Paylaş
Klasik yapısı ile rutin etkinlikleri ile bir festival daha geride kaldı. Orhangazi Zeytin Festivali’nin bir önemli özelliği var. Türkiye’nin en eski zeytin festivali.
Dile kolay, neredeyse yarım asra yaklaşan bir zamandır festival düzenleniyor.
1978 yılında ilki dönemin belediye başkanı merhum Şevket Durmuş tarafından yapılmış. O tarihten bu yana festival düzenli olarak gerçekleştiriliyor.
Sadece 1 yıl ara verilmişti.
O da 1999 Marmara depreminin yaşandığı dönemde yaşanan felaketlerden dolayı festival iptal edilmişti.
Onun haricinde sürekli yapılan bir etkinlik.
Ancak, gelin görün ki, festival son yıllarda ve özellikle bu yıl sırf yapılmış olmak için yapıldı.
Hiçbir heyecanı, hiçbir albenisi olmadığı gibi, geçen yıllara göre bu yıl bütçenin de neredeyse hiç olmaması nedeniyle festival son derece sönük geçti.
Oysa daha birkaç ay önce Gemlik Zeytin Festivali düzenlerken yer yerinden oynamıştı.
Deyim yerindeyse dillere destan bir festival düzenlemişti.
Elbetteki Gemlik Festivali’nin görkemli olmasının en önemli nedeni bütçesinin yüksek olmasıydı.
Zengin bütçesi ile Gemlik, tam anlamı ile bir festival düzenlemiş ve Gemlik zeytininin dünyaya duyurmayı başarmıştı.
Peki, aynı görkemli festival Orhangazi’de yapılamazmı?
Aslına bakarsanız bu konudaki benim fikrim çok net
Orhangazi, Gemlik ve İznik birer zeytin diyarı olduğu için bu festivalin ortak şekilde düzenlenmesi en doğru olanıdır.
Zaten öyle sanıyorum ki gelecek yıldan itibaren böyle bir konunun da gündeme gelmesi de gündemde.
*
Peki Orhangazi bu festivali neden beceremiyor? Tabii ki bunun en önemli nedeni bütçenin yetersiz olması.
Peki gerekli bütçe oluşturulamaz mı?
Aslına bakarsanız rahatlıkla oluşturulabilir. Orhangazi hem yerel yönetimi hem sanayisi hem de tarımı güçlü bir şehir.
Üstelik Orhangazi’de sayısını kendilerinin de bilmediği kadar zeytin tüccarı var. Sanayi kuruluşları var, yerel yönetimleri var. İyi bir organizasyon ve iyi bir çalışma ile festival için iyi bir bütçe oluşturulabilir aslında. Ancak öyle görünüyor ki festival artık şehrin yöneticilerine de iş dünyasına da bir yük gibi görünmeye başlamış.
Böyle olunca da kimse bu konuda sorumluluk ve yük almak istemiyor.
*
Sonuç itibarı ile bakıldığında da şunu da söylemek mümkün,
Festival Orhangazi için olmazsa olmaz bir etkinlikmidir?
Burada kitabın ortasından konuşacak olursak, eğer en son yapılan 41. Festival gibi bir şey yapılacaksa hiç yapılmaması daha doğru olacaktır.
Çünkü bu kapsamdaki festival tam anlamı ile kendimiz çalıp kendimiz oynamaya benzeyen bir küçük cemiyete dönüşmüş durumda.
Dolayısıyla, festival bu şekilde olacaksa hiç olmasın daha iyi.
*
Festival daha kapsamlı hale getirilip yapılacaksa,
O zaman herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek durumundadır.
Örneğin yerel yönetim, Belediye, STK’lar, Marmarabirlik ve İlçede faaliyet gösteren zeytin tüccarları artık bu sorumluluktan kaçmayı bir kenara bırakıp, en azından onlar da her yıl bu festival için kendileri de karınca kararınca bir bütçe oluşturmalı, festivale gerekli katkıyı sağlamalıdır.
Bu her kuruluşta bir sorumluluk olarak da geleneğe dönüştürülüp devam ettirilmelidir.
Yok, olmayacaksa, başta da söylediğim gibi bu sevdadan vazgeçmekle de hiçbir şey kaybetmiş olmayız.
3 ilçenin, Orhangazi, Gemlik ve İznik’in yöneticileri bir araya gelip bu konuda ortak bir çalışma başlatmaları daha doğru olacaktır.
Dönüşümlü olarak yapılacak daha büyük organizasyonların yer alacağı festival ile de hedeflenen tanıtımı daha kolay sağlamış oluruz.
En azından kendimiz çalıp kendimiz söylemekten çok daha iyi olacaktır.
Paylaş