. Erdoğan’ın önerisi ile 8 sinema bulunan projeye bir de açık hava sinema salonu ilave edilmiş. Türker açılan davalar nedeniyle projeye 5 yıl geç başlamış. Ancak yaratılan sanat ve kültür alanını, restore edilen tarihi binaları görünce İzmirlilerin titizlenmesine sevinmedim desem yalan olur!