Paylaş
Ben çok şanslı bir çocuktum, gözlerimi yumduğum zaman olmasını istediğim her şeyin yavaş yavaş gerçekleştiğini görürdüm... Ben hep çok meşgul bir çocuktum. Beni en çok hayallerim meşgul ederdi.
Annem dolabımı yerleştirmem gerektiğini söylediğinde, hemen bir tiyatronun kostümcüsü olur, bütün oyuncuların kıyafetlerini yerleştirdiğimi düşleyerek dolabımı toplayıverirdim. Üstelik çok da zevkli olurdu. Sofrayı hazırlamam gerektiğinde, dünyanın en önemli restoranının şef garsonu olur, büyük bir zekle masayı hazırlardım. Ders çalışmam gerektiğinde, ki en sık olan buydu, kendimi her şeyi bilmesi gereken bir profesörün yerine koyar, öğrencilerimin bütün sorularına cevap verebilmek için hiç sıkılmadan sabahlara kadar okur dururdum. Ve en önemlisi yaptığım işe sonuna kadar inanırdım. O iş gerçekleşene kadar da hiç peşini bırakmazdım. Sanki eskiden öyleydim de şimdi değiştim mi: HAYIR. Hala, bütün hayatı bir oyun gibi görüyorum. Ve hep hayallerimin peşindeyim. Bütün tırtılları da bu oyuna davet ediyorum. Gelin yaptığımız her işten çok keyif alalım. Hep çok güçlü olalım. Çünkü bir çocuğun, bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır:
1) Nedensiz yere mutlu olmak.
2) Her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak.
3) Elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak.
Bu son üç madde benim çok severek okuduğum yazarlardan birine, Paulo Coelho’ya ait.
Bayram sevincimiz hiç bitmesin
Bir haftadır Milli Egemenlik haftası kutlanıyor. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da, bu yıl şenliklerle, törenlerle kutladık. Sizden bir sürü mektup aldım. Sevinç dolu, mutluluk dolu mektuplar... Hepsini bu köşeye sığdırmam imkansız. Ama okuduğum bütün mektuplarda ortak bir dileğiniz olduğunu gördüm. Hepiniz diyorsunuz ki: Her günü bayram gibi yaşayalım. Her gün bize iyi davranılsın. İsteklerimize kulak verilsin. Size çok hak veriyorum. Ama bunu sağlamak da yine sizin elinizde. Eğer haklarınızı aramayı bilir, isteklerinizi dinletir ve en önemlisi kendinizi önemli hissederseniz, bütün istekleriniz gerçekleşecek, inanın bana. Zaten bu tam biz tırtıllara uygun bir davranış olur değil mi?
Haydi tırtıllar fotoğraf çekmeye
Bu yıl ikincisi düzenlenen Kodak fotoğraf yarışmasında, biz tırtıllara özel bir kategori de varmış. Cheetos Çocuk Fotoğrafçılar kategorisi. Yarışmanın konusu konuşan fotoğraflarmış. Katılmak ise çok basit. Duygu ve düşüncelerizi anlatan bir fotoğraf çekiyorsunuz ve fotoğraf evine yolluyorsunuz. Yarışmada dereceye girenlere bir sürü sürpriz armağan varmış. Ayrıntılı bilgi www.kodak.com.tr adresinde.
Şu haberleri bir anlasak
İnci ablacığım, ben Gürhan Dehmen. Aydın’da oturuyorum. İlkokul beşinci sınıfa gidiyorum. Hani sen diyorsun ya, etrafımızda olan bitene sessiz kalmayalım, fikirlerimizi söyleyelim diye. İşte benim en çok yapmayı istediğim şey de bu. Ama ülkemizdeki bazı meseleleri bir türlü tam olarak anlayamıyorum. Arkadaşlarımla konuşuyorum, onlar da bir şeyler duyuyor ama olayları tam olarak bilmiyorlar. Hepimiz düşündük, keşke olayları bizim anlayacağımız gibi anlatan haber bültenleri olsa... Yani şu Kıbrıs sorununu, neden iş bulmanın bu kadar zor olduğunu, her şeyin neden bu kadar pahalı olduğunu, neden Meclis’te kavgalar olduğunu iyice anlamak istiyorum. TELEVİZYONDA HER ŞEYİ BİZİM ANLAYACAĞIMIZ GİBİ ANLATAN HABERLER OLSUN İSTİYORUZ.
SYLVIO'NUN KÖŞESİ
İnci’yle parka çıktığımızda erkekler bana sinir oluyor
Bu yıl hatırladığım en güzel 23 Nisan’ı kutladım. O sabah anneannem beni erkenden parka götürdü. Parkın tam yanı da Nilüfer Hatun ilköğretim Okulu. Okuldaki töreni büyük bir zevkle izledim. Hepiniz pırıl pırıl giyinmiş gelmişsiniz, ne de güzel şiirler okudunuz. Bando takımının gösterisi de bir harikaydı doğrusu.
Sonra ne yaptım biliyor musunuz... Gidip İnci’ye güzel bir çiçek aldım. Eve gelip boynuna sarıldım ve bayramını kutladım. Çok sevindi, gözleri doldu. Sonra beraber Kanal D Çocuk Kulübü’nün düzenlediği şenliğe katıldık. Nasıl güzeldi anlatamam. Yani ben, çok ama çok keyifli bir hafta geçirdim.
***
Havalar da ısınmaya başladı ya, biz sürekli İnci ile yürüyüşlere gidiyoruz. Buna bayılıyorum. Bir sürü yeni arkadaşım oldu. Bir de Finona isminde bir kız arkadaşım var. Aramızda kalsın, onu görünce çok heyecanlanıyorum. Aramız çok iyi. Tabii benim gazetede yazıyor olmam onu çok etkiliyor.
Aslında o kadar güzel bir kızın benimle bu kadar ilgilenmesini de İnci’ye borçluyum. Çünkü artık ben de onun gibi bir sürü kitap okuyorum. O zaman daha güzel cümleler kurup, yeni kelimeler öğreniyorum. Kendimi daha iyi ifade edebiliyorum. Bir görseniz parkta herkes etrafımda beni dinliyor. Çok popüler oldum. Yalnız bir tehlike var. Güçlü kuvvetli, yakışıklı, iyi vücutlu erkekler bana sinir oluyor. Dün gelip bana biraz hırladılar. Sonra ne konuştuğumuzu dinlediler ve sanırım kendi aralarında bir şeylere karar verdiler. E göreceğiz bakalım planları neymiş?
***
Bu aralar İnci ile aram çok iyi. Birbirimize hiç karışmıyoruz. O zaten ordan oraya koşturup duruyor. Mektuplarınızdan benim hikaye tamamlama oyunumu çok sevdiğinizi anladım. Haftaya size güzel bir hikaye hazırlayacağım, en heyecanlı yerinde de bırakacağım ki siz tamamlayın...
Geçen hafta ‘Şeker Portakalı’nı okumuştum. Onu herhalde bilmeyeniniz yoktur. Okumadıysanız mutlaka okuyun. Aynı yazarın (Jose Mauro de Vasconcelos) bir başka kitabını daha aldım. Kitabın adı, ‘Hayatın O Güzel Şarkısı’. Tam bize göre.
Şöyle başlıyor: ‘Bir zamanlar ülkenin birinde kocaman bir çiftlik varmış. Güneşin parladığı yemyeşil kırlarda yarış atları yetiştirilirmiş. Ormanlarda minik kuşlar özgürce şakımayı öğrenmeye çalışırmış. Gölün sularında süs balıkları üretilirmiş. Çiftlikte her şey çok güzelmiş. AMA İNSANLAR...’
***
Bence devamını mutlaka okuyun. Ben bir solukta bitirdim. İnsanların bizlere karşı ne kadar acımasız olduğunu anlatan nefis bir öykü. Yarın parkta Finona’ya anlatacağım. Biraz zaman geçsin, onun bir fotoğrafını isteyip size göstereceğim. Eminim, niye onu bu kadar düşündüğümü anlayacaksınız.
Bana yazın olur mu
İnci Türkay / Kelebek - Hürriyet Medya Towers. Güneşli 34212 - İSTANBUL Faks: 0212 677 04 35
Paylaş