Aykut Hoca bu konularda garantici bir teknik adamdır. Nitekim; ne kadar işi sağlama almak istese de, devre arasında üretkenlik açısından ‘hatayı’ görüp Giauliano’yu oyuna aldı.
Sonuçta goller, asistler, tempo ve güzel oyun ortaya çıktı. Osmanlıspor tercihini, Galatasaray’ın hızlı ayakları Ndiaye ve Rodrigues’e koşu alanı bırakmama, Belhanda’ya asist zamanı tanımama ve Gomis’in rahat topla buluşmasını engelleme adına, ‘oyunu kendi alanında kabul etme’ şeklinde kullandı. Bülent Uygun hoca, Galatasaray’ın refleks olarak üzerine geleceğini bildiğinden önde klasik bir forvet yerine Aminu ve Serdar gibi hızlı oyuncular üzerinden planlarını uygulamaya koydu.
TAVİZSİZ VE SERT PRES
İlk çeyrekte işe yarar gibi gözüken ve Gomis’i az gördüğümüz, Belhanda’yı geri iten bu planı bozan; Galatasaray’ın belalısı duran topu avantaja çeviren Maicon oldu.
Galatasaray’ın iki maçta en dikkat çekici ve etkili yanı orta sahada yapılan tavizsiz ve sert pres. Kaptırılan toptan sonra Ndiaye, Belhanda, Fernando ve Tolga ile yapılan pres, sahanın bir başka bölgesinde en az 3 oyuncu ile yapılınca rakip çaresizce topu kaybediyor. Bu pres gücünde ve fiziki kalitede, sezonu çok erken açmanın etkili olduğunu unutmayalım.
BU SEZON ÇOK FARKLI
Geçen sene de Galatasaray topa ve oyuna hakim bir takımdı. Topla oynama yüzdeleri iyiydi. Ama bu sene bir başka büyük fark var ki, o da topa ve oyuna hakim olmanın ötesine geçip rakibe de hakim olmaya başladı. Topa, oyuna ve rakibe hükmeden, istediği şekile sokan bir takım oldu. Bunda yapılan etkili prese öne çıkarak destek veren Maicon ve defansın da katkısı büyük. Geri kaçmak yerine, öne hızlı oynayan takıma orta sahaya kadar çıkarak destek veren ve takımın ekonomik oynamasını sağlayan savunma doğru iş yapıyor.
Takımda kaliteli oyuncuların sayısı fazlalaşınca Tudor’un da işi kolaylaşıyor. Baksanıza Tolga neler yapıyor... Çevresinde yetenekli oyuncular olunca daha fazla verim veriyor. Benzer durum Tudor için de geçerli. Şimdi elinde kaliteli ve kendilerini ispat çabasında olan oyuncular var. Bu oyuncuların performansı lige yansıyınca Tudor’un geçen sezon yaptıkları unutulacak ve kötü imajı silinecek.
MAÇIN ADAMI: GOMIS
Bu kadar sert bir değişim olacağı beklenmiyordu. İyi ve kaliteli isimler alındı fakat bu değişim için yapılan transferlerin geç olduğu da ortada. Bu kadar çok sayıda transfer yapan ve 11’inin neredeyse tamamı değişen bir takımın daha ilk haftadan organize bir ekip olmasını beklemek yanlış olur.
Fakat, ligin başı da olsa Gomis’in gol atmasını, Belhanda’nın asist yapmasını, Feghouli ve Rodrigues’in iyi ortalar yapmasını, Fernando’nun orta sahayı toparlamasını, Ndiaye’nin oyunu hızlandırmasını, Maicon’nun defansa liderlik yapmasını beklemek da hakkımız.
BEKLENEN GELDİ...
Maça, özlem, istek ve ispat üçlüsü ile açıklayabileceğimiz, seyirciyi de arkasına alarak güçlü başlangıç yapan ve golü bulan Galatasaray’da ilk 11 değişti, takım değişti, kaptan değişti, ama değişmeyen tek şey duran toptan gol yemek oldu. Ancak Galatasaraylı oyuncuların açlığı o kadar fazlaydı ki Gomis ve Belhanda işi çabucak bitirdi.
İlk yarıdan kalan, Ndiaye’nin çılgınlar gibi saldırması, Rodrigues’in, müthiş iştahı, Mariano’nun akıllı oyunu, Belhanda’nın klas golü ve Gomis’in “Sonunda beklenen forvet bulundu” dedirtmesiydi. Takımın fizik kalitesi, ilk yarıdaki tempo ve iştaha rağmen ikinci yarıyı görünce iyi seviyelere gelmiş. Gomis’in attığı gollerden daha önemlisi pozisyonunda yaptığı iyi işlerdi. Drogba’dan sonra 1. sınıf bir forveti oldu Galatasaray’ın.
MUHTEMEL SONUÇLAR
“Eksik ne” derseniz, sol bek eksiği çok net belli oluyor. Hele böyle oynayan bir takımda sol kenar iyice sırıtıyor. Takımda işi en zor olan Fernando. Çünkü bu taraftar Felipe Melo’yu gördü ve çıta orada duruyor. Fernando bundan daha iyisini vermek zorunda, yoksa beğenilmeyecektir.
Ligin ilk maçının bu denli memnun edici geçmesinin kısa vadede sonuçları olacak.
Bu sene kadro konusunda en rahat teknik adam oldu. Antalya’nın sıkı markaj savunması ve taraftarın olmaması maçı hazırlık karşılaşmasına çevirince, Beşiktaş’ta Quaresma, Talisca, Oğuzhan, Babel gibi isimler etkisiz kaldı. Takımda hazır görünen iki isim var: Pepe ve Tosiç. Orta saha ve hücumcular forma girdiğinde çok etkili bir Beşiktaş izleriz.
Plansızlık ve acemilik tavan yapmış durumda. Sen sezonu bu kadar erken aç ve hala ortada hazır bir şey olmasın.
Normal çünkü:
1- Transfer için hazırlık yapılmadı.
2- Sneijder krizi çıkarıldı ve yönetilemedi.
3- Östersunds’a elenmek büyük şok yarattı.
4- Hoca aramaya başlamak dengeleri bozdu.
5- Yapılmak istenenler doğru anlatılmadı.
DAHA İYİ OLMADI
Abdullah Hoca, yaptığı transferlerden beklediği verimi alamayınca geride kalan yıllarda başka bir oyunu oynamak zorunda kalmıştı. Adebayor’un acaba olur mu dedirten ve soru işaretleri barındıran transferi sadece onun geri dönüşüne değil, Başakşehir’in de başka seviyeye çıkmasına sebep oldu.
Geçen sezon yakalanan oyun ritmi ve başarı sonuç olarak sistemi upgrade etme mecburiyeti doğurunca, transferler çok önem kazandı. Visca’yı bırakmayıp, Clichy, Elia, Tunay, Kerim Frei, Chedjou, Gökhan İnler ve Da Costa’yı almak ciddi transfer başarısıdır.
ADEBAYOR ETKİSİ
Visca zaten çok iyi işler yapıyor ama yeni gelen Elia’nın hızı ve skor üretmenin ötesinde oyun kurgusuna katkısı önemli. Çünkü, geçen seneden Mossoro destekli Emre ve Adebayor arasında oturmaya başlayan rakip alanda pas oyununu bir üst aşamaya taşımanın yapı taşı olacak bu oyuncular. Elia ve Clichy bu oyunu güçlendirirken Visca, Mossoro, Tunay ve Kerim gibi oyuncuların etkinlikleri çok daha üst seviyeye çıkacak. Unutmayalım ki, geçen senenin en etkili ve dikkat çekici ismi Cengiz’in gidişi sıfır sıkıntı oldu ve kimsenin aklına bile gelmiyor.
Başakşehir geçen sene oyunu rakip alana taşıyarak oynamayı başardı. Bu sene oyuna sahanın heryerinde tamamen hakim olacak şekilde etkili isimlere sahipler ve sezonun genelinde maçlarda topa hakimiyet yüzdesi en yukarıda olan takım olurlar.
Hadi buna sebep olarak suni çimin etkili olabileceğini ekleyelim. Üstüne rakibin zayıf olması ile destekleyelim ve bunu mutlak favorinin Galatasaray olmasının konsantreyi bozması ile süsleyelim.
Bütün bunlar kalite ve tecrübesi ile maçı yönetecek Galatasaray’ın, rakibi karşısındaki etkisiz ve çaresiz halini açıklayabilir mi?
Asıl sorun bence Tudor’da.
Takıma yükleme yaptığı dönemde, Belhanda ve Sneijder gibi oyuncuları yokken Gomis’i 3 kenar hücumcusu ile oynatması asıl sorunun başlangıç noktası oldu.
Aslında futbolseverler her ikisini de Süper Lig’de görmek istiyordu. Mazileri ve taraftarları ile ligde ihtiyaç duyulan camialar olduğu kesin. Maçlarını oynadıklarında taraftarlarının şovları ve destekleri dillere destan bu iki takımdan hangisi elense üzücü olacaktı. Fakat maçın başında ve ortasında yaptıkları ise kendilerine yakışmadı. İlk yarı sisten oynanmadı desek abartmış olmayız. Finalin güzel havasına sis çöktürdüler ki biraz daha zorlasalar maçın ilk yarısı 90 dakika oynanacaktı.
Bir taraftan da ‘şimdiye kadar oynadığı takımları hep şampiyon olmuş Murat Akın mı, yoksa tecrübe ile sabit şampiyonlukları olan Mustafa Denizli mi?’ sorusunun cevabı da bulundu.
ARIZALI SAVUNMALAR
Saha içinde ise sezon başından beri savunmaları arızalı iki takımın mücadelesi oldu. Eskişehir ve Göztepe lige çıkamadı ve finale kaldıysa bunda iyi hücumculara sahip olmasına rağmen savunmadaki problemlerinin büyüklüğü sebepti. Bu yüzden ilk yarı bol pozisyonlu geçti. Oyun durmasa ve futbolcuların konsantresi bozulmasa nefis bir maç izlerdik.
Göztepe’yi sezon başından beri taşıyan Halil, Jahovic ve Tayfur’a son dönemde formu ile eşlik eden Umut Nayır ve Eskişehir’in etkili hücumcuları Erkan, Mezenga ve Ofoedu’nun ayaklarına bakıyordu herşey. Halil, Tayfur ve Jahovic beklenenden uzaktı ama Umut Nayır da maçın kader pozisyonunu kaçırdı. Ama maçın başından sonuna kadar dengeli oynayan taraf Göztepe hak etti. Aslında çok zevkli bir maç olabilirdi eğer taraftarlar izin verseydi. Maçın yıldızı diyeceğimiz bir oyuncu yoktu sahada. Penaltılar biraz tecrübe işidir ama bu sefer daha tecrübeli olan kaybetti. Göztepe’nin lige gelmesi büyük dark olacaktır. Renk, heyecan ve güzellik katacak olan Göztepe ve Yılmaz Hocamı tebrik ederim...