Çarklar yerinde işlemediği gibi, plansızlığın da bir getirisi olan istikrarsızlık Bursaspor adına mevcut sezonun özeti niteliğinde.
Ancak net görülen de bir şey var ki; o da Bursaspor’un saha içerisinde bir lidere ihtiyaç duyduğu.
Birçok mücadelede oyuncuların mental açıdan sorunlar yaşadığını, konsantrasyon kayıplarını, beraberinde getirdiği hataları, saha içi dizilişteki kopuklukları, hatta özgüvenlerini kaybetmelerini gördük.
BURSASPOR’DA HİÇBİR ŞEY DE TAM DEĞİL
Ligin kağıt üzerindeki en değerli takımı olan bir ekibin, bu ruhunu kaybederek ateş hattında yer alabilmesi, başka türlü açıklanamaz.
Şu öncelikle kabul edilmeli; Bursaspor yalnızca bu yılın özetinde değil, son 4-5 yılın bazında bir istikrarsızlıkla, eksikliklerle boğuşuyor.
Her şeyden biraz var ama hiçbir şey de tam değil.
SEZON başında oluşturduğu kadro ile hem Avrupa’da başarıyı, hem de ligde play-off’u hedefleyen Frutti Extra Bursaspor, ING Basketbol Süper Ligi’nin 14. hafta mücadelesinde HDI Sigorta Afyon Belediyespor’un konuğu oldu.
Temsilcimiz; baştan sona üstün bir oyun sergilediği mücadeleyi 108-55’lik farklı bir skor ile kazandı.
Yaşanan mali krizin etkilerinden biri olarak Afyon ekibi, sezonun geri kalan bölümlerinde olacağı gibi, temsilcimiz karşısında da yerli ve genç oyuncuları ile parkede yer aldı.
Dolayısıyla, her iki ekibin de kadro kaliteleri ortaya konulduğunda kıyas dahi kabul edilemeyeceği aşikar bir durum.
SON DÖNEMDE GRAFİĞİ YÜKSELİYOR
Fakat; bu galibiyet ile birlikte temsilcimizin son dönemlerde yükselen grafiğine de dikkati çekmek gerekiyor.
Takım yoğun fikstüre ve bazı zamanlarda kadro rotasyonunda güçlükler yaşamasına karşın, örnek bir mücadele ortaya koyuyor.
Üzerinde sıklıkla durduğumuz ‘futbol aklı’ kavramının karşılığı sportif direktörlük, kelime kökeni bazında futbolun direktörlüğünden geliyor.
Açıklaması; teknik birikimleriyle, teknik direktöre destek vererek, yönetim ile teknik direktör arasındaki köprüyü oluşturan, takımın bütçe planlamalarından oyuncu seçimlerine, birebir mental görüşmelerden takımın oyun kimyasına ilişkin belirlemeleri yapan bir pozisyon.
Teknik direktörü baskı altına alan yahut tutan değil…
Daha bu cümlede çizgiyi çektik zira bizim futbol iklimimizde tamamen sportif direktörlük, teknik direktörü birebir baskı altında tutan ve kaçış yolunda başvurulacak ilk insan profilinde.
***
Bunu çok çok yakın bir zamanda Bursaspor’un mücadelesinde gördük.
Sportif direktörlüğe getirilen Deniz Kolgu, daha birkaç gün geçmesine karşın maça yedek kulübesinde oyunculara, teknik direktör edasıyla direktifler vererek başladı.
İfadelerinizle ne anlatmak istiyorsanız anlatın, anlattığınız yalnızca karşınızdakilerin anlayabildiği kadardır.
Futbolda da durum böyle...
Nice açıklamalar görüyoruz kimi klişeleşen anlayışta, kimi üst perdeden ‘ben bildirim’ konuşmalarına dayalı, nadiren de futbolun öğelerine bağlı kalınıyor, doğası anlatılıyor.
Bu sorun vesilesiyle, Bursaspor yeni bir teknik direktör değişimine gidiyor.
BURSASPOR’A UYUM SAĞLAYAMADI
Sayın Özcan Bizati’nin, ‘Seyirci karar mercii değildir’ sözlerinin ardından 24 saat geçmedi ki, ayrılığı duyuruldu.
Dün dünde kaldı fakat; Bizati’nin de oyun felsefesi ve yapısal duruşu, Bursaspor’a pek çok noktada uyum sağlayamadı.
Dolayısıyla kısa bir süreliğine dahi form yakalayan ekipler, kendilerini yarışın içerisinde bulabiliyor.
Bursaspor adına da, Manisa FK mücadelesi öncesinde umut iklimi hakim.
Denizli deplasmanında göze hoş gelen futbolun, takım kimliğinin ortaya konuşunun, rakiplerin aldığı sonuçların etkisiyle, yeni bir sayfa aralanacak gibi görünüyor.
Aslında futbolun matematiği de, doğru oyunun ne olduğunu bizlere gösteriyor.
TEKNİK HEYET KARAR VERMELİ...
Bursaspor; kadro kalitesi itibarıyla ligin en değerli takımı olsa da, coşkulu ve dinamizmi yüksek bir oyun yapısına sahip değil, özellikle de topa sahip olduğu dönemlerde de boşluk bulmakta zorlandığında bireysel yeteneklerinden de faydalanamıyor.
Haliyle kendi yarı alanındaki paslaşmalar, orta alan ile hücum hattı ile arasında yaşanan kopukluk da savunmada hazırlıksızlık yakalandığı anlarda kalesindeki pozisyonları doğuruyor.
Bursaspor, büyük umutlar dahilinde başladığı sezonda 15 resmi mücadeleyi geride bıraktı.
Mevcut konum herkesin malumu, kimse memnun olmadığı gibi; her daim bir ışık görme beklentisi etrafında geçiyor haftalar.
Yönetim, teknik heyet, camia ve bizler de bir çıkış yolu arıyoruz.
Ancak doğru tedavi için, doğru teşhisleri de gerçekleştirebilmek gerekiyor.
Dilimiz döndüğünce, geride kalan mücadelelerin parametreleri ışığında nelerin baş gösterdiğine bir bakalım...
OYUNU YÖNLENDİREMEYİNCE KAYBEDİYOR
İlk olarak karşımıza Bursaspor’un, bu denli ciddi bir süreci geride bırakmasına karşın halen istikrarlı bir oyun kimliğine sahip olamadığını görüyoruz.
Timsah; ligde kadro değeri en yüksek takım olma niteliğine sahip olmasının yanında, en fazla farklı oyuncuların gol katkısı alan, yaş ortalaması itibarıyla da ligin en dinamik ekiplerinden birisi...
Kağıt üzerindeki pek çok parametreler, talihsiz geçen maçlara karşın; orta sıralarda yer almaması gerektiğini bizlere gösteriyor.
Peki sorun ne?
Nereden baksanız son 5 yıldır, gündemin ana etkenini ‘birliktelik’ oluşturuyor.
Tüm dinamikleri ile tek bir vücut olma, küçücüğü büyüğü demeden tüm paydaşlarıyla büyüyen bir kulüp/camia herkesin temennisi.
Bu noktada yönetimden, tribünlerine, kent dinamiklerinden nüfusuna dek herkesin elini taşın altına koyması gerektiğinden sürekli olarak bahsettik.
MÜCADELEDEN UZAK BİR GÖRÜNTÜ VARDI
Peki takım?
TÜRK basketbolunun lokomotiflerinden biri olan TOFAŞ Basketbol, içerdiği kültür ve oyuna olan katkısı ile her daim, üst sıralarda kendisini gösteren ve daima çıtayı yukarı taşıyan bir kulüp.
Öyle ki; son yıllarda Play-Off’larda yer alarak, Avrupa’daki mücadelesi ile birlikte bu istikrarını sürdüren bir özellikte.
Ancak, bu sezon işler beklenildiği gibi yolunda gitmiyor.
Henüz ligde 8 hafta geride kalmasına karşın, son oynanan Gaziantep Basketbol mücadelesiyle birlikte 4. yenilgi alındı.
TOFAŞ’TA SAVUNMA PROBLEMLERİ DORUĞA ULAŞTI
Avrupa’da durum nispeten daha ferahlatıcı bir görünüm çizerken, 4 maçta 3 galibiyetle takım lider durumda bulunuyor.
Göze çarpan detaylardan birini ise haliyle Avrupa ile birlikte lige adaptasyon süreci oluşturuyor.