Ciddi borçlara rağmen tedbir almayan yönetimi ile Galatasaray’ın geleceğidir tehlikede olan. Gelecek sene yeni sistemi ile yeni oyuncular geleceği için, “Eyvah eyvah” denmesidir gerçek olan.
KOCAMAN MÜDAHALE
Ligi 3. bitirme şansını son maça bırakan Galatasaray için Adanaspor’un ne yapacağından çok, kupa zaferiyle gelen Konyaspor’un ne yapacağı daha önemliydi. Zira moral ve öz güven açısından yüksek seviyede olan Konyaspor ilk yarıda oyunda varlığını hissettirdi.
İlk yarı, Galatasaray açısından rakibe fazla şans vermediği bir oyuna sahne oldu. Galatasaray, bu sezon klasik haline gelen ikinci yarı düşüşlerinden birini yine yaşarken, golü bulan Konyaspor hem skoru hem de oyunu eşitledi. Fakat, o ana kadar maçın açık ara en iyi oyuncusu Fofana’yı oyundan çıkaran Aykut Kocaman, Tudor ve Galatasaray’ı rahatlattı hatta maçı kazanmasını sağladı.
HER ŞEY DEĞİŞECEK
İşler iyi gitmiyorken yine atmaya devam eden biri vardı. Galatasaray taraftarı Bruma gidiyor diye üzülmesin. Sinan Gümüş, Yasin ve Rodrigues gibi yetenekli oyuncular var. Bu cevher oyuncuların ihtiyacı olan sadece, onlara güven verecek, onları anlayacak ve doğruyu gösterip doğru yönlendirecek bir teknik adam. Bruma’yı 12’ye alıp, 15’e satmak değil maharet. Sinan’ı iyi hazırlayıp satabiliyorsan yöneticisindir.
G.Saray için ligi 4. bitirmek, transfer planlamasından sezon programına kadar bir çok şeye etki edecek önemli bir sonuç. Gelecek sene, ligi erken açacak, çok fazla maç yapacak, en az 2 kulvarda savaşacak, iddialı olacak ve düşüş yaşayacak bir Galatasaray göreceğiz. Umarım Tudor ve yönetim bu ciddi farkı göz önünde bulundurur. Yoksa ne Tudor, ne de yönetim yerinde kalır...
Bu forma her ne kadar gelecek sezon için planlansa da aslında Galatasaray’ın bu sezonki futbolunu anlatan bir şekilde tasarlanmış. Karışık, etkisiz ve beklentinin altında kalan yeni forma, Galatasaray’ın bu sezonki futbolu ve durumunu anlatan, tarif eden tasarım olmuş.
- Maçın Galatasaray açısından bol pozisyonlu ve gollü olmasını beklemek için Alanyaspor’un istatistiklerine bakmak yeterliydi. Sezon başından beri savunma sorununu çözemeyen Alanyaspor’un bu kadar gol yemiş olmasına rağmen ligde kalmış olmasının sebebi Vagner Love ve etkili hücumcularıydı. O Vagner Love hem 2 gol attı hem de çok iyi oynadı.
SATIN ŞİMDİ...
- Maçın yıldızı Sinan Gümüş oldu. Birkaç hafta öncesine kadar hakkında ‘gidecek’ haberleri çıkan, Yasin sakatlanmasa forma şansı bulamayacak olan, oyuncuyu tanımadıkları için yüzüne bakılmayan Sinan Gümüş son haftaların tartışmasız en iyisi. Yönetimin Sinan’dan beklentisi nedir bilmem ama bana göre yıldız olacak kapasitesi olan bir oyuncu. Yönetime tavsiyem; satın!
DIŞ GÜÇLER DEVREDE!
- Maçın ikinci yarısı rahat giderken, dış güçlerin müdahelesi ile her şey tersine döndü. Geldiğinden beri bu tarz müdahaleleri ile rakipler için çok etkili olan Tudor, yine zamansız bir müdahale ile Sneijder’i çıkarttı ve bir dış güç olarak işini yaptı! Tudor’un hırsı, disiplini tamam ama oyunu okuma ve doğru müdahale konusunda sıkıntı var.
Oyunun son bölümü G.Saray açısından üzücüydü. Bu kadar baskı yemek ve reaksiyon verememek G.Saray’a yakışmıyor. Her ne kadar kötü tasarlansa da bilmeliler ki o forma tek başına rakibi korkutacak ve çekinmesine yetecek asalete sahip.
Ligin ilk yarısındaki maçtan akılda kalan, buz üzerinde oynanması ve Vrsajevic’ti. Hamza hoca, ilk maçtaki Vrsajevic etkisini biraz daha öne taşıyarak direkt sonuç almak istedi. Sadece bu da değil tabi. Koray-Vrsajevic ikilisini önlü arkalı oynatarak Bruma tehlikesini de kesmek istedi. Maçın ilk yarısı itibarı ile oyun ve organizasyon açısından iyi diyebileceğimiz Osmanlıspor vardı. Rakip alandaki pas kalitesi ve organizasyonu iyi seviyedeydi Osmanlı için ama o kadar.
ORTA SAHA AVANTAJI
Galatasaray bu sene, hücumcuları kaliteli, organizasyonu etkili olan takımlara karşı çok zorlandı ve puan kaybetti. Osmanlıspor, bu anlamda iyi isimlere sahip bir takım ve normalde çok daha üretken olabilirlerdi. Ama bu orta saha ile mümkün değildi. Osmanlıspor’un orta sahası ve hücumcuları yetenekli, pas alışverişleri iyi ve öne doğru etkili ama rakibe, topa yumuşak oyuncular. Dolayısı ile etkinlikleri top ayaklarındaysa var ama sonuç odaklı değil.
Zaten Musa oyuna girdikten sonra orta sahanın çehresi değişti. Adam kovalama, rakipten top çalma ve kora kor mücadelede varlıkları zayıf olunca Galatasaray’ın işi daha kolay oldu. Pas yapan ve etkin gözüken Osmanlıspor, ama işi bitiren ve icraat yapan Galatasaray oldu. Osmanlı oyunuyla göze, Galatasaray sonucuyla gönüle hoş gözüktü.
MESAJ ÜSTÜNE MESAJ
Sneijder’in golü kadar, golden sonra De Jong’a koşarak verdiği mesaj da önemliydi. Tudor’un istemediği vatandaşına sahip çıkarak direkt oynadı. Sinan Gümüş’ün gol atması, sadece kendi için değil Galatasaray için de çok önemli ve sanırım yönetim bu mesajı almıştır. Umarım bu yetenekli çocuk hakkında çıkan ‘gidecek’ haberleri doğru değildir ve kalıp çok daha iyi işler yapmasını sağlarlar. Elinde böylesine farklı yetenekli bir oyuncu varken transfer yapmak ve adam aramak saçmalık olur.
Karşılaşmanın başlangıcı da bu dozda oldu. Galatasaray daha maçın ilk çeyreği bittiğinde 3 bin 500 pas yapacak kadar rahat ama pozisyon üretemeyecek kadar da etkisizdi. Antreman temposu bile daha yüksek iken, Galatasaray bu rahatlık içerisinde Josue ile golü buldu.
Zaten pas yapma konusunda ligin en iyilerinden olan bir takımın öne geçtikten sonra bütün maçı pas yaparak bitirmesi lazım değil mi? Üstelik, Gaziantepspor’un kabullenmiş hali de ortada iken. Ama Galatasaray’dan bahsediyorsak işler böyle yürümüyor!..
İkinci yarı çok değişen bir şey yokken, devreye giren, duran ama Galatasaray için durmayan bir top skoru dengeledi. Tudor gibi iyi bir savunmacı geçmişi olan bir teknik adamın takımının, duran toptan gol yemeye devam ediyor olması, her şey bir yana tek başına Tudor’u yer bitirir.
YİNE DURAN TOP
Gol sonrası G.Saray’ın hali ise bu seneyi anlatıyordu. Birbiri ardına verilen net pozisyonlar, oyundan kopmalar ve devreye girerek farklı mağlubiyeti engelleyen Muslera.
Bu sene Galatasaray’ın duran toptan çok gol yediğini ve bu sebeple maçlar kaybederek yarıştan koptuğunu düşünürsek, Galatasaray için ‘bir Duran Top’luk canı ama 9 canlı Muslera’sı var’ desek abartmış olmayız.
Duran toplar Galatasaray için zehirse, Muslera da kalitesi ve müthiş performansı ile panzehirdir.
Ama şunu da kesinlikle unutmamak lazım... Vücuda fazla zehir girerse panzehir de işlemez.
Ama Başakşehir’in en büyük başarısı, rakiplerdeki Başakşehir algısı ve planları üzerinde yaptığı büyük değişimdir.
Başakşehir artık, herkesin gelip yeneceği veya yenebileceği bir takım olmaktan çıkmıştır.
iLK YARI ‘UÇURTMA’ 5’Li YOKTU
Başakşehir’in ‘uçurtma’ şeklinde sahada olan 5’lisi ilk yarı yoktu.
- Diğer tarafta, sezon sonu gelmeden vedayı yapan ama Alman ciddiyeti ile işini yapan Podolski, en az Bruma kadar iş yapmasına ve skor katkısına rağmen hala burun kıvrılan ‘Beyaz Bruma’ Yasin, performansı ile artık rakiplerin bile saydıdan öte duygular beslediği, ‘Galatasaray eşittir Muslera’ dedirten ama artık çaresiz kalan Uruguaylı...
YAPMA TUDOR
- Maçın seyircisiz olması ile alakalı artık yazılacak ve söylenecek birşey yok. Sahadaki oyuncunun sesinin duyuluyor olması futbol adına en garip ve alışılmadık hal zaten. Bu sessiz ve sakin mekanda ortamı geren ve heyecan getiren ise yine Tudor oldu. Maçın daha başında Bruma’yı oyundan alarak herkesi şoke etti. Aslında bu Tudor’un, maçta sisteme uymadığı ve istenileni yapmadığı için kenara aldım mesajlı ama Rize deplasmanına gelmediği için onu unutmadığını gösteren bir gizli hesap kesimiydi.
- Galatasaray’ın son dönemde aldatıcı etkisi olan maçlar oynadığı ortada. Antalya ve Gençlerbirliği’ni son dakika golleri ile geçip sonra Trabzon’a takılması, Adana’yı doğal olarak kolay geçip bir sonraki hafta güçlü Başakşehir’e farklı mağlup olması ve son olarak Bursa’yı farklı geçip Kasımpaşa’ya farklı mağlup olması.
TUDOR’LA OLUR MU?
- Tudor seneye bu takımın başında olmazsa sebebi kendisidir. Önümüzdeki sezonun planlamasını etkileyecek kadar endişe verici işlere imza atan Tudor’un kalabilmesinin sebebi G.Saray’ın küçülecek olmasıdır. Kaybedilen Fenerbahçe derbisinden sonra takımı ile gurur duyan bir teknik adama ne denebilir ki.
Önümüzdeki sene rakipler çok daha güçlü ve yarış daha fazla takımla yaşanır. Böyle bir ortamda Galatasaray Tudor ile devam edebilir mi ya da bu yönetim 2 yıldır yaptığı işlere bakarsak Tudor’dan daha iyisini bulabilir mi?
Galatasaray maça başlangıç tercihini yüksek tempo yerine Fenerbahçe’ye deplasmanda olduğunu hatırlatacak sertlik olarak kullandı. Fenerbahçe ise, sahaya iyi yayılan Galatasaray’ın savunma göbeği ile orta sahadaki ikilisine baskı yapmayı tercih etti. İlk çeyrekte Fenerbahçe’nin planı işledi. Şener’in hatalı pası haricinde kalelerinde tehlikeli pozisyon görmediler.
WESLEY İSTEKLİYDİ
Sarı kırmızılı takımın ilk yarıdaki sıkıntısı, kendi alanını iyi paylaşmış ve örülü Fenerbahçe savunmasını çözememek oldu. Wesley’in istekli hali ve Podolski’nin ona eşlik etmesi Galatasaray adına artıydı ama sonuca yansımadı. Selçuk ve Tolga’ya da yakın oynanınca sorun büyüdü. Bu bölümler, sürpriz oyuncuların çıkıp maçı aldığı anlara sahip olur. Semih-Ahmet ikilisinden biri, üstelik çok rahat maç çıkarırken, topla çıkış yapabilseler Galatasaray adına sorunu çözen adamlar olurlardı. Galatasaray savunması, ilk defa hatasıza yakın ve Tudor’un istediğine yakın oynadı.
SABRİ VE DEFANS
Maçın ik yarısının görüntüsü şuydu. Fenerbahçe sorun üretti, Galatasaray’sa o sorunu çözmek için devamlı uğraştı. Galatasaray için en rahat olduğu bölge defansıydı.
Sabri’nin tecrübesi ve sakinliği ile oynadığı kanada hakim görüntüsü önemliydi. Sanırım Sabri ile ilgili olumsuz düşünenler bile Sabri’yi derbideki oyunu için takdir etmişlerdir. Galatasaray defansı, Fenerbahçe hücumcularını kalesinden uzak tutarak iyi iş çıkardı.
Fenerbahçe, yakaladığı konumu ve oyun içindeki stratejiyi tutturunca konforundan vazgeçmedi ve ilk yarı risk almadan bitirdi. Galatasaray ise devamlı arayış içinde olan ve üretmekte zorlanan taraf oldu.
İkinci yarı da benzer şekilde devam etti. Durumu biraz değiştiren adam taze güç
Tudor yine enteresan tercihler yaptı. Giderayak goller atmaya devam eden Podolski’nin olmayışı, fiziki kalitesi yeterli olmasa da tecrübesi ve varlığı ile etkili Sneijder’in yokluğu, kadroda devamlı değişim yapması ve endişe veren kararsızlığını takıma yansıtması Galatasaray için baştan kaybettiren etkenlerdi.
Tudor’un, tercihleri ile anlatmak istediği şuydu; Eren’i sert ve dirençli Başakşehir savunmasını boğuşturmak, Rodrigues-Bruma-Yasin üçlüsü ile hızlı hücum rekoru kırmak. Yani güncel tabirle; taktik maktik yok, hücum, hücum, hücum...
RÜYASI BİLE OLMAZ...
E tabi bu kağıt üzerindeydi ve orda da kaldı. Tudor gibi savunmaya önem veren bir teknik adamın, Eren’den tek başına bu düzeyde savaşmasını ve bu Uçurtma Üçlü’den savunmaya yardım etmesini beklemesiydi asıl garip olan. Yapmadılar zaten. Yenilen ilk gole bakın ve Bruma’yı seyredin. İki golün de Linnes-Bruma bölgesinden gelmesi tesadüf de değil.
Savunması zaten sorunlu bir takımın başına geçtiysen, önde 4 tane geri dönüşümü olmayan oyuncu ile oynayıp, orta sahayı Selçuk ve Josue’nin ayakta tutmasını bekleyemezsin. Beklersen, ya senin taktisyenliğinde problem vardır ya da oyuncularınla ciddi problemlerin.
TUDOR’un hesabı, Başakşehir’in üzerine geleceği ve sonrasında arkada piknik yapacağı üzerineydi. Artık kimse sana o alanları bırakmıyor, hele ki karşındaki Başakşehir ise nefes alacak zaman bulamazsın. Orta sahada Emre gibi bir usta ayak oyunu organize ederken, öndeki hücum organizesi ihtiyacını gideren Adebayor oldu. Galatasaray savunması, Adebayor’un top almasını hiç engelleyemedi.
Galatasaray adına ilk yarı Yoklar Tiyatrosu’nda Başakşehir Gösterisi izleyerek geçti. Selçuk’ a baskı yaparak oyun başlangıcını engelleyen Başakşehir için sonrası çok kolaydı ve daha fazlasını yapmalarına gerek yoktu. Çünkü, Galatasaray defansı ayağındaki topu rakibe atarak, topları gelişigüzel vurarak gerekeni yaptı.
ABDULLAH AVCI, GALATASARAY’A