En sıcak başlıklar ise şunlar:
1- ABD-Türkiye ilişkileri ve ABD’nin bitmeyen yaptırım tehdidi ve girişimleri.
2- Bu girişimlere karşılık Türkiye’nin Kürecik ve İncirlik kartını çekmesi.
3- İç politikadaki en tartışmalı konu olan Kanal İstanbul’un Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilişkilendirilmesi ve bu kapsamdaki iddialar.
4- Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, Türkiye ile Libya’nın mutabakat zaptı ve “Gerekirse Libya’ya asker göndeririz” söylemi.
Bu kritik başlıklar hakkında konuşmak üzere CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile buluştum. Açıklamalarını sizlerle paylaşacağım.
ABD’NİN YAPTIRIM AJANDASI
ABD’NİN YAPTIRIM KARARLARINI ASLA DOĞRU BULMUYORUZ
- 7 değil, 14 kişiler. Ekrem Erdem, Ahmet Albayrak, Feyzullah Kıyıklık, Harun Karaca, Hasan Basri Yıldız, İdris Güllüce, İsmail Erdem, İsrafil Kışla, Kemal Çiftçioğlu, Mehmet Müezzinoğlu, Nuri Albayrak, Osman Develioğlu, Osman Kaan, Ünal Kacır.
- İlk tur görüşmelerini tamamladılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ile ayrı ayrı görüşmeler yaptılar.
- Kendi aralarında bir değerlendirme yapacaklar, o değerlendirmeye göre yeni bir görüşme yapıp yapmayacaklarına karar verecekler.
NEDEN BİR ARAYA GELDİLER?
Bu 14 isim neden bir araya geldi? Neden bu ziyaretleri gerçekleştirdiler? Bazı isimlerle yaptığım görüşmelere göre aktarayım:
- AK Parti iktidarının önemli, güzel hizmetleri oldu. Bu hizmetlerde herkesin emeği var. Ancak hataları konuşup düzeltmeye ihtiyaç var.
- Neticede “yol arkadaşlığı” ve ortak bir geçmiş var. “Parçalanmanın önüne geçmek için ne yapılabilir?” sorusuna yanıt arandı.
- Tarafların görüşleri dinlendi.
DANİELA CARASCO
Pandomim sanatçısı. Şili’deki protesto gösterilerinde palyaço kıyafetiyle simge oldu. Gözaltına alındı. İşkence ve cinsel saldırıya maruz bırakıldı. Bedeni demir parmaklılara asılı halde bulundu.
MARTİNEZ BURGOS
Gazeteci ve fotoğrafçı. Protesto gösterilerini takip ediyordu. Evinde ölü bulundu. Bedeninde şiddet izlerine rastlandı. Son çektiği fotoğraflar çalınmıştı.
SİYAH BANTLI GÖZLER
Şili’de ekim ayında metro zammına karşı başlayan öğrenci eylemleri, polis şiddeti nedeniyle öfke yarattı. Ülke geneline yayıldı. Ancak Carasco ve Burgos’un ölümleri, protestoları farklı bir noktaya taşıdı. Kadınlar gözlerini siyah bantla kapattılar, sokağa çıktılar. Dans ederek şarkılarıyla isyan ettiler.
LAS TESİS
Türkiye’de kadın olmanın iki saniyesidir o... Gözlerimden yaşlar akarak döne döne izlediğim o görüntü...
Özellikle de karanlığa kaldıysanız, ensenizde bir tedirginlik duyarsanız... Ya da arkanızdan birinin geldiğini hissederseniz... Adımlarınızı bozmadan şöyle bir geriye dönüp bakma ihtiyacı hissederseniz. İki, üç, bilemediniz dört saniye sürer. Tıpkı Ceren gibi... Kamera görüntülerinde onun omzundan geriye bakışı iki saniye sürmüş... Kaç Ceren var aramızda? Ya da daha doğrusu kaç kadın o tedirginliği hiç yaşamadı? Türkiye’de ya da Türkiye gibi bu mücadelede bir türlü başarı elde edememiş ülkelerde kadını anlatan görüntüdür bu.
OH OLSUNCULARA TEDAVİ ŞART
Pes kardeşim! Nasıl hastalıklı bir kafanız var sizin? Bir genç kızın, bir kadının, bir insanın öldürülmesini giyimine, gezmesine, şuna buna nasıl bağlarsınız? Bundan nasıl keyif alırsınız? Nasıl “Oh olsun” dersiniz? Siz hastasınız ve mutlaka tedavi olmalısınız. Ne giydiğimiz, içtiğimiz, yediğimiz, hatlarımız sadece bizi ilgilendirir!
AYŞE TUBA ARSLAN’IN ARDINDAN
AYŞE Tuba Arslan... Eskişehir’de eski eşi tarafından başına satırla vurularak öldürüldü. Yaptığı her şikâyet, savcılık tarafından uzlaştırma bürosuna gönderildi. Geçen yazımda, “Şiddetle uzlaştırmayın kadınları, uzlaşmaya da mecbur bırakmayın” demiştim. Bu konuda hem Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile hem de Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile konuştum. Barolar Birliği’nin önerisi üzerine Adalet Bakanlığı’nın öncülüğünde, ilgili bakanlıkların da katılımıyla önemli bir adım atılacak.
KADINLARIN YANINA KADIN AVUKATLAR
Dayak mı yedin? Affet, aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.
Kemiklerin mi kırıldı? Uzlaşın, aynı evde yaşa, aynı yatakta yat.
Düzenlemenin adı bile “ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi”.
Şiddet ve aile zaten bir arada olmaz. Burada kritik olan, aileyi korumak için şiddeti görmezden gelmek. Kadın, çocuk ya da erkek fark etmez. Kimse şiddetle uzlaşmamalı. Hiç kimse şiddetle uzlaşmak zorunda bırakılmamalı. Hele hele dosya kabarıksa, birden fazla başvuru var ise uzlaşmanın ‘u’su akıldan geçirilmemeli.
Bu satırları yazma sebebim, Ankara büromuzdan Mesut Hasan Benli’nin haberi. Eskişehir’de eski eşi tarafından başına satırla vurularak öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın yaptığı her şikâyetin savcılık tarafından uzlaştırma bürosuna gönderildiğinin ortaya çıkması... Kısacası, Ayşe Tuba Arslan’ın korunmak yerine katili olan eski eşiyle uzlaştırılmaya çalışılması.
Dün çok sayıda hukukçu ile konuştum, hepsi İstanbul Sözleşmesi’nin yasalarımızdan üstte olduğunu hatırlatıyor. Ancak belki de hiçbir boşluk bırakmamak gerekiyor. Bu nedenle TBMM acil olarak kadın, çocuk, eş açısından yaralama, tehdit ve hakaret suçlarını uzlaşma kapsamından çıkarmalı.
BIRAKIN MÜDAHİL OLSUNLAR!
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı
Ancak CHP’deki gelişmelerin ardına denk düşen dilekçeyle ilgili gelişmeyi öğrenir öğrenmez, aynı zamanda İYİ Parti Genel Sekreteri olan, Akşener’in avukatı Uğur Poyraz’ı aradım. Bir süredir ifade vermek için uğraşan Akşener’in HSK’ya neden şimdi şikâyet dilekçesi verdiğini sordum. Uğur Poyraz, “Geçtiğimiz hafta siyasette oksitlenme yaşandı” dedi. Puslu hava olduğunu söyledi. Ardından da gerekçelerini sıraladı:
Türkiye’de siyasetin güvenilir, komplolardan uzak, çok sesli, temiz ve umut verici olması lazım.
Siyaset tercih değil, sorumluluk meselesidir.
Hukukun amacı dışında, yöntemler deforme edilerek kullanılmasına müsaade etmemek, bunu hukukun tanıdığı yetki ve sınırlar içerisinde dile getirmek her şeyden önce vatandaşlık görevimizdir.
Oy veren ya da vermeyen seçmenin iradesine konulan ipotekleri kaldırmak için bu soruşturmanın takipçisiyiz.
ŞİKÂYET DİLEKÇESİNDE NE VAR?
Meral Akşener, hakkındaki soruşturmada gizlilik kararını kaldırmak ve ifade vermek için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu yılın temmuz ve ekim aylarında iki ayrı dilekçe ile başvurdu. Soruşturmanın açıldığı tarih üzerinden üç yıl dokuz ay, son dilekçenin verilmesinin üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçti. Ancak hiçbir gelişme olmadı. Bunun üzerine İYİ Parti Genel Başkanı harekete geçti. Bu kez Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na avukatı aracılığıyla şikâyette bulundu. Dilekçede, Akşener hakkındaki soruşturma süreci ve uygulanan yöntemlerin, hukuk ve yargıyı siyasi amaca hizmet eder bir konuma düşürdüğü belirtildi.
DİKKAT ÇEKEN TALEP: TELEFON KAYITLARI KARŞILAŞTIRILSIN
Uyuşturucu ile mücadele hayati önem taşıyor. İçişleri Bakanlığı ise yoğun çalışma yürütüyor. Bakanlık kullanımı, arzı, satışı, uluslararası dolaşımı adım adım takip ediyor. Operasyonları sürdürüyor. Sahada operasyon ve baskı ile uyuşturucunun rotası da değişiyor. Kısacası, bu bitmeyen bir mücadele.
Mücadeleyi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile konuştuk.
18 İLDE KANALİZASYONDA ANALİZ
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sessiz sedasız hayata geçirdikleri tedbirleri paylaştı. En dikkat çekeni kanalizasyonda atık su analizi.
Uyuşturucunun yoğun olarak kullanıldığı düşünülen 18 ilde kanalizasyonda atık su analizi yapılıyor.
Tahliller yılda dört çeyrek bölümlerde tekrarlanıyor.
Karşılaştırmalar ve analizler takip ediliyor, ona göre önlem alınıyor.
Uyuşturucu kullanımı ve satışının artıp artmadığı takip ediliyor.
Dün ilerleyen saatlerde görüştüğüm eski Çevre Bakanı ve AK Parti’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ise “Dipsiz Göl, Kültür Bakanlığı Tabiat Varlıkları Kurulu tarafından tescillenmeliydi” dedi. Özhaseki’nin bu sözlerinin ardından ülkemizde korunması gereken ama tescillenmemiş, Tabiat Varlıkları Kurulu’nun onayına sunulmamış kaç ‘Dipsiz Göl’ümüz var sorusu aklıma geldi. Benzer bir olayın bir daha yaşanmaması için Türkiye geneli için bir çalışma yapılmasında fayda var.
DEFİNE AVCILARI
Gelelim Dipsiz Göl’ü o hale getiren define arayanlara, define ararken asıl hazineyi yok edenlere... Hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla hem de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ile bu konuyu konuştuk. Define arayanların ilin müze müdürlüğüne başvurması, kriterlerin karşılanması durumunda alınan iznin o ilin valiliğine onaylatılması şart. Özhaseki’ye göre define arama Türkiye’de bir hastalığa dönmüş durumda. Özhaseki, “Türkiye’de bir define hastalığı var. Kesinlikle tedavi edilmesi lazım. Her şehirde 10-15 kişi var. Kendi aralarında haberleşirler. Kısa yoldan zengin olma peşindeler” dedi.
Gelelim Özhaseki’nin “Tedavi edilmesi gerekir” dediği hastalığın nedenine... Define bulunması durumunda yüzde 50’si bulanlara, yüzde 50’si devlete gidiyor. Hastalığın nedeni yüzde 50 pay. Bugüne kadar izin alıp, kazı yapıp hazine bulan ise yok.
FETÖ ALTINLARININ PEŞİNDE
“Definecilerin gözlerinde çizgi film karakteri gibi dolar işareti dönüyor”. Bu sözler, “Definecilerden yoruldum, bıktım” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ait. Soylu, definecilerin şimdiki hayali hedeflerinin ise FETÖ altınları olduğunu söyledi. İçişleri Bakanı, “Koskoca adamlar kapımızı çalıyor, ‘Şurada FETÖ altınları var’, ‘Burada FETÖ’nün gömülü paraları var’ diyorlar. Herkesi kandırıyorlar, herkesi de birbirine düşürüyorlar. Bugüne kadar bir şey çıkarttıklarını da görmedim” dedi.
KORUMALAR NEDEN ÇEKİLDİ?
CHP