ABD’YE TAM 7 İADE TALEBİ GÖNDERİLDİ
“FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkındaki ilk iade talebi 19 Temmuz 2016’da ABD’ye gönderildi. Sonra 6 iade talebi ile toplam 7 talep iletilmiş oldu.
Her seviyedeki görüşmede konuyu gündeme getirmemize rağmen iade taleplerimiz bugüne kadar kabul edilmemiştir. Bugüne kadar resmi bir cevap da verilmemiştir.
İade dosyaları ABD Adalet Bakanlığı’nda bekletilmekte, iadeye karar verecek olan mahkemelere bile sunulmamaktadır.
ABD GÜLEN’İ HİMAYE ETMEKTEDİR
ABD makamları ek bilgi taleplerinde bulunmuş olup bu taleplere ilişkin belgeler ile darbe teşebbüsünün Gülen’in talimatıyla gerçekleştirildiğini ortaya koyan pek çok delil ABD makamlarına iletilmiştir.
ABD, FETÖ lideri teröristbaşı Fetullah Gülen’i himaye etmekte, korumakta ve kollamaktadır.
Bu Türkiye ile ABD arasında hem ikili anlaşmalara hem de dostluk ilişkilerine aykırı bir tutum olarak görülmektedir.
‘BEN ÇOK İYİYİM’ KISMI BİR GÜN SÜRDÜ
Pozitif olduğumu öğrendiğimin ertesi günü şen şakrak bir yazı kaleme almıştım. Yazmaz olaydım... Ertesi gün görünmez, kocaman bir balta vücudumu âdeta küçük parçalara ayırdı. Kemiklerin acısı katlanılmaz haldeydi. Gece ise evin içinde konuşan insanların sesine uyandım. Evde konuşan insan yoktu. Yüksek ateş halüsinasyona neden olmuştu. Bu durum iki gün sürdü. Şimdi negatife döndüm. Ancak işin kötü yanı kalça protez ameliyatından çıkan ve kronik hastalığı olan anneme de ne yazık ki COVID’i bulaştırmışım... Yaşlılar, kronik hastalar, hele de bir yeni ameliyat atlatmış olanlar için ne kadar zor bir süreç olduğunu birebir yaşıyorum. Bir süredir Ankara Şehir Hastanesi’ndeyim. Bazı çevreler eleştirse de Ankara için bu hastanenin ne kadar büyük bir şans olduğunu görüyorum. Şimdi gelelim COVID’de son duruma.. Ankara Şehir Hastanesi Genel Hastane Başhekimi Doç. Dr. İhsan Ateş ile yaptığım sohbeti sizlerle paylaşacağım. Uyarıları lütfen dikkate alın. Başhekim Ateş’in tespitlerini, açıklamalarını madde madde sizlere aktarıyorum:
VAKA ORANI TÜM DÜNYADA ARTMAYA BAŞLADI
“Vaka oranı tüm dünyada artmaya başladı. Pandeminin ilk dönemlerinden daha fazla oranda kişinin COVID–19 enfeksiyonunu belirtisiz geçirdiğini düşünüyoruz. Çünkü ülkemizde ve dünyada çok ciddi oranda COVID–19 enfeksiyonu geçiren ve aşı olan insan mevcut.
COVID–19 geçirdiğinizde ya da aşı olduğunuzda bu hastalığı belirtisiz geçirme oranı artar.
Son dönemde gördüğümüz vakalarda, eğer son aşılama süresinden enfekte olduğu döneme kadar uzun bir süre geçmişse, 2–3 gün süren yüksek ateş, yaygın eklem ağrısı ve 2–3 günlük işgücü kaybı meydana geliyor. (İşte bu benim)
Aşı tarihinden enfekte olduğu döneme kısa süre geçmiş ise hafif semptomlarla atlatılabiliyor.
Hayallerimle yatak odamda baş başa kaldım. Tabii bir de Genel Yayın Yönetmenim Ahmet Hakan’ın beni çalıştırmaya devam etme azmiyle.
ÜÇ YIL NASIL KAÇTIM
Tam beş aşım var. İki Sinovac, üç BioNTech... Haftada üç gün sporun yanı sıra; bağışıklık sistemimi de güçlü tutmak için doktorum Buğra Buyrukçu üç yıldır yüksek doz C vitamini, çinko ve bağışıklık sistemi takviyelerini damar yolundan uyguluyordu. Hücrelerimi genç tutmak için bazı tedaviler, NAD ve kolin destekleri alıyordum. Üç yıldır grip ya da nezle bile olmadım. Ayrıca maske, hijyen ve mesafe kurallarına hep uydum. Tabii son dönemde bu kurallar kalktı. İşkolik olan ben kısa bir süredir de annemin kalça ameliyatı, kızımın beta geçirmesi nedeniyle rutinimin üzerinde bir koşuşturmaya girdim.
Ailece çalışıyoruz. Fotoğraf kızım Nehir Devrimci’den.
NASIL YAKALANDIM
İnanın bilmiyorum. Pazartesi sabah 07.00’de uyanıp rutin hayatıma başladım. Akşam da Gece Görüşü Programı’nı yaptım. Sesimde hafif bir bozulma dışında hiçbir şikâyetim yoktu. Akşamüstü Cumhurbaşkanlığı’na gidip testimi yaptırdım. Salı sabahı 06.30’da uyanıp kendimi iyi hissederek valizimi hazırladım. Tam havalimanına girmek üzereyken telefonum çaldı: “Hande Hanım testiniz maalesef pozitif çıktı” sözlerinin ardından arabayı durdurdum. “Emin misiniz? Yani gelemiyor muyum?” diye sordum. Benim ve Osman Gökçek’in testinin pozitif olması sebebiyle ziyarete katılamayacağımız söylendi. Kısacası adayı terk eden biz olduk.
NASILIM
Türkiye’nin aslında beklentisi ve talebi çok basit, çok haklı ve çok hukuki. Türkiye “Müttefik isek bana karşı olan terör örgütlerini desteklemeyin, hamilik yapmayın, silahlandırmayın” diyor. Bu sözler sadece İsveç ve Finlandiya’ya değil. Başta ABD olmak üzere topraklarında FETÖ/YPG/PKK’lılara hamilik eden, onları silahlandıran her ülkeye... İşte bu kritik zirve öncesi İletişim Başkanı Fahrettin Altun yola çıkmadan hem Türkiye’nin bulunduğu noktayı hem taleplerini hem de kararlılığını anlattı. Açıklamalarını madde madde sizlere aktarıyorum:
‘BU ÜLKELERE TÜRKİYE İLE MÜTTEFİKLİK GURURUNU YAŞATMAYIZ’
“Türkiye, içinde bulunduğu ittifaklara ve ikili ilişkilere değer ve güç katan bir ülkedir. Kendi güvenlik ve savunma gerekliliklerimizi yerine getirirken, bölgesel ve küresel meselelerde de masada ve sahada çıkarlarımıza ve müttefiklik ruhuna uygun şekilde hareket ettik, ediyoruz.
Müttefiklik ilişkisi içerisinde olduğumuz komşularımız ve diğer ülkelerden de elbette samimi bir dayanışma bekliyoruz.
Terör örgütleri ile bazı ülkelerin ilişkilerini belge, bilgi ve raporlarla net bir şekilde gözler önüne serdik. Bu gerçek ortadayken bu ülkelere Türkiye ile müttefiklik gururunu yaşatamayız.
‘TERÖRİSTLERİN İADE VE SINIR DIŞI EDİLMELERİNİ BEKLİYORUZ’
NATO şemsiyesi altında olası bir savaş halinde İsveç ve Finlandiya’nın toprağını korumakla yükümlü olacaksak, bu ülkelerden de bizim mücadele ettiğimiz terör örgütlerine karşı kararlı bir duruş beklemek en doğal hakkımız.
Açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz; NATO’ya katılmak isteyen ülkelerin bizim terör örgütü kabul ettiğimiz örgütlere karşı bir tavır, terörle ortak bir mücadele sergilemeleri gerekiyor.
Ekonomi, geçim sıkıntısı en büyük sorun. Peki görüşme nasıl geçti? Hükümet bir çalışma yapıyor mu? Türk-iş Başkanı sorunları nasıl anlattı, ne istedi? Hürriyet’in geleneksel kahvaltı konuğu bu kez Türk-İş Başkanı Ergün Atalay idi. Şimdi tek tek soruların yanıtlarına geçiyoruz.
OKSİJEN VE NEFES GEREK
Sevgili okurlarım, önce sizinle bir tablo paylaşayım:
Türkiye’de çalışanların yüzde 35’i asgari ücret alıyor. Asgari ücrete yakın ücret alan çalışanlar da eklendiğinde oran ikiye katlanıyor. Bu rakam hiç bu kadar yüksek olmamıştı.
15 milyona yakın işçi var.
3 milyon işsiz var.
850 bin işçi emeklisi 2 bin 500 TL civarında aylık alıyor.
Z KUŞAĞI YANİ SİBER ÇOCUKLAR
“Kuşaklar, doğum yıllarına ve büyürken onları etkileyen olaylara göre tanımlanır. 1990’ların ortaları ile 2012 yılları arasında doğmuş olanların kuşağına Z kuşağı diyoruz.
Mobil hayatın olmadığı dönemi hiç görmemiş, internetsiz yaşamı bilmeyen bir kuşak.
Hırslı olmayan bir kuşak.
Dijital nesli, internet nesli, oyun nesli, siber çocuklar, zaplayan insan, çekirge zihin gibi farklı isimlerle de anılıyorlar.
Tüm günlük işlerini teknoloji ile yürütürler.
Milenyum Çağı çocuklarıdır. Teknolojinin de verdiği hızla, hızlı ve analitik düşünme yetisi olan bireyleri bünyesinde çokça barındıran bir kuşaktır.
TOPLAM KREDİ KARTI HARCAMASININ YARISI, LİMİTİ 25 BİNİN ALTINDAKİLER
Geniş kesimlerin harcama davranışlarına da bakıldı.
Kredi kartı limiti 25 bin TL’ye kadar olanların toplam kredi kartı harcamalarının yarısından çoğunu yaptığı belirtiliyor.
Kredi kartı limiti 25 bin TL’nin altında olan bireylerin nispeten daha dar gelirli olması ve onların gündelik hayatlarını idame ettirirken kredi kartlarına ihtiyaç duyması nedeniyle bu alana dokunulmadı.
Bu nedenle limiti 25 bin TL’nin üstünde olan kredi kartlarında asgari ödeme tutarı yüzde 40’a çıkarıldı.
Kredi vadelerinde daralmaya gidilirken de benzer bir ayrıma gidildi. Bu nedenle 100 bin TL’nin altındaki ihtiyaç kredileriyle ilgili yeni bir düzenleme yapılmadı.
İhtiyaç kredilerindeki büyümenin çok büyük bir bölümü 100 bin TL’nin üzerindeki kredilerden kaynaklanıyor. Bu nedenle 100 bin TL üzerindeki kredilerin geri ödeme süresinin 36 aydan 24 aya indirildiği vurgulanıyor.
TÜRKİYE’NİN DERT HARİTASI
SEÇİMİN KADERİ NEYE BAĞLI
Türk Eğitim Derneği (TED) yaklaşık 3 bin kişiyle bir araştırma gerçekleştirdi. TED Başkanı Selçuk Pehlivanlıoğlu da bu araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Temel soru aslında, “Seçimin kaderi eğitim vaatlerine mi bağlı?” idi. Hepimizin bildiği aslında bu araştırmadan da çıkmış.
“İlk sırada ekonomi yer alıyor. Seçimin kaderini önce ekonomi belirleyecek.
Vatandaşlar ekonominin rayına oturup oturmadığına, ceplerine, tencerelerine bakacaklar.
İkinci sırada ise ‘eğitim’ çıkmış.
18-24 yaş aralığında siyasetçiler eğitime önem versin diyenlerin oranı yüzde 49.”
Farkında mısınız; ilk sırada ekonomi, ikinci sırada eğitim. Gençlerin endişelerini de aslında ne kadar açık ortaya koyuyor.
YURTDIŞINDA OKUMAK İSTİYORLAR