Hikmet Demirkol

‘Mavi Toz Ormanda’: Masal gibi Şarkılar

25 Temmuz 2018
Londra çıkışlı ‘Glasxs’ ilk Türkçe albümü ‘Mavi Toz Ormanda’yı geçtiğimiz haftalarda yayınladı.

2016 yılında yayınlanan İngilizce albümü ‘Planet Reverse’ çalışmasındaki farklı vokal yapısı ve sakin altyapılarıyla dikkat çeken Glasxs, şimdi yepyeni bir maceraya atılıyor. 9 şarkıdan oluşan ikinci stüdyo albümünün ilk video klibi ‘Başka Bir Dünya Yok’ şarkısına gelirken, bir orman perisinin hikayesini anlatıyor. Glasxs ile hem müzik yolculuğunu, hem de yeni albümün mutfağındaki detayları konuştuk:

İlk albümün ‘Planet Reverse’ sonrası yeni albüm, plak şirketi ve yeni başlangıçlar. Nasıldı bu dönem?

 

Planet Reverse çalışmaları biterken ilk şarkılar çıkmıştı bile aslında. Planet Reverse çıktıktan sonra ise çok çabuk oturmaya başladı "Mavi Toz Ormanda". Bir süredir bir sürü harika insanla bu albümün peşinden koşuyoruz, çıktı çıkacak derken, bu yıl Sony Music ile anlaşmak gibi muhteşem bir şey oldu, Epic İstanbul etiketiyle çıktı albüm. 

 

İlk sorundan sorup merakı giderelim, Glasxs’in anlamı nedir?

 

Birkaç yıl önce Glass ismiyle başlattığım bir proje Glasxs. Alex Turner’ın Glass in the Park şarkısını çok seviyordum. Oradan geliyor “Glass”. Bir süre sonra, aratılınca çok zor bulunan bir isim olduğunu farkettik, başka da milyarlarca grup varmış Glass isimli, bir iki tanesi kızdı hatta niye kullanıyorsunuz diye, düşündük ettik, The Weeknd, FKA Twigs hikayelerini örnek alıp (onlar da Twigs’ken The Weekend’ken aynı isme önceden sahip müzisyenleri farkedip değiştirmişler isimlerini) Glasxs yaptık. Kimse okuyamıyor, İngilizler de okuyamıyor, bazen biz bile şaşırıyoruz, ama enerjisi çok tatlı geliyor. Son dönemde, özellikle bir grupmuş algısı yarattığı için değiştirmek istemedim de değil ama Glasxs direkt benim, vazgeçemedim bir anda.

Yazının Devamını Oku

Ken geri döndü!

18 Temmuz 2018
Kenan Doğulu yepyeni albümü ‘Vay Be’ ile geri geliyor.

Dile kolay 14. stüdyo albümü olan ‘Vay Be’  tam bir yaz albümü olmuş. 2016 senesinde ‘İhtimaller’ adlı caz albümünden sonra ilk stüdyo çalışması olan ‘Vay Be’ sound’uyla bu yaza damgasını vuracak, dinleyen herkesi dansa kaldıracak. Yeni albümden ilk çıkış yapan şarkı ‘Issız Ada’ geçtiğimiz hafta klibiyle birlikte aynı anda yayınlandı. Şarkının sözleri Kenan Doğulu, Bora Uzer ve Ozan Turgut imzası taşırken, bestesi Kenan Doğulu ve Bora Uzer’e ait. Kıpır kıpır bu yeni şarkının düzenlemesini de Bora Uzer yapmış.

 

Gelelim izledikçe insanın içini açan şarkının video klibine. ‘Issız Ada’nın video klibi Dominik Cumhuriyeti’nde Ömer Faruk Sorak’ın yönetmenliğinde çekilmiş. Çekimleri 3 gün süren video klip için deniz üzerinde özel bir platform kurulmuş. 30’a yakın dansçının rol aldığı çekimlerde dansçıların hayvanların hareketlerini taklit etmesiyle ortaya çıkan renkli görüntüler damgasını vuruyor. Bu özel dans figürleri ve şarkının sosyal medyadaki paylaşımında kullanılan mesajı (#HayvanGibiDansEt) ile yaban hayatın ahengine de dikkat çekmeye çalışılıyor.

Kenan Doğulu Issız Ada klibiyle ve WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) aracılığıyla hep birlikte dans edebileceğimiz daha güzel bir dünya için tehlike altındaki bir türü evlat edinme duyarlılığına dikkat çekiyor.


 

Vay Be’nin Künyesi

 

Yazının Devamını Oku

‘High As Hope’ ile gelen huzur

11 Temmuz 2018
Florence + The Machine’i ilk keşfetmem 2009 senesine kadar uzanıyor.

O dönemde en çok dinlediğim iki şarkıdan biriydi ‘Dog Days Are Over’. Tam anlamıyla kendimi Ally Mcbeal dünyasında sanıyordum şarkı her çaldığında. Bana anlamadığım bir şekilde motivasyon veren bir şarkıydı ‘Dog Days Are Over’. Hala bugün bile aynı enerjiyi hissediyorum şarkıyı her dinlediğimde.

İlk albüm ‘Lungs’ daha sonra ‘Ceremonials’ ve ardından sıfatlar yetmeyecek dev albüm ‘How Big, How Blue, How Beautiful’ geldi. Şimdi ise 4. Stüdyo albümüyle yeniden yüzümü güldüren kızıl saçlı İngiliz hanım ‘High As Hope’ ile yeniden bizlerle.

Bir önceki albümü ‘How Big, How Blue, How Beautiful’ kalp kırıklığı teması üzerine örülmüşken Florence bu albümde daha çok yalnızlığını ele almış. Hani her albüm sonrasında ‘bu albüm çok kişisel oldu’ der ya sanatçılar, Florence ‘diğer albümler de beni anlatıyordu elbette ama en çok ‘High As Hope’ tam anlamıyla beni özetliyor’ demiş. Yalnızlığını, kendini dinleyip anlamasını açık seçik şarkılara aktarmak kendi deyimiyle bir uyanış olmuş. İnsanların ‘bu benim de başıma geldi’ dediği, kendine ortak hissettiği durumların aslında bir anlamda iyileşmenin bir parçası olduğunu fark etmiş ‘High As Hope’u yazarken.

‘High As Hope’ Nasıl Oluştu?

Aslında albümün adına ‘The End of love’ (aşkın sonu) olarak koymayı düşündüğünü belirten Florence, takıntılı bir şekilde sevmenin sonuna gelmekle alakalı bir başlık olarak bu ismi kullanmak istediğini belirtmiş. Bu sebeple de albümün adını ‘High As Hope’ yapmaya karar vermiş. Florence, ‘How Big, How Blue, How Beautiful’ albümünü yaparken, çektiği aşk acısının kendisini nasıl daha da körüklediğini, neden daha çok içtiğini, daha çok kendisine acı çektirdiğini anlatırken, bu albümde çektiği acıların kendi kendiliğinden geçtiğini anlatmak istemiş. Diğer bir deyişle zaman ile bazı durumların kendiliğinden geçtiğini, yaş almakla bazı şeylerin daha anlaşılır olduğunu fark ettiğini belirtmiş.

‘Bu albümü yazarken hiç zorlanmadım’ diyen sanatçı, şarkıların deyim yerindeyse su gibi kendisine aktığını söylüyor. ‘High As Hope’ ile yeniden neşeyi ve mutluluğu bulduğunu belirtirken, çok hızlı ve sabırsız çalışan biri olduğundan biraz şikâyetçiymiş. Şarkıların demolarını bir oturuşta yazan Florence, daha sonra stüdyoda bestelerini yaparken çok hızlı ve dağınık çalışıp, çaldığı enstrümanların aynı ivedilikle kaydedilmesi gerektiği için biraz huysuz olduğunu itiraf etmiş. Bu süreçte birlikte çalıştığı kayıt mühendisinin ‘High As Hope’ boyunca tam anlamıyla kendisine büyük bir sabırla tahammül ettiğini belirtirken diğer yandan da bu şekilde çalışma halinin bir anlamda büyük bir özgürlük olduğunu, ilk albümünden beri bu şekilde çalıştığını söylemiş.

Florence Welch önceki albümlerinde bazı işleri başkalarına devrederken kendisinin ağırlıklı olarak şarkıların alt yapısıyla, sözleriyle ve bestesiyle ilgilendiğini belirtirken, bu albümde albümün uçtan uca her ince detayıyla ilgilendiğini söylüyor.

Albümdeki ‘Hunger’ şarkısı aslen bir şiirden şarkıya dönüşmüş. Welch, içindeki boşluğun üzerine düşünürken ‘Hunger’ı yazmış. Bazen kafamızdaki düşüncelerin tam bir cevabı olmasa da, ‘bir pop şarkısında bu fikirlere dans ederek de cevap bulabilirsin diye düşündüm’ demiş. Diğer yandan söz konusu şiir şarkıya dönüştüğünde ortaya çıkan çalışmanın bu kadar kişisel bir işe dönüşeceğini hiç tahmin etmediğini de eklemiş ve yine de albüme eklemekten hiç çekinmemiş.

Yazının Devamını Oku

Yıldızların peşinde bir albüm: Maya

4 Temmuz 2018
Mabel Matiz’in merakla beklenen, 2 yıldır üzerinde büyük titizlikle çalıştığı albümü ‘Maya’ 2 hafta önce yayınlandı.

Önceki hafta yurt dışında olduğum için albümün lansman partisini kaçırmıştım, itiraf ediyorum baya da kendime kızdım bu geceyi kaçırdığım için. Lansmandan bir sonraki gün yani albümün yayınlanacağı gece albüm dijital platformlara yansıdı mı? diye sürekli kontrol edip, yeni şarkılara kavuşmayı bekledim.

Müzik yazmayı ne kadar çok sevdiğim aşikâr, hele ki konu Mabel’in yeni albümü hakkında bir şeyler yazmak olunca bu heyecan resmen tavan oluyor. O yüzden bu yazının tamamını ‘Maya’ ve onun detaylarına ayırmak istedim.

2 yıllık uzun bir çalışmanın ürünü olan ‘Maya’ aslında ilk sinyallerini 2017 senesinde yayınlanan ‘Ya Bu İşler Ne Böyle’ ile vermişti. Söz ve müziği Mabel Matiz’a ait şarkı bize yepyeni bir Mabel sound’u getirmiş, yayınlandığı dönem ve takip eden yaz aylarından itibaren herkesin gönlünde taht kurmuş, klibin enerjisiyle hepimizi ferahlatmıştı. Mabel’in Anıl Can ile birlikte yönettiği bu klip çalışması sonrasında 2018 senesinde yayınlanan ‘Öyle Kolaysa’ single’ının klip çalışmasıyla daha nice güzel işleri yapmak üzere olduklarını ‘Maya’ yayınlanınca bir kez daha gösterdiler.



Gelelim Maya’nın künye detaylarına; Maya’nın prodüktörlüğünü Mabel Matiz ve Sabi Saltiel üstleniyor. Kreatif tasarım Mabel Matiz imzası taşırken, art direction ve styling Anıl Can’a emanet edilmiş. Aranjmanlarda Sabi Saltiel’in ve Mabel Matiz’in yanı sıra; Ah! Kosmos (Başak Günak), Ambassadeurs projesiyle tanınan İngiliz prodüktör Mark Dobson ve Jakuzi grubundan tanıdığımız besteci - prodüktör Taner Yücel’in imzaları bulunuyor.

21 şarkılık ‘Maya’ albümü fiziksel olarak 2 cd’lik bir formatla yayınlanırken, albümün dijital halinde 2 adet bonus şarkı da yer alıyor. ‘Sarmaşık’ haricindeki albümdeki tüm şarkıların söz ve müziği Mabel Matiz’a ait. Sarmaşık ise Mabel ve Sıla’nın birlikte kaleme aldığı çok özel bir şarkı.

‘Maya’ düzenlemesi Sabi Saltiel’e ait introyla eşsiz yolculuğuna başlayıp sizi yavaş yavaş yıldızlara doğru yolculuğa çıkartıyor. Albümün ilk şarkısı

Yazının Devamını Oku

Deli zaman

27 Haziran 2018
Cihan Mürtezaoğlu ile ikinci stüdyo albümü ‘Deli Zaman’ yayınlandığından beri bir araya gelmek için fırsat kolluyorum. İlk albümü ‘Bitsin Bu Delilik’in başarısından sonra arayı çok açmadan yeni albümü ‘Deli Zaman’ çalışmasıyla geri dönen sanatçı ile nefis bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sanatçı ile hem yeni albümünün derinlerine indik, hem de müzisyen ve prodüktörlük şapkalarının ardındaki detayları konuştuk:

‘Bitsin Bu Delilik’ten sonra ikinci albüme kadarki sürecini bize kısaca anlatır mısın? 

2016’da “Bitsin Bu Delilik”i yayınladıktan sonra 2017’de ikinci teklim olan “Hatırla Mektupları” şarkısını yayınladım. Bu parça yayınlandığında halihazırda “Deli Zaman” albümünü kaydetmekteydim. Çok sevdiğim Rıza Erekli’nin stüdyosunda başladık kayıtlara. İkinci albüm ilkinden farklı olsun istiyordum. Düzenlemeleri de o doğrultuda yapmaya çalıştım.

İkinci albüm ‘Deli Zaman’ ilk albümden tarz anlamında ya da sound anlamında daha farklı. Bir röportajında denk geldim, yaptığı albümler açısından özellikle Bülent Ortaçgil’in farklı altyapılar, yeni soundlar bakımından ufuk açıcı olduğunu söylemişsin. Senin de bu albüm ile farklı bir çalışma yapmak istediğini düşünüyorum.

İlk albümden sonra görünürlük gibi bir ihtiyaç içine girdiğimi düşünüyorum. Bu ihtiyacı oluşturan masanın çok fazla ayağı var. Sosyal koşullar, duygusal durumum, teknik arayışlarım v.s. Sound ve aranjman olarak da biraz daha dışa dönük bir içerik yaratma arzum vardı. Bazı parçalarda büyük bir yaylı orkestra kullanmak istiyordum. Düzenlemelerde bu meraklarımı tatmin etmeyi denediğimi söyleyebilirim.

Müzisyenlik ve prodüktörlük yanın da olduğu için bu soruyu sormak istedim. Kendi albümlerini yayınlamak nasıl bir farklılık kattı sana, hayatına, müzik üretimine?

Yazının Devamını Oku

Fransa’dan Gelen Esinti: ‘The Journey of a Thousand Miles’

20 Haziran 2018
Görkem Han’ı yaptığı işlerle uzun zamandır takip ediyorum. Böyle çok severek takip ettiğim işler olduğunda istiyorum ki hem sanatçı bir sürü ve sık sık yeni şarkı yayınlasın, hem de her yayınladığı yeni içerikle de bir öncekinden daha da şaşırıp merakla daha çok yeni şeyler bekleyelim ondan.

Hem sözleriyle, hem de melodileriyle özel şarkıların mimarı Görkem haftalarda yayınladığı mini albümü ile uzun süreli sessizliğini bozdu. Birkaç senedir Fransa’da yaşayan Görkem Han ile hem müzikal geçmişini, hem de yeni yayınladığı EP’si ‘The Journey of A Thousand Miles’ı enine boyuna konuştuk. Yenilik kokan nefis bir albüm ve dopdolu bir röportaj bekliyor sizi:

Görkem Han kimdir derlerse nasıl anlatırsın onlara kendini?

Görkem Han, kendi halinde, aşırı sakin, biraz geek ve hissettiği tüm duyguları müzikle anlatmaya çalışan birisi diyebilirim.


Müzik ile yolun nasıl kesişti, müziğe olan ilgin nasıl başladı?

Yazının Devamını Oku

Köklere inen albüm: Roots

13 Haziran 2018
Müzik üzerine yazınca, her ne kadar yeni yayınlanan albüm, single gündemini çok yakından takip etsem de, bazen çok özel projeleri kaçırıyorum. Neyse ki arkadaşlarım kendi dinledikleri, ilgilerini çeken yeni içeriklerle beni de bilgilendirip öneride bulunuyorlar.

The Away Days vokali Can sayesinde ‘Roots’ albümüyle ve dolayısıyla da çok özel bir müzik insanı Cihangir Aslan ile tanıştım. Albümü dinledikçe daha çok içine alan çok özel bir çalışma ‘Roots’. Cihangir ile albümün hazırlık aşamasını, elektronik müzik kompozisyonları üzerine ilgi çekici bir söyleşi gerçekleştirdik. Detaylarıyla Cihangir Aslan ve ‘Roots’ sizlerle:

Cihangir Aslan kimdir? Bize kendini tanıtır mısın?

Müzik hayatıma gitarist olarak başladım. Galatasaray ITM’ de ses mühendisliği okudum. Bu eğitim dönemi sonrasında Harem Productions’ta çalışmaya başladım. 5 yıllık harika bir dönemdi. Birçok projede yer alma fırsatı bulmuştum, hem aranjör hem kayıt mühendisi olarak.

Başka albümler için aranjörlük yaparken kendi albümüne odaklanmak nasıldı?

Normal iş temposu devam ederken bunu yapmak çok zordu. O yüzden 2 sene önce birçok projeden yavaş yavaş ayrılıp tamamen buna odaklanmaya başladım. Bir tek Hüsnü Arkan ile çalışmalarıma devam ettim. Hüsnü Arkan ile yaklaşık 5 senedir çalışıyorum, artık baba-oğul gibi bir ilişkimiz oldu (gülüyor).

Roots’un başlangıcı nasıl oldu?

Yazının Devamını Oku

Yazın Albümü Simge’den Geldi: ‘Ben Bazen’

6 Haziran 2018
İçimde pop müziği adına uzun zamandır büyük heyecan yaratan bir ses Simge.

Bu heyecan Simge’nin geçen hafta yayınladığı albümü ‘Ben Bazen’ ile en üst noktasına ulaştı. Bu köşeden ne zamandır detaylı albüm incelemesi yazmıyordum, ‘Ben Bazen’in enerjisi bana bu yazıyı yazmak için ilham oldu.

Müzik ile yolu uzun seneler önce kesişen konservatuvarlı sanatçı, 2014 senesinde ‘Bip Bip’ single’ının ardından 2015 senesinde yayınladığı ‘Miş Miş’ şarkısıyla o yazın ve o senenin en önemli şarkılarından birine imza atmıştı. Esas kırılma noktası ‘Yankı’ single’ıyla geldi. Muhtemelen benim gibi Simge’yi keşfetmeyen ne kadar kişi varsa ‘Yankı’ ile birlikte bu sesin büyüsüne kapıldı gitti. ‘Yankı’nın dev yankısından sonra ‘Kamera’ ile 2016 senesinde tekrar listelere adım atan Simge, 2017 senesinde ‘Yankı’nın devamı niteliğindeki ‘Prens & Prenses’ ve ‘Üzülmedin mi?’ single’larıyla ivmeli yükselişine devam etti. 4 senedir başarılı single’larla ince ince işlenen bu kariyerin taçlanacağı uzun zamandır beklenen albüm ‘Ben Bazen’ geçtiğimiz hafta yayınlandı.

Hit Fabrikası Bir Albüm

14 şarkılık ‘Ben Bazen’ 12 şarkı ve 2 şarkının farklı versiyonlarından oluşuyor. Simge ve Ozan Bayraşa prodüktörlüğünde hazırlanan albüm 4 senelik uzun bir çalışmanın ürünü. ‘Ben Bazen’ 4 senedir her yayınladığı yeni şarkı bir öncekinden daha etkili olan Simge’nin müzik türleri arasında hem cesur, hem de yaptığından emin adımlarla hazırladığı bir hit fabrikası olmuş.

‘Ben Bazen’de Trap’ten Vals’e, Rock’tan R&B’ye, Türkü'den, House’a uzanan birbirinden farklı müzik türleri arasında ustaca gezinen bir çalışma. Bunca farklı türde şarkıyı Simge yine birbirinden usta söz yazarı ve müzisyenle hazırlamış.  Simge’nin de söz yazarı ve besteci olarak yer aldığı şarkıların yanı sıra söz ve müzikte; Alper Narman, Çağrı Telkıvıran, Ersay Üner, Gökhan Şahin, Onurr, Ozan Bayraşa, Selim Siyami Sümer, Sezen Aksu, Sibel Algan ve Yasemin Özler gibi çok değerli ismin imzasıyla ‘Ben Bazen’ rengârenk ve dopdolu bir havaya bürünmüş. Albümün düzenlemelerinde Erdem Yörük, Erhan Bayrak, Onurr, Ozan Bayraşa, Serkan Ölçer, Öğünç Başara gibi müzisyenler ile çalışmış.

Yazının Devamını Oku