Alındı da. Geldi, Göztepe formasını sırtına geçirdi, takımı adeta sırtladı götürdü. Göz-Göz’ün Süper Lig’e çıkışındaki dev katkısıyla, artık ismini herkesi bildiği bir oyuncuya dönüştü. Göztepeliler için bir kahramandı Adis Jahovic.
Süper Lig’de ne yapacağı tartışıldı bu kez... Ancak o soru işaretlerini de silip süpürdü kısa sürede. 14 gol, 4 asistle Göztepe’nin ilk yarının flaş takımı oluşunda başrol oynadı, hakkında transfer haberleri çıkmaya başladı. Artık geriye tek soru işareti kalmıştı: Jahovic Göztepe’de kalacak mı?
Evet, bizim hikayemiz de tam burada başlıyor. Göztepe’nin gözbebeği nasıl oldu da apar topar Konyaspor’un yolunu tuttu, neler yaşandı, perde arkasında neler oldu? Her zaman beyefendi tavırlarına aşına olduğumuz Teknik Direktör Tamer Tuna’ya “Onu ancak telefonda ararız” dedirten neydi?
450 BİN’DEN 1 MİLYON EURO’YA
Ligde ilk yarının bitmesinin ardından Göztepe Başkanı Mehmet Sepil ile Jahovic’in menajeri bir araya gelir. Sepil, Jahovic’in takıma katkısından ötürü teşekkür ederek söze girer, Makedon golcü ile yola devam etmek istediklerini iletir. Jahovic kanadında da Göztepe’de devam etme fikri ‘A planı’dır. Adis’in menajeri 450 bin Euro olan yıllık ücretin, bu müthiş performans sonrası yükselmesini talep eder.
Başkan Sepil, Adis’e verebilecekleri rakamı iletir, “Bu rakam bizim düşündüğümüzün çok altında” yanıtını alır. Göztepe 600 bin Euro önermiş, Jahovic cephesi 1 milyon Euro istemiştir! Bu noktada bir kriz çıkmaz. Mehmet Sepil, her zamanki kibarlığıyla “O zaman istediğiniz kulüple görüşebilirsiniz. İyi bir teklif çıkması halinde yardımcı oluruz” der.
‘BELKİ SAKATLANIR, OYNAMAYAMAM’
Kulüplerini ileriye taşıyacak projeler yerine popülizmin çekiciliğine kapılan, menajerlerin oyuncağı haline gelen yöneticiler...
Yönettikleri her maçta, maçın önüne geçmeyi bir şekilde ‘başaran’ hakemler...
Bitmek bilmeyen, spor programlarının ana konusu haline gelen komplo teorileri.
Havaya saçılan milyonlar, hayal kırıklığı yaşayan milyonlar!
Türkiye’de maalesef futbolun ‘can sıkan’ yönünü konuşuyoruz daha çok.
Ancak Özdeş gibi ligin elindeki malzemeyi iyi kullanan hocalarından biri Tamer Tuna’nın seçimleri de bu tabloda hayli etkiliydi! Sezonun kayıp adamı Gouffran’ın yanına bir de en kötü performans dalında açık ara Oscar adayı Scarione’yi eklemek, takımı 9 kişi bırakmaktı sanki! Amatöre düştüğünde bile destekten vazgeçmeyen Göztepe taraftarının Gouffran ve Oscar’ı oyundan çıkarken ıslıklaması da bu hataların göstergesiydi. Tamer Hoca belli ki bu ikilinin ön alandaki yeteneğine güvendi ancak bir adım geriye çektiği Castro’nun katkısından da oldu.
Tüm bunlar yaşanırken nasıl halen hakemlik yapabildiğini anlamadığım Hüseyin Göçek faktörü çıktı bir de. İlk yarı bitirilen Demba Ba’nın golünü iptal edişi akıl alır gibi değildi. İkinci yarıda verdiği ve vermediği kararlar da ilk yarıdaki hatanın üzerine tuz biber oldu. Türkiye’deki genç hakem adayları nasıl maç yönetilememesi konusunda Göçek’i her daim ders olarak takip edebilir!
İkinci yarı yetenek değil baskı ile çözüm aramaya başladı Göztepe. İşte bu bölümde maç içinde farklı bir maç izlemeye başladık Göztepe ile Ramazan arasında! 10 dakikalık dilimde belki tabelayı 3 kez değiştirebilecek müthiş baskıya tek başına direnç gösterdi Kasımpaşa kalecisi.
Kosanoviç’in atılması da durduramadı Göztepe baskısını. Ancak Ramazan duvarını aşamadılar yine. Uzatmalarda gelen gol sonucu belirledi.
Evet, ikinci yarıdaki baskı ile bu sonucu hak etmedi Göztepe. Ancak ilk yarıdaki tercihler için şapkayı önüne alıp düşünmek gerek.
Not: Göztepe taraftarının hakem protestosu herkese örnek olsun.
Sağ bekten sağ açık, sağ açıktan 10 numara yapılmış, işler iyice ‘çorbaya’ dönmüş!
Evet, Tamer Tuna Göztepe’ye büyük katkı yaptı, takımı alkışlanacak bir noktaya taşıdı.
Evet, ligin yenisi bir takım için transferde ciddi başarı sağlandı.
Ancak dünkü kadro yapısı, olmadı!
Derdimiz skor değil. Ligin dibinden çıkmak için çırpınan Alanyaspor’a karşı alınan 1 puana ‘Hayır’ diyecek değiliz. Gelgelelim, Alanyaspor’un golüne kadar geçen 75 dakikada üç pas yapamayan, rakip ceza alanını bile görmeyen, ‘rakibin nakavt edici yumruğunu bekleyen’ Göztepe’ye hayır!
Denilebilir ki, 3 önemli eksikle ne yapılabilirdi? Sorum şu: Sezon başından büyük beklentilerle alınan Axel Ngando bu maçta bile 11 göremeyecekse, ne zaman görecek? Ya da 17’lik Atakan, takım 1-0 gerideyken ‘kurtarıcı hamle’ olarak sahaya sürülecek kadar yetenekli ise, ilk 11’de neden denenmiyor. Göztepe ligdeki konumu itibarıyla bunları yapabilecek, önümüzdeki yıl için oyuncu kazanabilecek rahatlıkta değil mi? Ayrıca haftalarca ilk 11 oynayan ve gayet de başarılı olan Kosanovic’i bir anda Leo’nun gerisine iten ve bizim göremediğimiz şey ne?
Artık bu ligde tecrübe kazanan Altınordu’nun daha sezonun başında şampiyonluk yarışını domine etmesini bekliyordum... Olmadı, ama ikinci yarıdaki çıkışla birlikte Şeytan “Ben bu ligi sallarım” demeye başladı.
Yalan değil, yanıldım.
Son 10 maçta 8 galibiyet alan, artık Süper Lig’in güçlü adaylarından biri haline gelen Altınordu’dan dün Denizlispor’a karşı şampiyonluk isteğini ortaya koyan bir futbol bekliyordum. Olmadı, ama Kerim’in sol ayağının büyüsü adeta mucizevi bir şekilde 3 puanı getirdi Türkiye’nin en sempatik takımına.
Aslında maçın ilk yarısının 1-0 sonuçlanması, Altınordu’ya futbol tanrılarının bir ödülüydü. 45 dakikalık futboluyla Altınordu’nun gençlerine ‘Horozluk’ yapan, “Bu takım nasıl düşme hattında olabilir” dedirten Denizlispor, Mehmet Akyüz’le 3 net fırsatı harcarken, Erce kalesinde devleşiyordu. Özellikle 20. dakikadaki bir kafa şutunda yaptığı kurtarış, güçlü bir “Ben bu lige fazlayım” mesajıydı. İşte ilk yarıda iki takım arasındaki farkı belirleyen de kalecilerdi. Erce üst üste topları çıkarırken, Kerim’in orta-şut karışımı frikiği, kaleci Asil’in büyük yardımıyla Denizlispor ağlarına takılıverdi!
Buraya kadar olanı “Futbol böyle bir oyun” klişesiyle açıklamak mümkün. Ancak 45 dakika boyunca Aissati’nin darmadağın ettiği Altınordu sol kanadına devre arasında hiçbir hamle yapılmaması açıklanması zor bir hataydı. Futbol, bu hatayı cezalandırmakta gecikmedi. 3 fırsatı harcayan Mehmet Akyüz’ün ikinci yarının hemen başında yaptığı kafa vuruşu, bu kez Erce’yi de çaresiz bıraktı.
Erdoğan’ın yokluğunda hücumda organize olma sıkıntısı çeken Altınordu’nun kalan bölümde göstereceği reaksiyon önemliydi. Hüseyin Eroğlu, hücumu hareketlendirme konusunda doğru bir adımla Murat Uçar’ı öne atınca, oyun da Altınordu’ya döndü. Ancak skor bir türlü gelmiyordu. Taa ki, neden verildiğini pek anlayamadığım serbest vuruşa kadar. Usta ‘Avcı’ Kerim, ceza alanı üzerinden sol ayağı kadar aklını da konuşturunca, zafer 90+7’de geldi.
Evet, Altınordu dün ‘atan ve tutan’ farkıyla 3 puanı söktü aldı. Ancak şampiyonluk istiyorsak, coşku, daha inatçı ve daha inançlı bir futbol gerek.
İşte tam da öyle…
Sıkıcı, kontrollü, pozisyonsuz ilk 20 dakikanın, böylesine bir 70 dakikanın öncüsü olduğunu kime söyleseniz, “Hadi canım sen de” cevabını alırdınız dün Bornova Stadı’nda. Ancak o ilk 20 dakika sonrası hem Göztepeli hem de Antalyasporlu oyuncuların “E haydi, biraz futbol oynayalım” dercesine coşması, maç sonrası evlerine ‘mest olmuş’ halde giden futbolseverleri ortaya çıkardı adeta.
Belki takımların boyları uzadı, belki orta alanlar çok çabuk geçildi, belki Aykut Kocaman gibi hocaların hiç sevmediği ‘gel-git’ler ortaya çıktı ama izleyenler için eşsiz bir maç oynandı.
Öncelikle iki takımı da ‘futbolu’ tercih ettikleri için kutlamak gerek.
Gelelim 36. dakikaya…
Bir gol futbol adına yapılması ve yapılmaması gerekenleri içeren ne kadar çok ders içerebilir? Hemen hemen tümünü barındıran bir goldü Demba Ba’nın ağlarla buluşan finali.
Öncelikle günümüz teknik direktörlerinin neden ‘kontratağa kontra’ formülleri üzerinde durduğunu gösteren bir goldü. Antalyaspor’un duran top sonrası Göztepe’yi eksik yakalama çabası, yapılan top kaybıyla bambaşka bir hal alıverdi. İlk ders buydu. Ardından Demba Ba’nın belki gol vuruşundan daha görülesi olan ofsayttan kendini kurtarışını izledik. Halil topu kaptığı anda ofsaytta olan Senegalli yıldızın hemen iki adım geriye çıkışı, Djorou ile aynı hizaya gelişi, santrfor adayları için harika bir dersti kesinlikle. Bu parıltılı zeka, Halil’in harika pasıyla birleşince Demba’nın ayak içi kullanma becerisi değiştiriverdi tabelayı.
Göztepe savunmasından atılan bir uzun topa hareketlendi Usta... Uzağına düşen topu tereyağından kıl çekercesine alışı ustalık kadar 18’lik bir delikanlının kendini ispat etme inadını içerir gibiydi. Aldı, döndü... Yanımdaki arkadaşın “İster misin bunu bir de gol yapsın” cümlesi bitmişti ki, sağ direğin içine gönderdiği füze Sivas kalecisinin çaresiz bakışları arasında takıldı ağlara. Demba Ba Usta bu golü atarken, kimbilir belki karşı taraftaki Robinho Usta bile “Vay be” diyordu.
Evet Jahovic çok büyük katkı verdi Göztepe’ye. Ancak Göz Göz santrfor pozisyonu için seviye düşmüş değil. Takımın son haftalarda yaşadığı düşüşü sadece Jahovic ile özdeşleştirmek, en az Tamer Hoca’nın telefon esprisi kadar yanlış olur.
Gelelim sağ kanada... Tanju’nun Ankara’da “Artık yeter” dedirten performansı sonrası Sabri kaptı dün formayı. Ve ilk düdükten son ana kadar “Ben bu takımda oynarım arkadaş” dedi neredeyse her hareketiyle. Oynamadığı maçlarındaki acısını çıkardı her dakika. Tecrübe sosuyla süslenmiş emekçiliğiyle de ustaların gününde en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü hak etti benim gözümde.
Bir diğer Usta da unutulmamalı. Orta alanın yükünü çeken, Halil-Castro gerilimine müdahale eden, kaleci Günay’ı sürekli motive tutan Selçuk Şahin de “Bir kaptan nasıl olur” dersi verdi dün.
Ve final... Göztepe maç kazanır, kaybeder. Önemli olan öncelikle sahadaki duruşla gönülleri kazanmak. Dünkü gibi mücadele eden takım, kaybetse bile alkışlanır.
Bu sıkıntılı şartlarda ayakta kalmak, en azından beraberliği cepte tutmak için ilk şart takım savunmasını iyi yapmak, hatları birbirine yakın tutmaktı kuşkusuz. Ancak Ankara'da adeta başlamadan biten bir maç izledik! Daha maçın başında sahadaki hali 'uyurgezer'i andıran Tanju'nun hatasıyla Gençlerbirliği'nin üstünlüğü ele alması, sonun başlangıcıydı. Öyle ki, tribündekilerden televizyon başındakilere kadar herkes o an aynı soruya cevap arıyordu: Sabri kulübede otururken Tanju'yu 11'de tutan hangi özelliği olabilir!
Sağ bek Tanju'ya şaşırırken sol bek indirdi ikinci darbeyi! Traore'nin sırtı dönük rakibe yaptığı hareket 1-0 gerideki Göztepe'yi 10 kişi bırakıverdi.
Sonrası mı...
Ne siz sorun ne ben anlatayım!
Hücumda Demba Ba'yı 'yalnız adam' olarak bırakıp, Senegalli'nin yayına bile yaklaşamayan bir Göztepe!
Orta alanda rakibin presine karşı koymaktan uzak, pısırık, silik bir Göztepe.
Savunmada rakip forvetlerin ataklarına hamle yapamayan, kalesini Günay, melekler ve direklere emanet etmiş bir Göztepe!
Ve olanları çaresiz gözlerle izleyen bir kulübe.