İlhan Söyler

Renkliler ve renksizler

1 Ekim 2013
Süper Lig'de bir hafta daha geride kaldı.

Bazı maçları izlerken tat aldık, bazılarında keyif alamadık.
Bursaspor-Akhisar maçı da bunlardan biriydi.
Bursaspor'da geçmiş yılların futbolundan eser yok. Ama daha erken, Daum belki bu takımı yukarılara taşır.
Bakalım Süper Lig'in 6. haftasında renkliler ve renksizler formalarını kimler taşıdı...

RENKLİLER:
Caner (Fenerbahçe): Adeta duraklarda durmama kararı almış bir hızlı tren gibi... Hiçbir istasyonda durma niyeti yok. Gençlerbirliği karşısında o kadar futbolcu arasında tek heyecan veren kişi oldu.

Yazının Devamını Oku

24 ayar burma bilezik

29 Eylül 2013
Sev ama nefret etme..

er zaman tribünleri dolduran Galatasaray taraftarı bu kez fire verdi. Evet... Tercihler bazen hislerle yapılabilir, sayın başkan da bunu yapmış olabilir, sevgili taraftarlar da.. Ama unutulmaması gereken, profesyonel yaklşımlardır.
Fatih Terim için de Galatasaray denildiği zaman önce kulübü ve profesyonel değerleri gelecektir zaten.
Terim’in, Galatasaray üzerindeki etkisi apaçık ortada... Kendi yetiştirdiği Ümit Davala ve Hasan Şaş ile gözle görülemeyen manyetik iletişimi devam ediyor..
Galatasaray, ayarı 24 olan bir altın bulmuş, adı Bruma...
Sabit futbolu sevmeyen, koşan, adamı çabuk geçen, patlaması güçlü tam bir futbolcu... Ama önemli bir eksiği var. Pozisyona girdiğinde son vuruşları dengeli yapamıyor. Onu da yaparsa dört dörtlük bir oyuncu olacak.
Dün akşam Sneijder ve Burak iki büyük hayal kırıklığıydı.
Özellikle Burak ve diğer hücum oyuncuları o kadar gol kaçırma hakkını kendilerinde nasıl görebiliyor, merak ettim. Galatasaray’ın puan kaybının temel nedeni bu gol pozisyonlarındaki beceriksizlikti.

Yazının Devamını Oku

Renkliler, renksizler

24 Eylül 2013
Yaz bitti, sonbahar geldi... Takımlarda da sonbahar gibi yapraklar dökülmeye başladı...

Daha sezon başı olmasına rağmen, futbola resmen darbe vuruldu... Beşiktaş, Galatasaray maçında taraftarların sahaya inmesi geçtiğimiz sezonun benzeri bir sezonun yaşanacağının işaretleri idi.

Fatih Terim'in kenardan gelip sahanın içine girerek, hakemlere kadar inmesi de bunun bir diğer göstergesi oldu. Bunlar oldu, yine benze şeyler olacak ve bu ligler devam edecek. Bu hafta takımların bazıları, atağa kalktı, bazılarıda geri vitese taktı. Peki kimler renk verdi, kimler renksiz kaldı...

Caner (F.bahçe): Bazı oyuncular gittikçe batağa saplanır, bazıları pistte daha da hızlanmaya... İşte Caner. hırsını hiç bir zaman kaybetmek istemeyen bir oyuncu. Milli takımda ve Fenerbahçe'nin şu anda en formda futbolcusu. Bu hafta da gollerin asistlerini yaptı ve defansif grevlerini de hiç eksitmedi.

Kuyt (F.Bahçe): "Hakemin bitiş düdüğü çalana kadar oynayacağım kadar oynarım. Oksijeni harcarım, maç sonrasında evimde geri dönüştürürüm" diyen, her eve lazım olan bir oyuncu.

Drogba (G.Saray): Her oyuncu para kazanmasını bilir, kazanamadığı bazı şeyler vardır. İnsanlık. İşte bu tarife uyan biri var. o da Drogba.. Kazanmak, inanmak, işine sahip çıkmak, takım oyununa uymak... Bunlar belki de onun hakında söyleyebileceklerimizin yarısı bile değil. Ama bir Drogba daha gelmez dünyaya... Galatasaray'ın kurtarıcısı, diğer takımların korkulu rüyası haline geldi.

Yazının Devamını Oku

Drogba olmasaydı...

23 Eylül 2013
GALATASARAY, “Nasıl kazandı?” sorusunun iki yanıtı var: İlki açık:

- Elbette Didier Drogba sayesinde.
G.Saray ilk yarıda uzun topları Drogba’ya indirerek, gol aradı. Ama Escude ve Sivok bu oyuncuyu sıkı bir markaja aldı. Hatta Drogba ile uğraştıkları için sık sık Burak’ı bile unuttular. Burak iki kez kaleci ile karşı karşıya geldi ama Tolga’yı geçemedi. Drogba için son söz:
- Herkesin örnek alması gereken bir golcü, futbolcu, profesyonel ve insan...

BEŞİKTAŞ UNUTTU

G.SARAY “Nasıl kazandı?” sorusunun ikinci yanıtı da açık; - Beşiktaş sayesinde...
Beşiktaş’ı zirveye taşıyan özellik, mücadelesiydi. Dün ilk yarı boyunca bunu gördük. Ama ikinci yarıda, ilk yarıdaki Galatasaray’a özenen bir Beşiktaş vardı. Koşmadan , mücadele etmeden kazanacaklarını düşündüler ve tabii ki kaybettiler.

EN AĞIR CEZA

DÜN gece bir festival havasında başladı. Ama “Kara bir gece” olarak bitti. Bu tabloyu yaratanlar, futbola, futbolun mucizeler yaratacağına inanmayanlardır. Bunlara en ağır ceza verilmeli. Hem de unutamayacakları türden bir ceza... Yeter artık!

Yazının Devamını Oku

Böyle savunma olmaz olsun!

18 Eylül 2013
REAL Madrid gibi bir takımı, abluka altına al... Gol yollarını bul...

Atman gereken golleri sen ye... Orta saha oyuncuları Selçuk, Melo, Sneijder’a o bölgeyi huni gibi kullan... Rakip oyuncuları pas hatasına zorla... Ve oyunu kopart. Real Madrid gibi bir takımın, hücum adamlarını kilitle... Merkez savunma ortasında Dany ve Chedjou uzun süre rahatsız edilmeden oynadılar. Ama olan bir oldu, tam oldu...
İlk golün geldiği ana kadar işler öyle güzel gidiyordu ki... Sağ ve sol kanatlar iyi çalışırken, Galatasaray adına golün geleceğinin sinyalleri vardı. Ama gol tam tersine Real’den geldi. Tüm güzellikler, 35 dakika sürdü... Yazık.

6 şiddetinde deprem

BİR de Allah’tan Ronaldo tam gününde değildi! Galatasaray defansının hataları yüzünden attı golleri... Bu durum çok düşündürücü. Peki şimdi ne olacak? Bu kadar gol yiyen bir savunma, olmaz olsun. Defans oyuncuları arasında diyalog yoktu. Mesafe ayarı yoktu. Kenar oyuncuları ile bağlantı sıfırdı.
‘Adam kaçırma’ şampiyonu oldular! Bundan sonra yapılması gereken ancak yarına bakmak... Arızalara çok mesai gerekiyor. Çünkü Galatasaray bu yolda beklemediği 6 şiddetinde bir darbe aldı.
Bu hasarı sigorta şirketi değil, Galatasaray’ın kendisi ödeyecek. Bu kötü tablonun faturasını ilk önce defansa kesmek gerek...

MAÇIN İYİSİ

Real Madrid hücum hattı galibiyete odaklıydı.

Yazının Devamını Oku

Takımın beyni olmayınca

14 Eylül 2013
Muslera, Sneijder, Selçuk yok...

Ne olursa olsun, neden yok? Real Madrid maçını düşündü Terim. Ama ya Antalya ne olacaktı? Galatasaray, Sneijder ve Selçuk’un yokluğunda Antalya kalesine nereden gidecekti? Tabii ki kenardan Amrabat ile... Önce sol kulvardan arkasına Hakan Balta’yı da takınca, daha sonra sağ taraftan emniyet şeridini kullanarak rakip kaleye gitmeye çalıştı Faslı. Ama bu pozisyonları da Burak hedefe götüremedi.
Peki beyin takımı çalıştı mı? Ne Engin, ne Emre Çolak orta sahada bu görevi yapamadı. İkisi de şaşkın bakkal gibiydiler. Engin’e bir iki lafım var:
“Tanrı sana Türk futbolunun amiral gemisinde görev vermiş. Ama sen hala olduğun yerdesin. Zaman gelince bu gemiyi çok arayacaksın ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak.”
G.Saray’da dün akşam neler doğru değildi?1) En başta kritik anlarda oyuna damgasını vuracak oyuncu yoktu.
2) Hayal gücü ve sezgiler yeterli değildi.
3) Ortak heyecanları kaybolmuştu.
4) Futbolun gereğini hayata geçirmek için çaba gösteren bir tek oyuncu yoktu.

Yazının Devamını Oku

Tercih Ay Yıldız olmalı

12 Eylül 2013
TEMCİT pilavına dönen Ünal Aysal-Fatih Terim-Milli Takım konusu, iyice çıkmaza girdi.

Bu durum da spor kanallarına epey malzeme verdi. Herkes televizyonlarda ayrı telden çalıp, ağzına bu konuyu dolamaya, reyting elde etmek amacıyla çabalamaya başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gençliğinde birlikte top koşturduğu Fenerbahçeli Nevruz Şerif, yaptığımız söyleşide bana, “Başbakanımız, işleri hayli yoğun olduğu için futbola zaman ayıramıyordu. Ancak fırsatını bulunca Fatih Terim’de karar kıldığını ilan etti” dedi.
Ve bu en doğru tercihti. Çünkü Fatih Terim, bu işi bitirecek, milli takımı sonuca ulaştıracak belki de tek kişiydi. Ay yıldızlılar, Andorra ve Romanya karşısında aldığı sonuçlar bir kenara bırakılırsa, bugüne kadar akla gelmeyen bir felsefe ile oynadılar. Fatih Terim, rakiplerin oyuna hakimiyetini sıfıra indirdi.

STRES ALTINA GiRMESiN

FEDERASYONUN bu görev modelini oluştururken geçtiği süreç ise şu oldu, “Doğru şahıs, geç de olsa, doğru yerde...”
Terim, oyunu öyle bir okumuş, analizi öyle bir yapmıştı ki, özellikle Andorra’dan güçlü olan Romanya’yı kilitledi. Şimdi “Bundan sonra neler olacak” sorusuna cevap arayalım. Bana göre Fatih Terim’in her şeyi bırakıp milli takımın başına geçmesi, 3-4 yılını burada geçirip, ‘ikinci baharını’ bitirmesi lazım. G.Saray’da kalırsa Terim, her hafta başka bir sahada, farklı deplasmanlarda boy gösterecek. Ve hem çeşitli sözler hem de stres altında kalacak.

GEREKİRSE BAŞKAN DA OLUR!

TERİM, G.Saray’la arka arkaya şampiyonluklar kazanıp, UEFA Kupası’nı kaldırdığında liderlik örneği göstermişti, ben de oradaydım. Bir sezon başı kampında kendisiyle başbaşa yaptığımız sohbette bana, “Baboş (Arkadaş demek), bugüne kadar futbol adına çok şeyi başardım. Geride sadece kulüp ve federasyon başkanlığı kaldı” deyip gülümsemişti.

Yazının Devamını Oku

Meyve vermeyen ağaç

31 Ağustos 2013
Hafta sonlarında, kimi sinemaya, kimi tiyatroya, kimi beğendiği bir sanatçının sesini dinlemeye gider.

Kimileri de hiç bitmeyen hastalığı olan futbolu izlemek için cebinden para verip, uzun bir yola çıkar. Futbolcuların her hareketinde heyecan duyup, stres atmak, kazanma duygularını statlarda yaşamak isterler... Şimdi sorsam oyunun birinci bölümünde heyecan duydunuz mu diye? Cevabı belli: Ne gezer...
Eskişehir deplasmanındaki Galatasaray’ın makine dairesini ele alırsak, Selçuk, Melo, Engin ve Sneijder gibi takımı rakip kaleye taşıyan futbolcular sahada yoktu. Ben onu bunu bilmem ama Selçuk biraz saha içinde “buruk”... Bugüne kadar kazanılan her duran top onun himayesindeydi. Maç içinde öyle bir sahne oldu ki, Selçuk kazanılan bir serbest atışın mesafesi uzak olmasına rağmen Drogba’nın kullanmasına bir hayli içerledi. Oyunun genel görüntrüsü ise, “meyve vermeyen ağaç” gibiydi...

Çabukluk telaşa dönüşünceBenim bildiğim Terim, ilk yarının bitiminden sonra iki oyuncuyu oyundan almazdı. Ama Engin ve Burak’ı alıp, Amrabat ve Sabri’yi sahaya sürdü. Çünkü Engin görevi olan, hücum adamlarına yapacağı servis yerine topu ezip durdu. Ya Burak ne yaptı? İki veya üç kez topla buluşurken hepsinde de hatalıydı...
İkinci yarıda Burak çıkınca, Drogba kendisine geniş alanlar buldu. Hele bir vuruşu var ki, direği sallladı. Eskişehir adına ise, en tehlikeli pozisyonlara giren Necati oldu ama Muslera yerini iyi almıştı. G.Saray ne zaman futbol oynamaya başladı, son 25 dakika. Demek oluyor ki, bu da fizik gücü sezon başlarında olmasına rağmen kendileri için bir kazanç...
Eskişehirspor genç bir ekip ama onlarda çabukluğu telaşa dönüştürdüler. Kim ne derse desin, bana göre bu kadro istenilen futbolu ile bugüne kadar tatminkar değil.

Maçın iyisi: G.Saray sol bek ararken, bir anda dirilen Hakan Balta.

Maçın kötüsü:

Yazının Devamını Oku