Paylaş
Sakaldan başlayalım. Varsayalım ki uluslararası camia “iç işlerine karışmamak” ilkesi adına Libya’ya müdahale etmemiş ve gelişmeleri seyretmeyi sürdürmüştü. Eh, yandı gülüm keten helva!
Zira şüphe yok, Kaddafi ordusu yitirmiş olduğu tüm konumları tekrar ele geçirecekti. Dolayısıyla da, zaten en baştan beri yaptığı gibi çoluk – çocuk ve kadın – sübyan demeden muhalif addettiği bütün bir ahaliyi katliama tâbi tutacaktı.
PEKİİ, çöl meczubu bunu yapacaktı da “ulusalcı” veya “İslamcı” malûm koro ne yapacaktı? Tabii ki feryadı basacaktı: “Bakın, zaten son dönemde Batı’ya kaymış olan Kaddafi petrolü elinde tuttuğu için o Batı kılını kıpırdatmıyor. Mazlum katliamını umursamıyor. Nitekim Müslüman oldukları için Boşnaklara da böyle kayıtsız kalmışlardı diye mangalda kül bırakmayacaktı.
BIYIĞA tükürmeye gelirsek, söz konusu durum halen sürmekte olan gelişmelerdir. Yani kof ve iğreti bir Fransa teğeliyle tutturulmuş olan yamalı bohça “koalisyon”un (!) Muammer Kaddafi ve şakirtlerine karşı halen yürütmekte olduğu askeri süreçtir. Önce o Fransa, daha doğrusu “acul” (!) Sarkozy hakkında birkaç şey söyleyeyim.
Bilelim ki Tunus Devrimi’nde tamamen çuvallayan; Mısır’da aynen tekerrür ettiren; dolayısıyla dışişleri bakanını acilen istifaya zorlayan; bu beceriksizliklerinden ötürü de sondajlarda dibe vuran Nicolas Sarkozy hazretleri eğer Libya konusunda aniden “zaptiye çavuşu” kesildiyse, onun bu traji-komik atılımı tümüyle iç politikaya yöneliktir.
Sanıyor ki ABD’yi bile peşine takan “güçlü ve prestijli” Fransa imajı yaratacaktır. Böylelikle de kırdığı yumurtaları yapıştıracak ve kamuoyunda yeniden puan toplayacaktır. “Chiche” (bahse var mısın) Mösyö Sarkozy, puan falan değil nal toplayacaksınız! Neyse, şu tekrar bıyığa tükürme durumuna geleyim.
İŞTE, yarım yamalak biçimde ve kimin elinin kimin tetiğini çektiği bilinmeden bile olsa Libya’ya harekât başladı. Tabii bizim yukarıdaki koro da yine aynı feryada başladı. Hani sakala tükürüldüğü takdirde “hin Batı, Arapların ve Müslümanların katline seyirci kalıyor” demek için pusuda bekleyen kesim bu defa da şunu terennüm eder oldu: “hin Batı, petrol için Arap ve Müslüman mazlumları katlediyor”.
Ancak burada o koronun tiz ve pes perdeleri arasında kısmi ayırım yapmak gerekiyor. Yani “ulusalcılar” daha Tunus’tan itibaren bütün Arap devrimlerine kin savurdular. En baştan beri de Muammer Kaddafi’yi ve cani rejimini can-ı gönülden savundular. “İslamcılar” ise onların bu tegannisine ancak harekâttan sonra katıldı.
YETER! Yeter ve artık ne istediğimize ve nerede durduğumuza karar verelim! Zira çöl meczubu varolduğu müddetçe Libya’da bir “orta yol” yoktur. Olmayacaktır. Yani dudak hariç, sakalla bıyık arasında üçüncü bir anatomik nokta mevcut değildir. Ya iki realpolik seçenekten birisine amenna diyeceğiz ve kulağa hoş gelse dahi gerçekle asla ilgisi olmayan “ahlâkiyatçı” (!) nutuklara gülüp geçeceğiz; ya da “ulusalcılar” gibi Muammer Kaddafi’yi ve onun cinayet diktatörlüğünü dobra dobra sahipleneceğiz. Tabii son bir şık daha var: Sakalı da, bıyığı da kesersiniz ki tükürme meseleniz kalmaz. Eh, Kaddafi gülleleri düştükçe de “rahmet yağıyor, ya Rabb’i şükür” dersiniz!
Paylaş