Son olarak 2014’ün başlarında Lupus hastalığına yakalanan sanatçı, tedavi sürecini her ne kadar basından gizli yaşasa da bu hastalık onu çok yıprattı. 2017 senesinde uzunca süre gündemde olmamasını bu hastalığa bağlı olarak yaşadığı böbrek nakli haberiyle duyuran sanatçı o dönemki medya gündemini oldukça meşgul etmişti. Bu zor dönemlerin ardından sahne hayatından kopan Gomez tek tek single’lar yayınlasa da yapımcı olarak yer aldığı dizi ve belgesel çalışmalarıyla yaratıcılığını bir başka alanda pekiştirdi.
Gelelim dillere destan ‘Rare’ albümüne. 4 senelik dev bir emeğin ürünü olan bu albüm sanatçının ‘eski Selena’yı geride bıraktığı bir milat olarak hayatımıza adım attı. Zor dönemlerinden ve özellikle bu tecrübenin kendisine kattıklarıyla toksik ilişkilerden ve sosyal medyadan kendisini arındıran Gomez varını yoğunu ‘Rare’e yatırmış. Bir anlamda varolma ispatı üzerine kurulu olan bu albüm bu kadar çok yaşanmışlık ve hikaye barındırdığı için ister istemez herkes gibi benim de dikkatimi bir kat daha çekti. Önceki albümlerinden farklı olarak Selena ‘Rare’ için yapımcı ve söz yazarları da dahil olmak üzere tamamını çalışmak istediği bir ekip ile sürdürmüş. Bu albümde prodüksiyona da daha çok dahil olan Gomez nerdeyse albüm yayınlanmasına çok kısa bir süre kalana kadar hala stüdyoda yeni şarkılar üretiyormuş.
Selena’nın verdiği demeçlere bakacak olursak ‘Rare’ baştan aşağı kişinin herşeyden ve herkesten önce kendisini sevmesine adanmış bir albüm. Melodik açıdan ağırlığını ortaya koyan şarkılar aynı zamanda sözleriyle de Selena’nın insanlara anlatmaktan çekineceği samimiyette ve gerçeklikte. Geçtiğimiz Ekim ayında yayınlanan ilk single ‘Lose You To Love Me’ sanatçının Billboard Hot 100 listesinde birinci sıraya erişen ilk şarkısı olması sebebiyle bir başka önem arz ediyor. Kendisini hayata bağlayan yegane gücün hayranları olduğunu belirten Selena Gomez onlara belki de kendi kariyerinin en özel albümünü hediye ediyor. ‘Rare’ dinledikçe sürprizler sunan nefis bir çalışma olmuş, hiç zaman kaybetmeden dinlemek gerek.
Yıldızlar: Rare, Dance Again, Look At Her Now, People You Know, Crowded Room
Oscar’ımı Verdim Gitti: Lose You To Love Me, Vulnerable,
Esin İris - Kokarsan Dur
Jehan Barbur’un yolunun müzikle kesişmesi aslında müziğin hobisi olmasıyla başlıyor. Küçükken aslında kendisi oyuncu olmayı hayal etse de, belki de kader onu hobisi olan müzikle buluşturmuş. 20 yaşında Ankara’da kariyerinin ilk adımlarını atsa da, müzik aşkı sonunda onu İstanbul’a getirmiş. İstanbul’da birçok profesyonel ile çalışan, onlardan kendine deneyim kazanan Jehan Barbur birçok grupla birlikte çalışmış. Bu süre zarfında hem sesini geliştirmiş, hem de deneyimini arttırmış.
Profesyonel olarak performans yaparken, aynı dönemlerde birçok televizyon kanalında reyting rekorları kıran dizilerin müziklerinde Jehan Barbur’un imzası yer alıyor. Diziler için yaptığı bu çalışmalar yoğun sahne programına rağmen nerdeyse günlük dozda üretecek hale gelmiş. Gelen senaryolara kimi zaman var olan dizi müziğine söz yazarken, kimi zaman yazdığı şarkıyı da seslendirerek dizilerine duygu katmış. Evinde kurduğu küçük stüdyosuyla artık kendi şarkıların yazmaya adım atan Jehan Barbur, 2006 yılında Bülent Ortaçgil ile tanışınca ilk albümün yayınlanmasına giden yol da böylece belirmiş. Bu tanışma ADA Müzik ile yollarını birleştirmesiyle ve 2009 senesinde ‘Uyan’ albümü müzikseverlere ulaşıyor.
HEM SÖYLEYEN, HEM KURAN, HEM PLANLAYAN: JEHAN BARBUR
Yaptığı müzikle bir ‘kent ozanı’ olarak şehir hayatını yaptığı söz ve bestelerle müzikseverlere ulaştıran Barbur, çalışma azmiyle beni kendisine hayran bırakan bir müzisyen. İlk albümünün yayınladığı dönemde menajerlik işleri dahil, tüm teknik ve idari işleri sanki bir ordu insan yönetiyormuş gibi tek başına sırtlanmış. Aslında bunun sebebi de yaklaşık 10 sene önce canlı performans arenası şu an olduğu gibi olmamasıyla alakalı. O dönemlerde özellikle yerli sahnenin performans kalitesi ve talebi şimdilerdeki gibi olmaması bir yana, mekânlardaki yerli performans yoğunluğu da daha azınlıktaydı. Jehan Barbur performans anlamında istediği düzeni kurmak, birçok mekânda konser yapmak için deyim yerindeyse işin her alanında çalışmaya devam etmiş. Kimi zaman konser programları için telefonda anlaşmaları onaylayan ‘Demet’ olarak çalışırken, performansları için gittiği mekânlarda ses düzenini sahnede hazır edip, ardından da hazırlanıp sahneye Jehan Barbur her parmağında başka bir meziyet olan birisi. Bu anlamda Türkiye’de bu işleyişin fitilini ateşleyen, buna emek veren ilk isimlerden birisi de Jehan Barbur diyebiliriz.
17 YILLIK MÜZİK SERÜVENİ
İlk albümü ‘Uyan’ın yayınlanmasına göre 10. yılını kutlasa da aslında Jehan Barbur müzikten hayatını kazandığı, bu sanatı kariyer anlamında hayatında var edeli 17. yılını yaşıyor. Geçtiğimiz sene yayınladığı ‘Ürkerek Söylerim’ albümü tam da adını yansıtan anonim eserlerden oluşan çok özel bir albüm. Türkülere her zaman yakın olan Barbur, aslında sesinde ve önceki albümlerinde türkülere çeşitli ezgi ve namelerle dokunan bir sanatçı. Türkü demişken sanatçının ‘Bağımız Var’projesindeki katkısından da bahsetmeden geçmek olmaz. ‘Bağımız Var’ projesinde ‘İki Keklik’i özellikle seçen sanatçı türkünün Balıkesir ve Elazığ versiyonunu harmanlayarak iki yöreyi birleştirmiş ve farklı bir çalışma ortaya koymuş. Yalkın Yel küratörlüğünde hayata geçen bu özel projede kültürel bağları yeniden keşfetmeyi, yeni yorumlarla geçmişten günümüze kültür, tarih, toprak ve insana dair değerleri hatırlatmayı ve yaşatmayı hedefliyor.
UYUMSUZA NOTLAR
2019’un son haftası yayınlanan Defne Samyeli’nin yeni şarkısı bu anlamda benim için ters köşe oldu. ‘Ağla Ağla’, sözü ve bestesi Sezen Aksu imzalı nefis bir şarkı. Şarkıyı ilk dinlediğiniz andan itibaren bir Sezen Aksu şarkısı olduğunu anlıyorsunuz.
Şarkının yayını için aylardır doğru anı bekleyen Defne Samyeli Mayıs ayında ilk kez ‘Ağla Ağla’yı dinlediğinde çok duygulanıp uzun süre etkisinden çıkamamış. Şarkı söylemekten büyük keyif aldığını her fırsatta dile getiren ekranların unutulmaz yüzü Defne Samyeli uzun bir aradan sonra bu şarkı ile yeniden dinleyicilerle buluşuyor.
En son 2014 senesinde yayınladığı ‘Son Arzum’ cover’ıyla şarkı söylemeye geri done Defne Samyeli ilk albümü ‘Tek Başıma’yı 1994 yılında Melih Kibar ile çıkartmıştı. Söylenenler doğruysa ‘Ağla Ağla’ bundan sonra devamı gelecek olan yeni şarkıların bir başlangıcı oluyor. DMC etiketiyle yayınlanan ‘Ağla ağla’nın düzenlemesi Murat Acar imzası taşırken, şarkının klibinin yönetmenliğini ise Umut Evirgen üstlenmiş. Klipte özellikle sonlara doğru kamerayla adeta konuşan Defne Samyeli’nin görüntü dili çok etkileyici. ‘Ağla ağla’yı bu kış boyunca durmadan dinleyeceğime eminim, diğer yandan bundan sonra neler gelecek diye merakla gözlerim yolda olacak.
‘Ben Böyle Olmasını İstemezdim’
2020 yeni bir 10 yıllık serüvenin başlangıcı olacak. Dilerim yeni yıl öncelikle sağlık dolu, mutlu ve elbette müzik dolu geçer. Benim radarımdaki 2019 albümleri ve şarkıları listesi ile senenin son yazısı karşınızda:
Kül-Ait ve Dair
Kül 8 sene sonra geri döndü. Senelerdir beklenen bu müjdeli haber 2019’un en güzel yanlarından biriydi benim için. Grup ile stüdyolarında yaptığımız röportajda albüme bu adı verirken şu an içinde bulunduğumuz dönemi ifade etmek için bu ismi verdiklerini belirtmişlerdi. Şarkıların sözleri yine önceki albümde olduğu gibi yine çok güçlü.
Kilit Şarkılar: Deliler Gemisi, Kan Revan, Bu Göğün Altında, Çölde Bir Konak
Mabel Matiz- Gözlerine
Dillere desten ‘Maya’ albümünün etkisi henüz hala üzerimizdeyken Mabel Matiz yine bizleri şaşırtacak bir şarkı ile geldi. ‘Gözlerine’nin sound’u için uzun süre çalışan Mabel Matiz ayrıca bestesi için Sezen Aksu ile birlikte çalışarak bir hayalini daha gerçekleştirmiş. Hep yenilik üzerine çalışan Mabel’i biraz tanıyorsam, ‘Gözlerine’den aldığım sinyal bize yepyeni bir Mabel Matiz’in 2020’de gelmekte olduğunu işaret ediyor.
25 sene önce yayınladığı ‘All I Want For Christmas Is You’ şarkısı Billboard Hot 100 şarkı listesinde 1. sıraya oturdu. Bu öyle çok da kolay yenilir yutulur bir durum değil. Şarkının yayınlanmasından 25 sene sonra en çok dinlenen 100 şarkı sıralamasında 1. sıraya oturması her anlamda büyük bir olay.
Carey’nin Christmas temalı şarkısı son senelerde hayranlarının yoğun desteğiyle pek de benzerine rastlanmamış bir şekilde yükselişe geçmişti. Bu yükseliş şarkıyı 2017 senesinde ilk ona sokarken, geçtiğimiz yıl da üçüncü sıraya kadar yükseltmişti.
Geçtiğimiz hafta Billboard Hot 100 listesinde yayınlanmasının üzerinden 25 sene geçmesine rağmen ilk defa 1. sıraya oturan şarkı bu hafta da yerini koruyor. Mariah Carey zirveye çıkan ‘All I Want For Christma Is You’ için yepyeni bir klip daha çekti ve 20 Aralık günü yayınladı. Haliyle şarkının yakaladığı bu zor başarı basında da büyük yankı uyandırdı. Tüm medya bu konudan bahsederken, Mariah da çıktığı gece programlarında şarkıyı seslendirerek bu kutlamayı daha da özel bir hale getiriyor.
Mariah Carey’nin bu birinciliği ayrıca sanatçının 19. zirveye çıkan şarkısı oluyor. Bu da bir başka rekoru beraberinde getirerek en çok 1. sıraya çıkan şarkısı olan solo sanatçı unvanını da elinde tutuyor. Ulaşılması zor bir rekor, üstelik şarkının 25 sene sonra adım adım tırmanarak birinci sıraya oturması gerçekten de efsanevi bir durum. Bakalım seneye ve sonraki senelerde Mariah Christmas döneminde başka nasıl rekorlara imza atacak.
SU SOLEY’DEN ZAMANSIZ AŞK!
Kasım ayında Su Soley son single’ı ‘Zamansız Aşk’ı yayınladı. Kendisinin geçtiğimiz sene yayınladığı albümü ‘Hep Bi’ Tufan’dan sonra bu ilk çalışması. ‘Zamansız Aşk’a dair biraz detay vermeden önce Su Soley hakkında biraz parantezi açmak istiyorum.
Su Soley’in işi konusundaki disiplini ve müziğe olan aşkı onu 14 sene önce İstanbul’a getirmiş. Tam bir Ankaralı ruhu var Su Soley’de. Müziğine olan inancı ve çalışma azmi ona bu güzel şarkıları yazdıran en büyük anahtarlar olduğunu düşünüyorum. Ankara’da okurken aynı zamanda da solist olarak yerli, yabancı hatta Portekizce şarkılardan oluşan zengin bir repertuarla şarkılar seslendirmiş.
Thom Yorke-Anima
Bu senenin en büyük işlerinden biri Thom Yorke’un solo albüm yayınlamasıydı. Sanatçının 3. Stüdyo albümü olan ‘Anima’ geçtiğimiz Haziran ayında yayınlandı. Albümün yapımcılığını Yorke’un uzun zamandır birlikte çalıştığı Nigel Godrich üstlenmiş. Albüm aynı zamanda olarak Paul Thomas Anderson’un yönetmenliğinde çekilen bir kısa film olarak da Netlix’te yayınlandı. En güzel haberse ‘Anima’ Thom Yorke’un bir turne habercisi albümü oluyor. Turnenin ilk konseri 2020’nin Mart ayında Amerika’da Virginia’da yapılıyor.
Yıldızlar: Not The News, Twist
Oscar’ımı Verdim Gitti: Dawn Chorus, Traffic
‘Jagged Little Pill’in 25. yıl kutlamaları müzikal ile kalmıyor bir de dev bir turne olarak geri dönüyor. Bu özel turnede Alanis Morissette’ye albümün bir önceki turnesinde eşlik eden Garbage ve Liz Phair de eşlik edecekmiş. Buram buram bir nostalji treni olacak bu turne. Bakalım bize de uğrayacak mı ya da ne kadar yakınlara gelecek göreceğiz.
Son 1.5 senedir Alanis ‘Jagged Little Pill’ müzikali ile yoğun şekilde meşguldü, artık oyun vizyona girdiği için kendisi de nihayet eski rutinine dönüyor. 2012’den beri yeni bir müzik paylaşımı olmayan sanatçı yepyeni şarkısı ‘Reason I Drink’I geçtiğimiz hafta yayınladı. Açık konuşmak gerekirse son 2 albümü benim için biraz hayal kırıklığı olmuştu. Yeni yayınladığı single bu anlamda bana ilaç gibi geldi. Diğer yandan söz konusu yeni şarkı 2020’de yayınlanacak olan yeni albümün habercisi. Sosyal medya profilinde 23 yeni şarkı yazdığını belirten sanatçı ‘Such Pretty Forks In The Road’ adıyla yayınlanacak olan 9. stüdyo albümünü önümüzdeki sene Mayıs ayında yayınlamaya hazırlanıyor. Bundan önceki albümlerinde olduğu gibi yine bizi kişisel dünyasına davet edecek olan Alanis Morissette’I önümüzdeki daha çok konuşacağımız şimdiden kesin gibi gözüküyor.
MİLYON DOLARLIK BİLLİE
En son American Music Awards’ten 2 ödül ile evine dönen genç şarkıcı Billie Eilish bu sene yayınladığı ‘When We All Fall Asleep, Where Do We Go?’ albümüyle 4 de Grammy sahibi olmuştu. Geçtiğimiz hafta ilk defa düzenlenen Apple Music Awards’ta 2019’un sanatçısı ödülüne layık görülen Eilish bu yoğun senenin meyvelerini bir bir topluyor.
2001 doğumlu Billie Eilish, yaptığı müzikle hem alışılmış düzeni yerinden oynattı hem de rahat tavrı, istediğini giyinme haliyle genel popstar algısını da yeniden tartışılır bir yere taşıdı. ‘Ocean Eyes’ şarkısıyla hayatımıza giren Eilish’in müzik kariyerini konu alan özel bir belgesel önceki günün tartışma konusuydu. Tartışma konusu olan durum belgeselin Apple’ın yeni tv platformu için bu belgesel için harcadığı tutar. Söylentiler doğruysa 25 milyon dolarlık bir bedel ile Apple söz konusu belgeseli kendi platformu TV+’da yayınlamak için haklarını satın almış.
Geçtiğimiz sene Netflix’in yayınladığı Taylor Swift: Reputation konseri ve Beyonce’nin efsane Coachella performansı Homecoming için harcadığı tutarlar ile karşılaştırıldığında Billie Eilish belgeseliyle açık ara önde gidiyor. Konuya dair Apple ve sanatçı tarafı herhangi bir yorum vermezken sızan bu satın alma haberinin bir anlamda Apple’ın TV+ için satın alma gücünü pazarda göstermek amaçlı yaptığı da yapılan yorumlar arasında yer alıyor. Bütün bunlardan bağımsız olarak Billie Eilish’in hiçbir iddiası olmaksızın yayınladığı ilk albümü ile tüm dünyayı kasıp kavurması, gittiği her ülkede kısa sürede biletleri tükenen bir turne yapması bence esas alkışlanacak olay. Ezberleri bozan yeni bir sesin müzik dünyasında yükselmesi her zaman sevindirici bir durum.
Kurucusu ve prodüktörü VEYasin nam-ı diğer E. Yasin Vural, aslında bu oluşum için 17-18 yaşında attığı temellerle bugüne geliyor. Seneler önce Ankara’da yaşarken ve müzik üretimlerine devam ederken, bir oluşuma ait olma isteğiyle VeYasin’in kurduğu Basemode Records tecrübesi bugün ona bambaşka bir yapım firmasını kurma şansı sunmuş.
2015 senesinden beri! projesiyle müzik gündeminde çokça adından söz ettiren VEYasin, bu süre zarfında hip hop’tan aslında uzak kalmamış. 4 sene içinde bir sürü başarılı genç müzisyenle tanıştığını belirten sanatçı bu sinerjinin onda yeniden bir takım olma, bir ekip olma ve üretme ateşini yaktığını belirtiyor.
Kamp Records ruhunu bu temelden alıyor. Ana akım ve alternatif fark etmeksizin tüm müzik türlerini kucaklayarak Türkiye’nin gelişen çağdaş ve özgün müzik üretimine yeni bir nefes katmayı hedefliyor. Bu oluşumu Universal Music gibi global ölçekte dev bir müzik şirketinin desteklemesi de çok önemli. Bu sayede hem daha çok Hey! Douglas yeni müzisyen imkan bulacak hem de yaratıcı işlerle sektör zenginleşecek.
Kamp Records ismini kamp kelimesinden alıyor. Müziği birlikte çalışarak üretilmesine de referans gösteriyor. Bu oluşumdan ilk mahsül VEYasin’in EP’si ‘FORMAT #1’ olacak. Söz konusu EP hem yeni bir konsepti ifade ettiği için, hem de adı itibariyle yeni bir format getireceği için oldukça iddialı. 3 şarkılık bu çalışma VEYasin’in geçmişteki hip-hop tarzına, şimdilerdeki müzik dünyasına ve gelecekteki müzik bakışına bir bütün olarak göndermeler içeriyor. FORMAT #1’in ardından daha önce denenmemiş bir sound’la dinleyiciyle buluşacak olan genç ve yetenekli kadın vokal Martino’nun albümü Kamp Records’tan yayınlanacak. Martino ile çalışmanın kendisine de çok şey kattığını belirten VEYasin genç müzisyenlere prodüktörlük yaparken ulaşmak istedikleri müziğe giderken bir anlamda köprü olmak istediğini belirtiyor. Kamp Records’a ulaşmak, demolarımı bu ekiple paylaşmak istiyorum diyenler için twitter: @kamp_records.
MARŞANDİZ SONRASI
Bu sene Mart ayında yayınlanan ilk stüdyo albümü ‘Marşandiz’ Hey Douglas’ın başarısını özellikle yurt dışında da parlatan bir çalışma oldu. Hey Douglas mahlasıyla VEYasin bizzat yurt dışındaki festivallerde çalmasa da, albümdeki şarkıların bu etkinliklerde DJ’ler tarafından çalınması albümün eriştiği başarıyı ispatlar nitelikte.