İsmet Solak: Siyaset günlük iş değil ki!

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Anayasa Komisyonu toplantısını izledim... İlgi fazla olur diye, toplantı KİT Komisyonu salonuna alınmıştı. Doğru çıktı... Medyanın ilgisi de yoğundu. İlginç manzaralar vardı.

Komisyon Başkanı ANAP'lı Ertuğrul Yalçınbayır, bana eski partisi FP'yi özlüyormuş izlenimini verdi. Hayret ettim! İşin başından beri, Demirel'in yeniden aday olmasına karşı çıkması normaldi. Ama, Demirel'i iki yıl önce aday gösteren de partisinin lideriydi. Siyaset günü birlik iş değildi!

Komisyonda gizli oy yapılmasını niçin ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiğini kendisine bile anlatamadı. Maddelerin sıralanmasını bile yokuşa sürdü:

- Hukuku siyasallaştırmayacağız... Raporu 69. maddeden başlayarak 86 ve 101. maddeler şeklinde rapora alacağız.

O zaman, hukuk gözlüğü ile işe bakmalıydı. Hukuki açıdan, bu üç maddenin hangisinde Demirel vardı? Hiçbirinde... Demirel'in adaylığı, Anayasa'da 5+5 değişikliği yapılırsa gündeme gelecekti. Vıdı vıdı ile siyaset olmaz ki! Bu işin kuralı, usulü, teamülü var. Ya uyar yaparsın, ya uymaz gidersin!

Zaten komisyona da FP hákimdi. Bunu hissetmemek mümkün değildi!

DSP'liler susuyordu; sanki sıra nöbetine girmişlerdi. İzmir milletvekili Mehmet Özcan konuştu. O da liderine ters düştü:

- Kişiye özel Anayasa değişikliği padişahlıkta olur. 5+5 cumhurbaşkanı seçimlerinde krize neden olacaktır.

Buyrun bakalım... DSP'de, Uluç Gürkan'ın tek fire olduğu sanılıyordu!

ANAP'lılar karışmıyormuş gibi davranıyordu. Üye olmayan Rıfat Serdaroğlu ve Yaşar Topçu'nun gelmelerine ise kendileri kulp takıyordu:

- Demirel'in komisyondaki gözleri!

Hoppala... Peki, üye olmadıkları halde görüşmeleri yönlendirmeye çalışan FP'li Cemil Çiçek ve Nazlı Ilıcak için ne denecekti?

- Erbakan'ın gözleri...

Uymazdı... Benim tanıdığım Cemil Çiçek, davasını savunur, ama kişilerin hatalarını sırtında taşımazdı... Nazlı Ilıcak ise, bugüne dek kimin gözü ve sözü oldu ise, bir süre sonra şaşı baktığını cümle alem biliyordu.

Bizler, Kemal Ilıcak'ı tanırız. Çok severiz ve hálá rahmetle anarız. TGS yöneticisi olarak, her toplu iş sözleşmesinde kapısını çalardık ve elinde avucunda yokken bile çalışının hakkını fazlasıyla alırdık.

Aysel Halam'ın eşi rahmetli Hasan Güngör, ilk hamleler döneminde Tercüman Genel Müdürü idi. Beni Kemal Bey'e, eniştem tanıştırmıştı:

- Bu benim hanım tarafından en sevdiğim hısımımdır Kemal Bey!

Gazetecilik Enstitüsü'ne yeni girmiştim. 1963 yılı... Hasan Eniştem 1969 seçiminde AP İstanbul milletvekili seçilmişti. Cağaloğlu'nda matbaa ve bir yayınevi kurmuştu; Mayataş! Yeni İstanbul Gazetesi'nde çalışıyordum. Bana bir de ek iş bulmuştu... Türk-Film Gazetesi'nin mizanpajını yapıyordum. Çok iyi dosttuk. Bir gün, neden Tercüman'a dönmediğini sormuştum:

- Boş ver biraderim, demişti, Kemal Bey çok iyi insan, ama Nazlı Hanım her işe karışıyor. Gazetenin çizgisi saptı, korkarım zor düzelir.

12 Eylül döneminin yasaklı günlerinde, Demirel için, 'Bir Bilen' diyen Nazlı Ilıcak idi. Cesaretini alkışlıyorduk. Yasaklar sürerken, Demirel'e rağmen DYP'nin başına Mehmet Yazar'ın geçmesi için bayrak açmıştı. Şaşırmış kalmıştık. Gün geldi, kendisini Erbakan'ın sağ yanında görmeye başladık.

O artık, amansız bir ordu karşıtı idi. Merve Kavakçı'nın yanında türban belasını Meclis'e sokmaya çalışıyordu. Komisyonu izlerken dalıp gitmişim.

5+5 komisyondan geçti. Genel Kurul'dan da geçecek. Bu kesin... Demirel'in ikinci kez seçilmesi de kesin. Peki, neden bu kadar yıpratılmak istendi?

Sırf, siyaseti günlük iş sayanlar yüzünden!

Yazarın Tüm Yazıları