Erdoğan’ın “Gerekirse askeri önlemleri hayata sokmaya devam edeceğiz” ifadesinin acaba politika değişikliğine mi gidiliyor yorumlarını da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Önce şunu söyleyelim; Türkiye her zamanki gibi her türlü olasılığa karşı diğer devletler gibi hazırlıklarını yapıyor, ancak Türkiye’nin ana politikasında bir değişiklik yok. Ankara’nın önceliği ve temel hedefi sivil ölümlerin durması, ateşkes ilan edilmesi. Diğer yandan HAMAS’a terör örgütü denilmemesine de uluslararası çerçevede bakılması gerektiğine dikkat çekerim. Birleşmiş Milletler’in terör örgütü listesinde HAMAS bulunmuyor. Netice olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasına bir bütün olarak bakılmalı.
Bu tespiti yaptıktan sonra; Ankara’da konuşulan Türkiye’nin yol haritasının çerçevesini çizelim:
‘TÜRKİYE HANGİ TARAFTAN OLURSA OLSUN SİVİL ÖLÜMLERE KARŞI’
◊ Türkiye ilk günden itibaren hangi taraftan olursa sivil kayıplara karşı çıkan, karşı duran bir tavır sergiledi.
◊ Mesele masum sivillerin ölümünün engellenmesi. Hangi taraftan olursa olsun sivil ölümler kabul edilemez.
◊ Ancak 7 Ekim sonrası İsrail yöneticilerinden gelen ilk sözler intikam oldu. İntikam gözleri kör edebilir. İsrail sivil ayrımı yapmadan toplu bir cezalandırma yöntemi seçti.
◊ Türkiye konuya insancıl yaklaşıyor.
‘BİRİNCİL ÖNCELİK ATEŞKES’
Erdoğan, kabine üyeleri ve tüm ekibi tarafından yapılan temaslarda tüm taraflara “ARTIK DURMA NOKTASI” uyarısı yapılmaya başlandı.
TARAFLARA ‘NE YAPIYORSUNUZ’ TEPKİSİ
Bu köşeyi takip edenler bileceklerdir, Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Ekim’deki HAMAS’ın ilk saldırısından itibaren, tepkisini hem Hamas’a hem de sonrasında İsrail’e net biçimde ortaya koymuştu. Başından beri hangi taraftan olursa olsun “Sivillerin ölmemesi” gerektiğini yaptığı tüm telefon görüşmelerinde de dile getirmişti. 13 Ekim tarihli bu köşede yayımlanan yazımda Ankara’nın Hamas ile temasa geçerek, tepkisini ilettiğini aktarmıştım. Aslında bizzat başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere çeşitli seviyelerde yapılan görüşmelerde, Hamas’a 7 Ekim’deki saldırıya atfen “Siz ne yapıyorsunuz?” denilmiş, Türkiye’nin sivillerin hayatlarını kaybettiği saldırıdan rahatsızlık duyduğu söylenmişti. Ancak kimseye doğrudan “git” denilmediği bilgisini de paylaşayım. Benzer uyarı 7 Ekim’in hemen sonrasında gittikçe daha fazla güç kullanarak, sivilleri öldüren İsrailli yetkililere de yapıldı. Şu hatırlatma ve tespitleri yapmakta fayda var:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan hangi taraftan olursa olsun, başından beri sivil ölümlere karşı çıkan ve bunu mevkidaşlarıyla paylaşan tek lider.
- Ankara sivil ölümlerin durdurulması için, tüm aktörlerle birçok kez görüştü. Garantörler formülünü sundu.
- Gelinen noktada yaşanan insanlık dramının ve savaşın bir kıvılcımla tüm bölgeye yayılmasını önlemek için “Artık durma noktası” mesajı veriliyor.
İRAN SAVAŞIN YAYILMASINI İSTEMİYOR
ABD’nin ana politikasını başından beri İsrail’in varlığını sürdürmesi için hiçbir Arap koalisyonu bileşiminin İsrail’in gücünden daha güçlü hale gelmemesi üzerine kurduğu bilinir. ABD’yi ve İsrail’i en çok tedirgin eden ülke ise İran... İran, İsrail’in Gazze’ye saldırısının yanıtsız kalmayacağı yönünde sert uyarılar yaptı. Bir dizi Şii milis grubunu fonlandığı, eğittiği, silahlandırdığı bir gerçek. Bunların başında ise Lübnan’da İsrail’in kuzey sınırında bulunan Hizbullah geliyor. Hizbullah’ın İsrail’in kuzey sınırında yeni bir cephe açması, İsrail ordusunun iki cephede birden savaşmak zorunda kalması ciddi bir olasılık. Bu olasılığı, İran’ın müdahalesini ve savaşın bölgeye yayılmasını istemeyenler arasında ABD’de de var. Ancak bölge adeta pimi çekilmiş bir el bombasının üzerinde oturuyor. Ankara İran ile de çeşitli seviyelerde temas halinde. Ankara’nın izlenimi ise İran’ın bölgesel bir savaş istemediği, savaşın yayılmasına müsaade etmeyeceği yönünde.
'Merhamet’, Büyük Erdemler Risalesi’nin en önemli ahlak yetkinliklerindendir. Çünkü “öteki” sevgisi tüm iyiliklerin kökenidir. Ötekini sevmezseniz, insanı insan yapan temele sahip olamayacağınız için, büyük erdemlerden de yoksun kalırsınız. Hele bir de sizin için “öteki” çocuklar ise....
NEYİN KUCAKLAŞMASI?
“Tanrı insanı unutmayı unutmaktan korusun” demiş bir şair... Ancak yukarıda gördüğünüz karedeki gibi de çabuk unutmasın insanlar. Hastane bombalamasının üzerinden kısa bir zaman geçmişken, henüz çocukların cesetleri yerdeyken, ölü çocukların oyuncakları etrafa saçılmışken, insan olanın mutlaka içi kan ağlar, ağlamalıdır. Dünya, insanlık, sözde batı medeniyeti bile gülümseyen ya da zafer edasıyla birbirini kucaklayan insanlar ya da yöneticiler görmek istemez. İnsanı barbarlıktan ayıran en güçlü duygu “acı ve acımaktır”. O acıyı çocuklara karşı bile duymazsanız, duyamazsanız; o saygıyı çocukların ölü bedenlerine bile göstermez, gösteremezseniz barbarlık ne yazık ki ruhunuza da dünyanıza da hâkim olmuş demektir.
KONUŞAMAZ ÖLÜ ÇOCUKLAR...
Konuşamaz ölü çocuklar... Acının ortasında yapılan bir basın toplantısında konuşan büyüklerin önünde yerde yatar küçücük ölü bedenleri. Bu fotoğraf karesi başta buna neden olanlar, zaferle birbirlerini kucaklayanlar, “Oh olsun diyenler”, sesini çıkarmayanların insanlıklarını ve tüm erdemlerini yitirdiklerini gösteren fotoğraftır. Kirli dünyalardaki “İktidar, para, enerji, sahip olma, daha çok sahip olma, bitmeyen hırs” ın, masum küçücük bedenlere ödettirdikleri bedelin fotoğrafıdır.
Fidan, Batılı devletlerin de iki devletli bir çözüme karşı “hayır” demediklerini söyledi ve şu mesajları verdi:
‘İKİ KAMPIN MESELESİ HALİNE GELDİ’
- “Bu mesele artık iki kampın meselesi haline gelmiş durumda. Kamplaşma olduğu zaman, jeostratejik bir tehdit alanı haline geliyor.
- Bunu kapsamlı ve güzel bir barışla çözmek varken, gittikçe daha büyük bir çatışmanın ateşini fitilleyecek bir risk alanı olarak bırakmak rasyonel bir davranış değil.
- Batı’nın tavrına baktığımız zaman, diğer yerlerde karşı olduklarına yaptırım uygularken, İsrail’e bir şey yaptığı yok.
‘İSLAM ÜLKELERİNİN ATABİLECEĞİ CİDDİ ADIMLAR VAR’
- İbrahim Anlaşmaları (Körfez ülkeleri ve İsrail arasında imzalanan anlaşmalar) ile ortaya konan tablo, İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normalleştirmesi ve bundan hareketle de Filistin meselesinin giderek önemsizleştirmesine dayalı bir konu.
İsrail ve Filistin arasında ateşin durması, krizin iki devletli bir barış formülüne dönüşmesi ve bunun da kalıcı hale gelmesi için bulunan Garantörlük Formülü’nün ayrıntılarına geçmeden, Ankara’ya göre bu formüle neden ihtiyaç duyulduğunu anlatalım. Dışişleri Bakanı Fidan’ın 7 Ekim Hamas saldırısıyla başlayan sürece ilişkin tespitleri ile başlayalım:
FİDAN: 7 EKİM’DE YAŞANANLAR HERKES İÇİN SÜRPRİZ OLDU
-“7 Ekim’de yaşananlar özellikle duvarın belli bölümü yıkıldıktan sonra Gazze’den diğer tarafa, sadece Hamas mensuplarının değil diğer grupların ve sivil unsurların da girebilmesi ve herhangi bir direniş ile karşılaşmamaları başta İsrail olmak üzere herkes için sürpriz oldu.
‘HİÇBİR KESİM SİVİLLERİ HEDEF ALMAMALI’
-Biz 7 Ekim’de ve müteakip süreçte, sivilleri hedef alan hiçbir eylemi tabii ki tasvip etmiyoruz. Tam tersine sivillerin hedef alınmasını kınıyoruz. Batılılar Hamas’ı terör örgütü olarak tanımladığı için Hamas’ın her türlü faaliyetini terör çerçevesinde değerlendiriyorlar. Biz ise hiçbir kesimin sivilleri hedef almaması gerektiğini söylüyoruz.
-İsrail’in Gazze’yi şu ana kadar benzeri görülmemiş şekilde bombalıyor olması, yoğun sivil ölümlerine yol açması, elektriği, suyu, yakıtı kesip orayı adeta bir yokluğa, açlığa mahkûm etmesi kabul edilemez.
-Sivil nüfusu korkutarak bulundukları yerlerden, özellikle Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru hareket ettirmesi de kabul etmediğimiz bir şeydir.”
Görüp de yokmuş gibi davranmak anlamında bir sendrom! Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü araştırmacıları Christopher Chabris ve Daniel Simons yıllar önce yaptıkları deneyle çevremizde olup bitenlere çoğu zaman kendimizi nasıl kapattığımızı ispatladı. Deneyin amacı insanın çoğu zaman apaçık ortada duran gerçekleri nasıl görmezden geldiğini kanıtlamaktı. Deneyle hayatımızı yönetenin çoğu zaman aklımız ve sağduyumuz olmadığı anlaşıldı. Nasıl mı?
* Üçü beyaz, üçü siyah tişört giymiş altı kişi bir araya getirilmiş ve bir dakika boyunca ellerindeki topu birbirlerine atmıştı.
* Bunu izleyenlerden de sadece beyaz tişört giyenlerin attığı pasları saymaları istenmişti.
* Beyaz tişörtlülerin 15 pas attığını herkes sayabilmişti.
* Peki, görüntüye giren gorili gören olmuş muydu? Gorili yüzde 92’si görmemişti.
DÜNYA İÇİN GÖRÜNMEZ GORİL
Gazze, yaklaşık bir haftadır milyarlarca insanın gözü önünde vahşeti yaşıyor. Cami, okul, hastane derken en son üniversite binasını vurdu İsrail. Hamas militanı, sivil ayrımı yapmadan tonlarca bomba yağdırıyor... Kim nasıl dur diyecek bilmiyorum ama Gazze’ye saldırıları TV’den seyrederken insanlığımdan utanıyorum.
* Dünya kamuoyu da ikiye bölünmüş durumda.
Şimdi adeta kan gölüne dönen toprakların en temel sorunu Kudüs yani Beytül Makdis’tir. Beytül Makdis, Hz. Muhammed’in tercih ettiği ve hadis geleneklerine de kaydedildiği isimdir. Kutsal ev, yani inananların günahtan arındıkları yer anlamına gelir. Yeni Ahit’de ise Tanrı tarafından inşa edilmiş, kapıları tüm halklara açık olan ve asla kapanmayan şehirdir. Bugün gelinen noktada ne yazık ki Kudüs ne kapsayıcı bir şehir ne de inananların günahtan arındıkları bir şehir. Beytül Makdis ve etrafındaki toprakları, büyük günahların işlendiği yani insanların katledildiği topraklara döndü. Yüzyıllık yanlışlar, yüzyıllık bitmeyen hesaplar masum çocukların ölümüne, onlar için ölümün sıradanlaşmasına neden oldu.
TRUMP RAHAT UYUYOR MUDUR
Yüzyıllık hesaplaşmaya, kine, öfkeye, yerinden edilmişliğe, masum insanların katledilmemesi için bir çözüm bulunması gerekiyordu. Trump yönetimi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve Amerikan Büyükelçiliği’ni taşıma kararı verdiğinde; aklı selim herkes hemen hemen aynı yorumu yaptı:
“Trump yönetimi iki devletli çözüm ve bağımsız egemen Filistin devleti oyalamalarını bile yok etti. Karar gelecek yıllarda bölgede büyük bir kalkışmayı ateşleyecektir, küresel güvenlik üzerinde vahim bir etki yaratacaktır.”
Amerika bu uyarılara kulaklarını kapattı. Bugün sadece o topraklar yanmıyor! Aklı başında tüm devletler ve insanlar diken üstünde!
ABD ideoloji uğruna o adımı atarken yapılan uyarıların bugün ne kadar haklı olduğu anlaşılıyor.
FAKA BASMAK
Kelimenin tam anlamıyla bu oldu. İsrail faka bastırıldı.
Anlatmaya bu sözlerle başladı, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Sekmen. Tarihi eserleriyle, kış sporlarıyla bilinen şehirde en dikkati çeken ise olası bir depreme karşı hazırlık. Şehir kentsel dönüşümün merkezi haline gelmiş durumda. Tam 27 ayrı noktada kentsel dönüşüm sürüyor. “Bütçemizin yüzde 65’ini yatırıma harcıyoruz” diyen Başkan Sekmen; İstanbul’da Samandıra ve Kartal’daki iki dönem belediye başkanlığı tecrübesini de yansıtmış; Dadaş’lar şehri Erzurum son gittiğimden bu yana bambaşka bir şehir olmuş.
KIŞ SPORUNUN BAŞKENTİ
* Erzurum artık bir spor şehri olmuş. Türkiye’nin en uzun pistlerine ve gece saatlerinde de kayma imkanına sahip Palandöken’in hemen yanında ikinci Palandöken sahası da kış sporlarına açılacak. Proje hazır, tamamlandığında başta kayak olmak üzere tüm kış sporları için Avrupa’daki örnekleri gibi iki kayak merkezi birbirine bağlanarak büyük bir kasaba olacak.
* Sezonu daha erken açmak için kar saklama sistemi oluşturuldu, bir sene önceki kar pistlere yayılarak, kar üretim makinesi ile destekleniyor.