Paylaş
Kendim de dahil olmak üzere, hepimizde bir fotoğraf deliliği almış başını gidiyor. Herkesin elinde telefonları, ya kendini çekiyor ya da arkadaşının eline telefon tutuşturup poz veriyor. Sadece benim gibi sosyal medyayı kendine kariyer edinmiş insanların değil, hepimizin ortak derdi Instagram’a, Snapchat’e güzel içerik sağlamak. Anneler, ablalar, yengeler, çocuklar, en olmaz dediğim insanlar bile kafalarında çiçekten taçları, Snapchat’ten takipçilerine öpücük gönderiyorlar.
Paylaşmak güzeldir evet, ama biraz fazla abartmadık mı? En güzel yemeğin, en hararetli sohbetin bile ortasında illa bir mola verip fotoğrafını çeker olduk. Işığı, filtresi derken; yemeği, sohbeti kaçırıp, vaktimizi telefonumuzla geçirir olduk.
En güzel Paylaşım Gerçek Olan!
Hatırlarsınız, geçen sene Avustralyalı Instagram fenomeni Essena O'Neill, Instagram hesabını kapatıp, sosyal medyaya savaş açınca olay olmuştu. Essena, koyduğu fotoğrafların gerçeği yansıtmadığını, sadece Instagram için o pozları verdiğini, aslında hayatından çok mutsuz olduğunu itiraf etmişti. Düşünün, sadece sosyal medya için giyinen, süslenen, plaja gidip istediği fotoğrafı yakalayınca tekrar evine dönen ve bütün gününü elinde telefon yorum bekleyerek geçiren bir genç kız! Kendine sahte bir dünya yaratıp, onun büyüsüne kapılıyor. Sosyal medyaya fazlasıyla takılıp, yaşamayı unutuyor. Hepimizin kulağına küpe olsun, fotoğraf paylaşacağım diye anı kaçırmayalım olur mu?
Bu Şarkılar da Olmasa!
Tarkan'ın yeri hepimizde olduğu gibi bende de ayrı. Her bir şarkısı, beni hayatımın başka bir zamanına götürür. "Kıl oldum abi" de ablamla birlikte annemin takılarını takıp klip çekmeler, Walkman’de ”İnci Tanem" açıp ilk aşka ağlamalar, "Kuzu Kuzu" da arkadaşlarla dans etmeler...
Her anımıza özel bir şarkısı vardır Tarkan'ın, bu nedenle de hep hissederek dinleriz şarkılarını.
Geçen Pazar soluğu Tarkan konserinde aldım. "İlk yarıda assolist, ikinci yarıda ise popstarım” dedi Tarkan. Konser başlarken ihtişamlı bir assolistti, bizi geçmişe götürdü, hüzünlendirdi. Konser ilerledikçe, adeta bir matruşka gibi açıldı. Assolistin içinden megastar çıktı. Tabi, o açıldıkça biz de açıldık, her bir şarkısıyla bizim de duygularımız, anılarımız açığa çıktı. Kapanışı son şarkısı "Cuppa" ile yaptı, hoplaya zıplaya çıktık konserden!
”Sen Başkasın" Tarkan, sana bayılıyoruz!
Yemekten doğan aşk; The Lunchbox!
Hint filmlerini beğenir misiniz bilmem, ben bayılırım! Renkler, müzikler, şiirsel diyaloglar beni hep etkilemiştir. 1990’larda hint filmleri yayınlayan bir televizyon kanalı vardı, çocukken bile kilitlenir kalırdım ekrana. Seneler sonra Hindistan’a gittiğimde ise, bir kez daha hayran kalmıştım kültürlerine!
Geçenlerde çok güzel bir hint filmi izledim; The Lunchbox! İla, eşini etkilemek için, her gün birbirinden lezzetli yemekler hazırlayıp sefer tası ile iş yerine gönderen genç bir kadın. Ancak özenle hazırladığı yemekleri, eşi yerine, emekli olmak üzere olan yaşça büyük bir adamın masasına gidiyor. Durum anlaşılınca yemeklerle birlikte mektuplar da gidip gelmeye başlıyor ve film ilerledikçe duygularını sessiz yaşamayı seçen bu garip ikilinin hikayesi daha da enteresanlaşıyor! Tatilde izlenecek filmler listenize almanızı tavsiye ederim. Sizin de film önerileriniz var ise, aşağıya yorum olarak bırakmayı unutmayın!
Madem Hint yemekleri dedik, bol baharatlı Mercimek Çorbası tarifimi paylaşmadan olmaz! Hazır sonbahar gelmişken, elinizin altında olması gereken bol baharatlı, besleyici bir çorba. Afiyet olsun!
Malzemeler
1 su bardağı Mercimek
1 adet Soğan
1 adet Havuç
1 su bardağı Tavuk Suyu
5 su bardağı Su
1 çk Zerdeçal
1 çk Tarçın
1 çk Kişniş
1 çk Kimyon
1 çk Tatlı Kırmızı Biber
1 çk Kırmızı Biber
2 adet Karanfil
3 adet Kakule
Adımlar
1-Soğan ve havuçu kavurun, baharatları ekleyip tekrar kavurun.
2-Mercimekleri, tavuk suyunu ve suyu ekleyin, mercimek yumuşayana kadar pişirin.
3-Pişen çorbayı blender’dan geçirin, Afiyet olsun!
Paylaş