Hakan Ünsal

Şampiyon gibi

29 Ocak 2019
Bir tarafta, yıllardır sabırla oluşturulan bir anlayışın ürünü, zirveye oynayan bir takım ve baş mimarı teknik adamı. Diğer tarafta golcüsü patlama yapmış, hızlı oyunu seven bir takım ve tecrübesi Everest yapmış teknik adamı.

Başakşehir’in Abdullah Hoca ile geldiği noktanın odak noktası sabır. Öyle ki, Başakşehir oyununda sabırlı, oyuncusunda sabırlı hatta şampiyonluk için bile sabırlı.

Bu seneye kadar yarışta olma becerisini gösteren ama sonunu getiremeyen Başakşehir, bu sene şampiyon olmaya çok niyetli ki, eksik parçası olan Demba Ba ve Robinho transferlerini yaptı. Emre, Arda, Mossoro ve Visca ile yarışta güçlü şekilde kalır Başakşehir, ama Robinho ve Demba Ba transferleri şampiyon yapar. Maçın ilk yarısı Kasımpaşa ve Mustafa hocanın istediği gibi geçti.

Topu Başakşehir’e bırakıp orta sahaya kadar rahat gelmesine izin veren, kendi alanını iyi kapatıp yan pas oynamaya mecbur eden ve kazandığı topu hızlı kullanmaya çalışan bir Kasımpaşa vardı. Oyunun hâkimi Başakşehir’in olması, bu maç için ekstra bir durum değil çünkü Kasımpaşa böyle istedi zaten.

İKİNCİ DEVRE KEMERLER ÇÖZÜLDÜ

Paşa, 40 dakikalık bölümde Başakşehir’e karşı nasıl oynanırın uygulamasını gösterdi. Ama hızlı hücum yapmayıp, Visca’yı tutamadılar. Başakşehir’e karşı öne geçememişsen zaten geçmiş olsun demektir. 2.i yarı, iki takım da emniyet kemerlerini çözünce maça tempo geldi. Paşa’nın oyunu rakip alana yıkma isteği ve aldığı riskler, maçı çok erken koparırdı ama inanılmaz kaçan goller bunu engelledi. Başakşehir, savunmadaki aklı Epureanu, ortadaki tecrübesi Emre, uçan kanadı Visca, büyük kalitesi Robinho ve alternatifli kadrosuyla nasıl şampiyonluk olacağını biliyor ve bunu oynuyor. Bu sene herkes kadar hatta daha fazla şampiyonluk iddiası var. Çünkü, Beşiktaş ve Galatasaray’da olmayan oyunculara sahipler..

Yazının Devamını Oku

Unutturamaz seni hiçbir şey

27 Ocak 2019
GÜZEL bir şarkının sözlerinde şunlar yazar: Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben, her yerde sen, her şeyde sen, bilmemki nasıl söylesem...

Galatasaray’ın taraftarından teknik ekibine, basınından camiasına herkesin beklentisini özetleyen bu şarkı olsa gerek. Forvet oyuncusu ihtiyacı ve beklentisi o kadar tavan yaptı ki, artık durumu caps’ler, videolar, şarkılarla anlatır hale geldi insanlar. Galatasaray taraftarı artık forvetten başka bişey düşünemez durumda. Çünkü, iyi bir forvet almanın ve almamanın sonuçları gece ve gündüz gibi net ortada. Transferin son gününe kadar beklemenin mantığını geçen haftaya kadar anlarım. Fiyat düşmesini beklemek, ilk maçı içerde oynamak ve zayıf rakiple oynamak geçerli sebeplerdi. Fakat, içeride son 2 lig maçında gol atamayan ve kazanamayan Göztepe deplasmanı bile olsa forvetsiz çıkmak plansızlık ve beceri sorunu var anlamını çıkartır. Kaldı ki, Galatasaray’ın forvet ihtiyacı Gomis’in gittiği günlerden beri var. Son anda ortaya çıkan yada 1-2 aylık mevzu değil. Ayrıca iyi fiyatlara oyuncu satarak gelir elde edilmiş. Bütün bunlara rağmen, bırakın transferin son günlerini, forvetler kampın ilk günlerinde takımla çalışıyor olmalıydı. Galatasaray’ın forvet ihtiyacı, oyuncu satılmasından ve transferin ucuza yapılmasından çok daha öncelikliydi.

ÜRETKENLİK ZAYIFTI

Göztepe karşısında oynanan oyun, yağmurun etkisi de olsa, ligin ilk yarısındaki gibi dengesiz, git geli fazla, üretkenliğin zayıf olmasındandı. Maçın hikayesi; yağmur, mücadele, orta sahada savaş ve kalecilerdi. İlk yarıda sahaya alışamama ve zeminin yaptırdığı hatalar öne çıktı. İkinci yarı bambaşkaydı. Kaçırılan penaltı, direkten dönen toplar, pozisyonlar. İşin açıkcası Galatasaray ve yönetim için şanslı bir akşamdı. Alınması gereken mesaj net. Bu takım forvetsiz şampiyonluk yarışında olamaz. Göztepe deplasmanında kazanmak, beraberliğin bile ciddi sonuçlarının olacağı bir dönemde çok değerli. Ama bu kadro ile devam edip eksikleri tamamlamamak her şeyi çöpe atacaktır.

BATANLAR ÇIKANLAR

A.GÜCÜ karşısında şov yapan Feghouli ve Mariano etkisizken, Ndiaye ve Selçuk ağır orta sahada kaybolmuşken, Maicon ağır kalıp hata yaparken, Onyekuru suyun üzerinde bale yaptı, Fernando çamur içinde pırlanta gibi parladı, Marcao zamanlaması ve kritik müdahaleleri ile güven verdi.

Maçın adamı: Onyekuru.

Yazının Devamını Oku

Kolay olan yanıltır

20 Ocak 2019
Galatasaray devre arasını beklenenin aksine adam almak yerine sata sata geçirdi. Alınan bedeller her ne kadar iyi olsa da beklenti özellikle forvet transferi yapılmasıydı.

Yönetimin ikinci yarının ilk maçına hatta transferin son günlerine kadar beklemesinin 2 sebebi vardı. İlki, yapılacak transferin maliyetini düşürmek, ikincisi de ilk maçın içeride ve zor günler geçiren zayıf Ankaragücü ile olmasıydı.

Yoksa, forvetin olmayışı ligin ilk yarısını kayıp hale getirmiş ve Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkamamaya mal olmuşken transfer yapamamak hiçbir şekilde izah edilemez. Forvet transferi yapmamak, Şampiyon olmayı istememek ile eşdeğerdir.

İLK YARI SİNAN

Maçın başlangıcı ve ilk 25 dakika, yönetimin beklentisi, taraftarın isteği ve Hasan Hoca’nın planladığı gibi geçti. Uzun zaman sonra oynayan Sinan muhteşem döndü. İlk goldeki takipçiliği, ikinci goldeki klas gol vuruşu, atılan topları iyi servis etmesi ve top saklaması Galatasaray’ın ihtiyacı olan golcünün özelliklerini anlatıyordu ve Sinan ilk 25 dakikadaki performansı ile ilk yarının yıldızı oldu.

İlk yarım saat geçtiğinde Ankaragücü dağılmış, Onyekuru ve Feghouli kenarları çok etkili kullanıyor, Mariano ile Linnes arkadan dalga dalga geliyor ve Belhanda ile Ndiaye baskının dozunu artırıyordu. Maçın daha ilk yarı bitmeden belli olması ve Ankaragücü’nün durumu yeni transfer Marcao için net bir fikir oluşmasını engelledi.

İKİNCİ YARI HENRY

Maçın ikinci yarısı tam bir Onyekuru şov olarak geçti. Çabukluğu, sürati ve ceza alanı içine yaptığı iyi koşuların üstüne attığı gollerdeki vuruşları da 1. sınıftı. Bu formunu devam ettirse Galatasaray’ın işi çok kolaylaşır. Son bölümde gençlerin oynaması da çok doğru ve olumlu bir hareketti. Ozan gibi bir oyuncuyu çok kısa sürede iyi bedelle satabilmiş olmanın anahtarı bu maçlardı.

Ankaragücü maçı, Galatasaray için ölçü olabilecek ya da dikkate alınacak bir karşılaşma değil. Şampiyonluk yarışı ve UEFA macerası ise önemli olan, böyle rakipler hiç olmayacak. Bu sebeple güzel ama yanıltıcı olabilecek bir maç olarak bakmak lazım.

Yazının Devamını Oku

Hızlı ve öfkeli

24 Aralık 2018
Galatasaray adına iyi geçmeyen ligin ilk yarısını, bir nebze olsun iyi tamamlama ve ikinci yarıya önemli mesajlar verme şansı içeren bir karşılaşmaydı. Cezalı ve sakatların dönmüş olması önemli bir moral motivasyon sağlarken, Feghouli ve Onyekuru’nun formu ayrı bir avantajı sağlıyordu.

Diğer taraftan Sivasspor’un Hakan Keleş Hoca ile yakaladığı ivme ve iyi oyunu Galatasaray’ın önünde ciddi engeldi.

Maç öncesi en büyük beklentim uzun zamandır takımdan ayrı kalan Belhanda’nın büyük bir açlık içinde oynaması ve önemli katkı yapması yönündeydi. Sivasspor’da ise elbette Robinho ve son dönemde ligin en yetenekli oyuncularından biri olan Emre Kılınç öne çıkacak adamlardı. Robinho maçın başında golünü atarken kalitesini de ortaya koydu. Aynı şekilde Feghouli de attığı goldeki sakinliği ve vuruş kalitesiyle eski halini hatırlattı. Galatasaray’ın oyunun başındaki problemi, orta sahada hızlı ve öne pas yapan rakibine ayak uyduramaması oldu. Torje, Emre ve Robinho ile sayıca fazla olan ve pas yüzdesi de iyi olan bu oyuncular hücumu zaman kaybetmeden ve çabuk düşününce, Galatasaray savunması sıkıntı yaşadı.

Aynı sıkıntıyı ve fazlasını Feghouli, Henry, Belhanda ve Fernando ile yaşatması gereken Galatasaray’ın rakibinin aksine yavaş ve yana oynaması nedeniyle etkisi azdı. Ne zaman sarı kırmızılı oyuncular önde çabuk düşündü, Onyukuru ve Feghouli’yi kullanmaya başladı, goller ve pozisyonlar geldi. Özellikle ikinci yarı, takım Onyekuru’yu o kadar iyi kullandı ki durdurulması imkansızdı. Yaptığı doğru koşulara atılan nefis paslar maçı bitiren anlardı.

MESAJ ALINDI...

Maçın ikinci yarısı iki takımın da gaza bastığı ve hiç tempoyu düşürmeden oynadığı zevkli bir oyuna sahne oldu. Müthiş ara paslar, harika bindirmeler, adrese teslim ortalar, nefis goller, ‘çıkmaz’ denilen kurtarışlar ve ligin son maçında verilen net mesaj. Mesaj ne mi; form yakalarsam ve eksiklerimi tamamlarsam 22 olur...

ROBINHO VE GERÇEKLER

Galatasaray’da uzun zamandır Belhanda tartışması var. Koştuğu ve mücadele ettiği için hoşgörülen ama etkisi hep beklenti altı kalan Belhanda’nın yerinde bugün Robinho olsa Galatasaray Şampiyon olur. Belki daha az koşar ama çok fazla maç kazandırır, çok fazla bireysel performansa katkısı olur, çok fazla taraftara etkisi olur. Robinho’nun oyunu ve etkisi, Galatasaray’daki sorunu ve eksiği bir kez daha bütün çıplaklığı ile gözler önüne serdi; takımın lider oyuncu ihtiyacı. Gomis varken bu sorun yoktu ama o gittiğinden beri bu problem çok sıkıntı yaşattı. Robinho gibi bir oyuncu hem oynar hem oynatır hemde Şampiyon yapar.

NOT

Yazının Devamını Oku

Beraberlik kötü sonuç değil

16 Aralık 2018
Başakşehir takımının en büyük avantajı, yıllardır aynı oyuncularla, ezberledikleri, sabırla ve devamlı aynı sistemi oynamaları.

İşte bu yüzden, oyunları geçen sezondan daha iyi olmasa bile lider durumdalar ve şampiyonluk adayı olan büyüklerden ciddi puan farkı ile öndeler. Ve bu sezon hiç olmadığı kadar şampiyon olma ihtimalleri var. Galatasaray maçı da bu anlamda çok kritik bir karşılaşmaydı. Başakşehir’e karşı oynarken yapılacak ve yapılmayacak 3 iş var...

İlki, asla oyuna hakim olduğun hissini veren, uyuşturucu etkisi olan topa sahip olmayı avantaj görmemek. Çünkü, Başakşehir’in en tehlikeli olduğu anlar topun rakipte olduğu zamanlardır. İkincisi, maçı sonuna kadar sabırla, disiplinle ve konsantrasyonla oynamak. Yani rakibi silahı ile vurmak. Çünkü Başakşehir sisteminin temelini oluşturan en önemli kriterler bunlar. Üçüncüsü ve en önemlisi, asla geri düşmemek hatta öne geçerek maçı kazandıracak avantajı yakalamak. Başakşehir’e geri düşmek, normalden daha fazla risk almak demektir. Bu yazdıklarım ilk 20 dakikanın özeti gibi olsa da, aslında Başakşehir maçlarının senaryosu ve bu tuzağa düşen takımların makus talihiydi. Galatasaray’ın ilk yarıda etkin olmasını engelleyen iki oyuncu vardı. Epureanu ve Emre. Biri savunmada sakin kalıp geriden ayağa çok iyi toplar atarak oyuna başlangıcı sağlarken, diğeri orta sahada oyunun yönünü ve hızını ayarladı.

PRES YAPMAK İSTEDİ AMA...

Galatasaray’ın Başakşehir defansına baskı yapma ve hata yaptırma isteği vardı. Bu istek 2 sebeple gerçekleşmedi. İlki, Epureanu’nun panik ve hata yapmadan attığı paslarla baskıyı kırması. İkincisi, G.Saraylılar’ın pres zamanlaması ve dozunu ayarlayamaması. Belli ki pres yapma bir taktik olarak istenmiş ama uygulama daha önce çalışılmadığı hissi uyandıracak şekilde sırıttı. Oyuncular nasıl pres yapacağını çözemedi.

EREN NİYE VURMADI İNANILIR GİBİ DEĞİL

Galatasaray maçın genelini akıllı oynadı. Kenarda oynayan Feghouli ve Onyekuru’nun geriye yardım ettiği ama öne de hızlı çıkışlar yaptığı, orta sahanın kalabalık ve birbirine yakın oynadığı, savunmanın dikkatli olduğu ama önde az pozisyon üreten bir takım gördük. Maçı koparacak pozisyon yine Eren’in ayağına geldi ve niye vurmadı inanılır gibi değil. Niye vurmuyorsun kardeşim? Fernando’nun formu takımı üst seviyeye çıkaracak düzeyde değil. İngiltere’ye gitmeden önceki Ndiaye ile İngiltere sonrası Ndiaye arasında çok fark var. Keza Rodrigues için de aynı şeyler geçerli. Ama, oynadığı her maçı büyük fırsat bilen genç Ozan son dönemde takımın yıkılmaz kalesi gibi. Galatasaray açısından yaşadığı sıkıntıları düşününce beraberlik kötü değil. Yenilginin her seyi bitirebileceği bir maçta yenilmemek de önemli.

MAÇIN ADAMI: ONYEKURU

Yazının Devamını Oku

Golcün kadar varsın

12 Aralık 2018
Düşler sahnesi olan Şampiyonlar Ligi'nin, müziği ile rakipleri ile havası ile oyuncuları ve takımları başkalaştıran, tedavi eden bir büyüsü vardır.

Galatasaray'ın son dönemdeki halini düşününce, Şampiyonlar Ligi tam aradığı ortamdı. Ligdeki sorunlarından arınacağı, eksiklerini gidereceği ve moral kazanabileceği bir maça çıkan Galatasaray oyuna da iyi başladı. Öyle ki, son dönemde unuttuğumuz bir maç başlangıcıydı bu.

İyi geçen ilk çeyrek ve girilen pozisyon daha maçın başında kırılma onu oldu. Eren, ilkinde çok kolay bir golü, ikincisinde de rakibini kaçırınca, bu 2 kaçırış kaybedişe döndü. İyi başlanan bir oyunda geri düşmek sadece bu maça özgü olmayan durumları da hemen devreye soktu. Moral olarak düşen takım, ligdeki sorunlarına da geri döndü.

Orta sahanın cismen var olan ama hayalet gibi görünen hali maçı Porto'nun kazandığı ilk yerdi. Donk, Fernando ve Ndiaye üçlüsü atletik olmalarına rağmen, Kaptan Herrera'nın akıllı oyunu ile iyi anlaşan, iyi paylaşan, iyi paslaşan Porto orta sahasına karşı hakimiyet kuramadı. İlk yarının sonuna doğru biraz toparlanan Galatasaray, Rodrigues'i iyi kullanmaya başlayınca golü de buldu.

EREN SORUNSALI

Galatasaray adına yine en büyük sorun ön taraftı. Gol atmanın, maç kazandırmanın ötesinde takım oyununa ve bireysel performansa büyük etkisi vardır. Öne geçen takım moral, önde oynayan oyuncu de özgüven kazanır ve aslında maçı kazandıran da budur. Galatasaray haftalardır bu güçten mahrum oynuyor ve bunu sağlayabilecek elindeki tek oyuncu Eren'de beklenenden çok uzak.

Yazının Devamını Oku

SOĞUK SONUÇ...

29 Kasım 2018
Moskova’daki hava şartları, gruptaki puan sıralaması, takımların eksikleri ile birleşince orta sahada hapsolan, kale önlerine zor taşınan ve kısır bir oyun ortaya çıktı ilk yarıda.

Zeminin, oyunun ve oyuncunun hızını kesen etkisi temponun düşük olmasının sebebiydi.
Aslında şartların böyle olması bizim için işi son maça taşıma açısından avantajdı. Ama ben hiçbir zaman Galatasaray’ın karakteri ve hedefi dışında bir oyun oynayıp da başarılı olduğunu görmedim. Galatasaray’ın, karakterinde var olan hücum oyununu oynamadığı ve idare etme anlamına gelecek beraberliği düşündüğü sürece iyi olması zor. Nitekim ya bireysel hata ya da rakibin rahat gelmesini sağlamaktan gol yeniyor zaten.
İlk yarıda bizi zorlayan saha, hava, donuk oyun ve Smolov’du. Lokomotiv’in bizi sıkıntıya sokabileceği anlarda Smolov vardı ve etkili işler yaptı. Ama asıl etkiyi, iş yapmayan, yapamayan bizim oyuncularımız yaptı. Eren’in takımın hücum organizasyonunu ve gol ihtiyacını karşılayamayacağı kesin. Maçın içinde bazen unutup ‘Eren de vardı’ diye aklınıza geliyor.
Rodrigues ve Onyekuru için etkili olabilecekleri ve iş yapabilecekleri bir maçtı ama soğuk, zemin ve takımın kötü formu onları da bitirdi. Asıl darbe ise orta sahadan geldi. Ndiaye’nin kötü oyunu, Fernando’nun formsuz hali ve rakiple mücadeledeki kayıplar, Lokomotiv’in hiç düşünmediği bir oyun ve skora sahip olmasını sağladı. Sadece Ozan bu mücadeleyi gösterip ayakta kalan oyuncuydu.
Galatasaray’ın orta sahadaki direnci kaybolmuşsa ya da orta sahadaki etkinliği yoksa, zaten kazanma şansı çok düşük. Şampiyon olduğu yıllarda her zaman çok iyi orta sahalara sahip olan Galatasaray için bu formdaki orta saha ilerleyen haftalar ve hedef için ciddi sorun.
Galatasaray’ın kaybetmesine sebep Lokomotiv mi yoksa soğuk ve şartlar mı sorusuna ben ikincisi cevabını veririm. Normal şartlarda, Lokomotiv’e kaybedecek bir takım değil Galatasaray. Sadece o da değil. Grubu kaybedecek ve çıkamayacak bir takım da değil. En rahat gruptan çıkabileceği dönemde en sıkıntılı haftalarını yaşadı ve büyük fırsatlar kaçtı. Ligin ilk yarısını, hem Şampiyonluk yarışı hem de Şampiyonlar Ligi için kayıp devre olarak görmek lazım.

TERiM BASKIYI HiSSETTi

Yazının Devamını Oku

Kilit taraftarda

24 Kasım 2018
Milli maç arasından sonra oynanmayacak takımlar listesinin başında gelir Konyaspor. Rıza Hoca ile de devam etse aynı görüntü olacaktı ama Aykut Hoca, Konyaspor’da zaten bu sistemin temelini atmış isimdi.

Maçı kendi alanında oynayan ve bu oyunu hiç sıkılmadan sabırla devam ettiren bir takıma karşı zorlanmak normal. Elbet bu durumu daha zor hale getiren Galatasaray’ın hem saha dışında hemde saha içindeki eksikleriydi.

Sezon başındaki o müthiş baskılı, boğucu oyun başlangıcının ancak esintisi olabilecek derecede oynanan ilk çeyrek, taraftarı biraz ümitlendirdi ama oyunun dengelenmesi uzun sürmedi. Konyaspor’a karşı topun ve oyunun hakimi olmanın, rakip alanda fazlaca bulunmanın hiçbir ekstra durumu yok. Zaten istenen budur çünkü alışılmış, çalışılmış ve planlanmıştır.

1 POZİSYON 3 SONUÇNitekim ilk yarı da böyle geçti. Fakat iş pozisyon üretme ve etkili olmaya gelince her şey tersine döndü. İlk yarının sonuna kadar sahanın en rahatı Muslera ve Serkan’dı. İlk yarının en net pozisyonuna giren Jahovic’i durduran yine Muslera oldu. Fakat, o pozisyon öncesi ve sonrası itibariyle daha önemli. Tek pozisyon bize 3 şey anlattı:

İlki, 3’lü defans oynamanın zorluğu ve zaaflarını gördük. İkincisi, savunmanın geniş alandaki ağır halini seyrettik. Üçüncüsü, Muslera’nın hala çok iyi bir kaleci olduğu teyit ettik

SORUMLU YÜREKSİZLERBu kaybın en önemli sebebi hoca, cezalılar, eksikler kadar sahada yeterince mücadele etmeyen oyunculardı. Sahaya çıkan oyuncuların bazıları olmasa daha kötüsü olmazdı. Mücadele etmezsen, yüreğini koymazsan, formanın farkına varmazsan, son dakika da bile olsa işler tersine döner ve üzülürsün.

 

EKSİKLER HER YERDEG.Saray’ın ilk yarının sonuna kadar sıkıntılar yaşayacağını biliyorduk. Eksikler de problem yaratacaktı. Bu nedenle taraftara daha çok iş düşecekti.  Temposu düşen Selçuk, varlığı zor hissedilen Eren, geniş alan bulamayınca çaresizleşen Henry, öne değil de geriye gelerek oynayan Feghouli başlıca isimlerdi.

Asıl eksik taraftarın umutsuzluğuydu. Gomis sonrası en büyük işin taraftara düşeceğine inandım.

Yazının Devamını Oku