Paylaş
PEN Yazarlar Derneği de her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde bir Şiir Ödülü vermeye başladı. Bu yıl yeni kitabı Rüya Şiirleri ile ödülün sahibi şiirimizin büyük ustası Hilmi Yavuz oldu.
Daha önce Ataol Behramoğlu, Kemal Özer, Özdemir İnce, Sait Maden, Sennur Sezer, Eray Canberk, Refik Durbaş, Afşar Timuçin, Güven Turan, Egemen Berköz, Cengiz Bektaş, Süreyya Berfe, Ahmet Telli, Erdal Alova, Türkan İldeniz, Barış Pirhasan ve Enis Batur’a takdim edilen ödülün bu yıl Hilmi Yavuz’a verilme gerekçesini PEN Yazarlar Derneği şöyle açıkladı:
“Türkçenin önde gelen şairi, düşünce insanı ve deneme yazarı Hilmi Yavuz’un şiir ve yazı birikimi edebiyatımız için benzersiz bir hazine. İşlek bir düşüncenin, imgelem gücünün ürünleri olan her yapıtıyla gündeme yeni konular getiren, tartışmalar açan ve ateşleyici kıvılcımlarıyla ilgi uyandıran Hilmi Yavuz yeni şiir kitabı Rüya Şiirleri’yle 2025 PEN Şiir Ödülü’ne de değer görüldü.”
Hilmi Yavuz
İBLİSÇE KÖTÜLÜKLERİ ŞİİRİN LİRİK VARLIĞI ARINDIRMIŞTIR
Her yıl ödüle layık görülen şair 21 Mart’ta okunmak üzere bir de manifesto kaleme alıyor. Hilmi Yavuz kaleme aldığı manifestosunda çağımızın en büyük insanlık trajedisinin yaşandığı Gazze’ye ve şiirin iyileştirici gücüne dikkat çekti. İşe Yavuz’un 21 Mart Dünya Şiir Günü manifestosu:
“Adorno, Auschwitz Toplama Kampı’nı Nazi soykırımının simgesi olarak görmekte haklıydı: Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz sözü bunun için söylenmiştir:
Adorno, Nazilerin Avrupa’daki soykırımıyla, insanlık adına değer verilip yüceltilen ne varsa, tümüyle yok ettiklerini imâ eder. Güzellik, iyilik, doğruluk koyu bir karanlıkta görünmez olunca, nasıl şiir yazılabilir ki? Doğrudur: Auschwitz, tarihi iblisleştirmiştir…
Tarihin acımasız ironisi: Nazi soykırımın mağdurlarını, bu kez bir soykırımın gaddarlarına dönüştürdü; mazlumlar zalim, acınasılar acımasız oldular.
Soralım şimdi: Gazze’den sonra şiir yazılamaz mı?
Ama yazılmalı: Dünyamızı iğrenç çirkinlikleri, iblisçe kötülükleri ve budalaca yanlışları, şiirin lirik varlığı arındırmıştır çünkü –ve arındırmayı elbette sürdürecektir.
Eluard ne demişti: Gece asla kör karanlık değildir. Bir yerlerde bir kibrit alevi varsa, o alev şiirdir: -o lirik alevdir ki, Dünya’yı aydınlığıyla arındırır.
21 Mart Dünya Şiir Günümüz kutlu olsun.”
19. Yüzyıl İtalyan Ekolü, Napoli Körfezi, Vezüv Yanardağı Akşam Patlaması, yaklaşık 1822.
Yıldız Moran, İsimsiz (Ağrı, Türkiye), 1957.
KORKU VE İLHAM KAYNAĞI YANARDAĞLAR
SON olarak Ege’deki Santorini Adası’nda yaşanan haraketlilik yanardağları yeniden gündemimize soktu. Etna, Kilauea, Stromboli, Sýlingafell gibi yanardağ patlamaları çağlar öncesinden gelen yanardağ insan ilişkisinin son halkaları olarak hafızalarımızdaydı.
Yanardağlar tarih boyunca yok oluşun habercisi olmalarının yanı sıra, yenilenmenin de simgesi olarak kabul edilmiş. Kötü şöhretlerine rağmen, dünyanın oluşumunda hayati bir rol oynamış volkanlar, gezegenimizin yaşanabilirliğinde önemli bir etken olmaya devam ediyor.
Sanatçılar için de korku ve ilham kaynağı olmuşlar.
İşte bu ilhamın peşine düşen bir sergi açıldı dün Beyoğlu’ndaki Galerist’te. Küratörlüğünü Anlam de Coster’in üstlendiği Yanardağ Sevdalısı isimli sergide Kuzey ve Güney Amerika, Afrika, Avrupa’nın farklı ülkelerinden ve Türkiye’den 40’a yakın sanatçı yanardağların yaratıcı ve yıkıcı gücünü resmettikleri eserleri bir araya getirildi. 18. yüzyıldan günümüze uzanan seçkide, 15’ten fazla sanatçının sergiye özel olarak ürettiği eserler de izleyiciyle ilk kez buluşuyor.
İsmini ve ilhamını Susan Sontag’ın ‘Yanardağ Sevdalısı’ adlı romanından alan serginin küratörü Anlam de Coster şunları söylüyor: “Bireysel olanın ötesinde, yanardağlar mitolojik ve kültürel anlatılarla da güçlü bir bağ kuruyor. Tanrılar, ruhlar, simya ve kozmik güçlerle ilişkilendirilen bir figür olarak, dünyevi olan ile ilahi olan arasında bir eşik işlevi görüyor; yeraltı dünyasına açılan bir kapı sunarken, zorlu bir yolculuğun ardından yeniden doğuşun mümkün olduğunu düşündürüyor. Bu çok katmanlı bakış açısıyla Yanardağ Sevdalısı, sanatçıların volkan metaforunu kullanarak insan olmanın derinliklerine nasıl indiğini araştırıyor.”
Sergi 26 Nisan tarihine kadar Galerist’te görülebilir.
Jen Hitchings, 24 Saat (Yellowstone, Devedikenleriyle), 2024.
Paylaş