Birçok kenti ve bölgeyi kapsayan yoğun bir programdı. Programın tek boş günü de Çin'e ayak bastığımın ertesi günüydü.
Panda yetiştirme merkezinin bile yer aldığı bu yoğun programda belki de “atlanan” tek yer olan Tiananmen Meydanı'nı ve etrafını gezerek geçirmek istedim, bu boş günü.
Tiananmen Meydanı, dünyada tarihi, geçmişi ve önemi olan alanlardan birisi. 440 bin metrekare ile dünyanın en büyük dördüncü meydanı. Etrafında Yasak Şehir, Mao Mozolesi ve Çin Ulusal Müzesi var.
Tüm bunlara ulaşmak ise biraz zahmetli. Zira, tamamen "yayalaştırılmış" olan bu meydana girişler yalnızca alt geçitlerden yapılıyor.
Haliyle, 11 Eylül sonrası oluşturulan agresif dış politikanın da yeni bir anlayışla yeniden şekillendirilmesi gerekiyor.
İşte yeniden şekillendirilen ve aslında bir süredir uygulamasını gördüğümüz o dış politikayı dün Obama yaptığı konuşmayla kayıtlara geçirdi.
İlginç ve daha önemlisi ilk bakışta çok anlaşılmasa da Türkiye'yi yakından ilgilendiren noktalar vardı, bu konuşmada...
Satır aralarına bakıldığında, Türkiye’nin gerekli manevra değişikliğini yapmadığı sürece başını ağrıtacak bir sürecin başladığı görülüyor.
Aylardan Şubat'tı ve daha o dönemde gittiği her yerde tezahüratlarla karşılanıyordu, Poroşenko. İnsanlar önünü kesip, sarılmak, elini sıkmak için birbirleriyle yarışıyordu.
Herkesin gözünün Yulia Timoşenko ve ünlü boksör Vitali Kliçko'da olduğu bir dönemde sokakların ve Ukraynalıların açık ara en beğendiği muhalif liderdi.
Ve beklendiği gibi de seçimlerden zaferle çıktı. Poroşenko, milyarder bir iş adamı. Ancak son dönemde siyasetin oldukça içinde yer alan bir isim.
Daha önce dışişleri ve ticaret ile ekonomik kalkınma bakanlığı görevlerinde bulundu. 2012'de bağımsız milletvekili olarak parlamentoya girdi.
Malum, Soma'daki facia bir anda dünyanın gündemine oturdu.
Sadece olayın büyüklüğü değil, aynı zamanda dünyanın alışık olmadığı görüntülerle de...
Tüm bu ilgi yalnızca Türkiye'yi dünyada mercek altına koymakla kalmadı, aynı zamanda yabancı basının Türkiye'deki faaliyetlerinin de özellikle hükümet kanadı tarafından gündeme getirilmesine neden oldu.
GEZİ DÖNEMİNDE BAŞLADI
Aslında alışık olduğumuz bir durumdu, bu... Gezi Parkı eylemleri sürecinde çok benzerini görmüştük.
O dönemde yarı resmi haber ajansı Anadolu Ajansı, Gezi Parkı ve Taksim civarında görev yapan yabancı gazetecilerin fotoğraflarını servis etmişti.
Hükümete yakın bazı yayın organları da bazı yabancıları hedef göstermişti.
BBC Türkçe'nin bir muhabiri, sırf dinlediği birinden yaptığı alıntıyı twitter üzerinden paylaştığı için ajanlıkla suçlanmıştı. Hem de iktidar partisine mensup, seçilmiş bir kişi tarafından...
Mısır'da 1920'lerin sonunda Hasan el Benna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler, ya da Arapça adıyla İhvan-ı Müslimin, tarihinde yine zor bir dönemden geçiyor.
Mısır'da olanlar belli... Yaklaşık 50 yıl önce çekildikleri yeraltından Mübarek'in devrilme sürecinde çıktılar. Mısır'ın demokratik seçimle gelen ilk devlet başkanın kendilerinden olmasını başardılar.
Sonra, mutlak güç hırsına kapılınca askeri darbeyle iktidardan devrildiler. Düzenledikleri eylemler, katliama dönüştü. Yasaklandılar, birçok üyesi ve lideri tutuklandı. Son olarak yüzlerce Müslüman Kardeşler üyesine idam cezası verildi.
Ve başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada yaklaşık 2 milyon Müslüman Kardeşler üyesi, ağır darbeler alarak tarihte bir kez daha yerin altına girmek zorunda kaldı. Sadece Mısır'da değil, üstelik, güçlü olduğu diğer yerlerde de kan kaybediyor, bu İslami hareket.
Filistin'den... Birkaç gündür sürüyordu, bekleniyordu. Sonunda haber dün geldi: Zaten İsrail nedeniyle toprakları ikiye bölünmüş olan Filistin'de 2007'den bu yana süregelen siyasi bölünmüşlüğün çözümünde önemli bir adım atıldı.
Bu açıklamaya, yıllardır birbirlerini gördükleri yerde boğazlayacak gibi duran Filistinli farklı grupların gülen yüzlü kareleri eklendi.
Karenin solunda ılımlı bilinen, İsrail ile görüşmeler yapan ve Batı Şeria'yı kontrol eden El Fetih'in en önemli isimlerinden Azzam el Ahmed, sağında ise İsrail ile değil görüşmek, Yahudi devletinin varlığını dahi reddeden, Gazze'yi yöneten İslamcı Hamas yönetiminin lideri İsmail Haniye...
Yüzler gülüyor. Eller sıkılıyor. Filistinliler mutlu...
YILLAR SONRA TÜM BAYRAKLAR BİRARADA
Bu görüntüler beni zaman makinesine bindirip Kasım 2012’ye, Gazze’ye götürdü.
İsrail'in bir hafta süren "Savunma Sütunu" operasyonu sona ermiş, ateşkes imzalanmış, günler sonra Gazzeliler ilk kez hava karardıktan sonra özgürce sokağa çıkmış ve kutlama yapıyorlardı.
Bahsettiğim ülke Ukrayna.
Kasım ayından bu yana inanılmaz bir karmaşanın içinde. Halk; yoksulluktan, enflasyondan, işsizlikten, devlet başkanının tek adamlaşmasından ve yolsuzluklardan bıkmış durumda. Kasım ayında ayaklandı.
Aynı ayın son günü, özel harekat polislerinden oluşan Berkut, öğrencilerin kurduğu kampa saldırdı. Görüntüler infial yarattı. Yüzbinlerle başlayan eylemler, bir anda milyona ulaştı. Tansiyon ara ara düşse de, esas karmaşa geçen hafta yaşandı. Eylemcilerin, toplandıkları Bağımsızlık Meydanı’ndan birkaç yüz metre ötedeki parlamento, devlet başkanlığı ve başbakanlık gibi binalara yürüyüşe geçmesiyle polis de gerçek mermi kullandı...
İki günde 80’e yakın kişi hayatını kaybetti.
KIYAMET FİLMİ SETİ GİBİİşte en büyük katliamın yaşandığı, Bağımsızlık Meydanı, yani Maidan’ın morga döndüğü o günün akşamında Kiev’e vardık, foto muhabiri arkadaşım Levent Kulu ile birlikte. Karşılaştığımız şehir, bir ‘kıyamet günü’ filminin seti gibiydi. Havaalanını kente bağlayan geniş otobanda bizi götüren taksi dışında belki 5-10 araç daha vardı. Şehir merkezi ise tamamen terk edilmiş gibiydi. Yollar boş, sokaklarda araba yok, restoranlar, dükkanlar kapalı...
TERK EDİLMİŞ KENTResmen sokağa çıkma yasağı ilan edilmemişti. Ancak hükümet, ‘zorunlu kalmadıkça sokağa çıkmayın’ çağrısı yapmıştı. Otel çalışanları, eşyaları bırakıp Maidan’a gitmek üzereyken ısrarla uyardı: “Gitmeyin, çok tehlikeli, çıkmayın dışarı.”
Halkın korku içinde beklediği o saatlerde, bir yanda hükümet ile muhalifler AB arabuluculuğunda görüşüyor, diğer yanda ise ordunun Maidan’ı boşaltmak için büyük ve kanlı bir operasyona hazırlandığı haberleri geliyordu.
Tüm uyarılara rağmen otelden çıktık, Maidan’a ulaşan yolda köşeyi döndüğümüzde ise bambaşka bir görüntüyle karşılaştık. ‘Kıyamet günü’ konseptli film devam ediyordu ancak set tamamen değişmişti. Otomobil lastikleri, kum dolu torbalarla kurulmuş barikatlar, ellerinde sopa, üstlerinde çelik yelek ve kamuflaj kıyafetleriyle dolaşann eylemciler, ara ara hep bir ağızdan atılan sloganlar; “Yaşa Ukrayna, Kahramanlar çok yaşa.”
Malum, Rusya'nın şirin kayak beldesi Soçi'de bugün Kış Olimpiyatları başlıyor. Ülke olarak kış sporlarına çok meraklı olmadığımızdan Kış Olimpiyatları da genellikle bizde biraz karambole gider. Bu nedenden olsa gerek Soçi 2014 de sportif karakterinden çok tuhaf tuvaletleri ve öncesinde sıkça gündeme gelen potansiyel terör saldırılarıyla haber olabildi. Oysa, bu olimpiyat organizasyonundaki tuhaflıklar ve ilginçlikler bunlarla sınırlı değil. Misal, Rusya ile ABD arasında Suriye ve eski CIA ajanı Edward Snowden gibi konular nedeniyle yaşanan gerilimlere şimdi de "yoğurt krizi" eklendi.
CHOBANI'LER HAVAALANINDA KALDI
NYTimes'ın bu hafta yayınladığı bir habere göre, Soçi'de bulunan ABD Olimpiyat ekibine gönderilmek üzere 5,000 kutu yoğurt hazırlandı. Bu yoğurtlar, ABD'ye yaşayan başarılı Türk işadamı Hamdi Ulukaya'nın kurduğu Chobani tarafından üretildi. Ancak, Rusya, bunların ülkeye girişine izin vermiyor. Bu 5,000 kutu yoğurt şu anda New York'taki Newark Havaalanı'nın soğuk hava deposunda tutuluyor. Ruslar, süt ürünleri için ABD'nin gerekli belgeleri vermediği görüşünde. ABD'liler ise Rusların, protein açısından zengin bu gıdayı almayarak, sporcuları vurmaya çalıştığını düşünüyor. İş o kadar büyüdü ki, Beyaz Saray bizzat devreye girdi. Bir senatör de Rusya'nın Washington büyükelçisine "yoğurtların özgür bırakılmasını isteyen" bir mektup yazdı.
Olimpiyatlar bugün başlıyor ama kriz hala çözülebilmiş değil.
30 MİLYAR DOLAR NEREYE GİTTİ
Bu olay bile dünyanın en pahalı olimpiyatları olma unvanını elinde tutan Soçi 2014'ün bir turnuvadan çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. En pahalı Olimpiyat, zira Soçi'ye olimpiyatlar için yapılan yatırımlar 51 milyar doları buldu. Öngörülen bütçe ise yalnızca 12 milyar dolardı. Bu maliyetin en büyük kalemini ise buz pateni ve konaklama tesislerinin yer aldığı sahildeki bölge ile dağ sporları müsabakalarının yapılacağı Krasnaya Polyana arasında inşa edilen 8.6 milyar dolarlık otoban oluşturuyor.
Rus muhalifler, Olimpiyatlar için harcanan bu rekor paranın önemli bir bölümünün yolsuzluklara gittiğini iddia ediyor. Devlet Başkanı Vladimir Putin'e muhalif Solidarnost, yani Dayanışma Hareketi'nin önde gelen liderleri Leonid Martynyuk ve Boris Nemtsov, harcanan 50 milyar doların 30 milyar dolarının nereye gittiğinin tespit edilemediğini öne sürüyor.
'ALTIN VE HAVYARLA KAPLAYAYDINIZ KEŞKE'