GEREK Başbakan’dan gerek Dışişleri Bakanı’ndan son günlerde Kıbrıs konusunda esneklik işaretleri geliyor.Tabii Kıbrıs bağlamında esneklik demek, Güney Kıbrıs’ın referandumda reddettiği Annan Planı metninde bir ölçüde ayarlamalar yapılmasına kapıyı açık bırakmak demek. İyi de, bizim önerebileceğimiz değişiklikler herhalde son derece sınırlı olacak. Papadopulos ise planın bütün temel parametrelerini sorguluyor ve köklü değişiklikler istediğini gizlemiyor.Papadopulos’un taleplerinin bir kısmı yöntemsel. Örneğin, geçen sefer olduğu gibi çözüm üzerinde tarafların tam mutabakatı sağlanmadan referandum yapılmasına karşı çıkıyor. Bu itirazını reddetmemiz için bir neden yok. Geçen sefer Annan Planı’nda anlaşmaya varılamayan konularda boşlukların BM Genel Sekreter tarafından doldurulması genellikle Türkiye ve KKTC’nin lehine olmuştu. Fakat bir daha referanduma gidilecekse bu yöntem bizim için ters tepebilir.Diğer yandan varılan anlaşmanın iki tarafın liderlerince imzalanmaması da bir handikap oluşturmuştu. Gerek Kuzey’de gerek Güney’de cumhurbaşkanlarının referandumda aleyhte oy verilmesi için canla başla çalışmaları gibi ibret verici bir durumla karşılaşmıştık.* * *Güney Kıbrıs liderinin Annan Planı’nın özüne ilişkin itirazları, olabileceği kadar kapsamlı. Güvenlik alanında Garanti ve İttifak antlaşmalarını yeni duruma uyarlayan protokollere karşı çıkıyor.Hatırlanacağı gibi, Annan Planı üzerinde Türkiye’de yapılan tartışmalarda bu protokoller yerden yere vurulmuş ve bunların 1960 antlaşmalarındaki haklarımızı kısıtladığı, hatta iptal ettiği ileri sürülmüştü.Papadopulos tam aksini düşünüyor. Ona göre protokoller, antlaşmaların çok ötesinde Türkiye’ye haklar tanıyor. Garanti Antlaşması hakkındaki protokolün yalnızca ‘Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (BKC) değil, aynı zamanda Türk ve Rum kurucu devletlerin de anayasal düzenlerini garanti etmesini kabul etmiyor.* * *Türkiye’nin bu suretle nazari olarak Rum kurucu devletinin içişlerine de karışabileceğini; fakat asıl tehlikenin Türk kurucu devleti üzerindeki vesayetinin devamından kaynaklanacağını düşünüyor.Papadopulos’un İttifak Antlaşması’na ilişkin protokole de itirazı var. En fazla üstünde durduğu nokta, Türkiye’ye AB’ye üye olduktan sonra dahi Kuzey Kıbrıs’ta asker bulundurmak hakkının tanınması. BKC’nin Türkiye’nin rızası olmadan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’na katılmasını önleyen hükümden de rahatsız. Ayrıca Annan Planı’nın uygulanmasını izlemek üzere BM Barış Gücü’ne verilen izleme misyonunu yeterli bulmuyor, daha geniş bir uluslararası kuvvetin, tercihen bir AB kuvvetinin Ada’da konuşlandırılmasını istiyor.Annan Planı’na ekli kıta sahanlığıyla ilgili kanunun Kıbrıs’ın kendi deniz kaynaklarından yararlanmasını engellediğini iddia ediyor. ’Türkiye’nin dayattığı sivil havacılık ortak siyaseti’nin, Kıbrıs’ı hava sahasını yönetmek hakkından mahrum bırakacağına inanıyor.* * *Bütün bu itirazlar geniş anlamda güvenlik konularıyla ilgili. Papadopulos yeni kurulacak devletin anayasal ve idari yapılanması hakkında Annan Planı’nda öngörülen düzenlemeleri de değiştirmek peşinde.Taşınmazlar konusundaki hükümleri adaletsiz buluyor. Demek oluyor ki Annan Planı üzerinde kaçınılmaz olarak girişilecek yeni müzakereler son derece çetin olacak ve Güney Kıbrıs bu müzakerelerde artık AB üyesi olmanın avantajından sonuna kadar istifade etmek isteyecek.Biz bu denklemi nasıl daha dengeli hale getirebiliriz?.. Bu konuyu daha sonraki bir yazımda ele alacağım.